Kur’an’da Bilimsel Veriler Var mıdır?

ABDULHAKİM BEYAZYÜZ

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Yüce Allah’a hamd, resulüne selam olsun. Bu yazımızda Kur’an kavramıyla ilgili konuların üzerinde durmaya devam edeceğiz. Rabbimizden yardım niyaz ediyoruz.

Kur’an’ın bilimle ilişkisi hakkında neler söylenebilir?

Kur’an bazı kardeşlerimizin iddia ettiği gibi bilimle ilgili her türlü veriyi içinde barındırmadığı gibi, bir bilim kitabı da değildir. Zira Kur’an her şeyden önce insanı, yeryüzünde Yüce Allah’ın iradesinin tecellisi olmaya yöneltmekte ve insanın tasavvurunu/aklını inşa ederek, onu bunu gerçekleştirmeye hazır hale getirmeye çalışmaktadır. Zaten insan bunu başardığı zaman, bilgide, ahlakta, bilimde, refahta ve ıslahta en yüksek noktaya ulaşacağı açıktır. Dolayısıyla deyim yerindeyse, Kur’an, insana balık vermez, ona balık tutmayı öğretir.  Bu sebeple Kur’an sınırlı alanda bilimsel verilere değinmiş olmakla birlikte insana aklını ve iradesini sonuna kadar kullanmasını emretmiş ve bu akılla, iradeyi nasıl kullanacağını da ona öğretmeye çalışmıştır. Bu konuya işaret eden bazı ayetleri inceleyelim:

“Onlar ayakta, otururken ve yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yeryüzünün yaratılışı hakkında kafa yorarlar ve derler ki; «Ey Rabbimiz, sen bu evreni boşuna yaratmadın, sen (böyle bir anlamsızlıktan) münezzehsin, bizi Cehennem azabından koru!”(3/191)

”Ey iman edenler, Allah'tan korkup sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.”(8/29)

Ayetler temel bilgi kaynaklarını ortaya koymuş ancak vahyin rehberliğinde aklın ve duyu organlarının da kullanılmasının zorunlu olduğuna dikkat çekmiştir. “Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi (hesap gününde) bundan sorguya çekilecektir!”(17/36) (Görüldüğü gibi ayet net olarak vahiy, duyu organları ve akıl yoluyla elde edilen bilginin, insanın temel bilgi kaynakları olduğunu ortaya koyuyor.)

“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.”(22/46)

Aynı şekilde bunları yapmaması durumunda bütün kötülüklerin (cahilliğin, fakirliğin, zilletin, çirkinliklerin ve ahirette de cehennemin) kendilerinin ayrılmaz bir parçası olacağını hatırlatmıştır. “Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Allah akıllarını güzelce kullanmayanları pislik içinde bırakır!” (10/100)

“Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.”(8/22)

“İnkâr edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Ve bundan dolayı onlar akletmezler.”(2/170)

”Ve derler ki: «Biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık, bu çılgın ateşin içinde bulunmazdık!»” (67/10)

Yüce Rabbimiz engin hikmetiyle, insanın aklını kullanarak ulaşacağı bilimsel verileri ona topluca ulaştırmayı hikmetli bulmamış ve insanların anlayabilme imkânlarını gözetmiştir. Nitekim insana 1439 yıl önce Dünyanın döndüğü ve uzayda/boşlukta yüzdüğü açıkça bildirilseydi, herhalde Müslümanların bile yüzde doksan beşi, o günkü bilgileri ışığında bu malumatı aklın apaçık gerçeklerine ters bularak iman etmekten yüz çevirirdi. Bu nedenle Kur’an bir bilim kitabı olmadığı gibi, bilimsel verilere de çok sınırlı yer vermiştir. Bu sınırlı bilimsel verilere dair bilgi veren ayetlere şu örnekleri verebiliriz; (Bu ayetlerin şu andaki ilmimiz ve akletme imkânımızla sınırlı olduğunu unutmamalıyız.)  

“Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı.”(50/38) (Evrenin yaratılmış olduğunu ve bunun belli evreler içinde gerçekleştiğine dair bilgi. Zira vahyin indiği dönemde bazı insanlar evrenin yaratılmamış olduğunu ve ebedi olduğunu iddia ediyorlardı.)

“Sonra duman (gaz) halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve arza: "İsteyerek veya istemeyerek (buyruğuma) gelin" dedi. "İsteyerek (buyruğuna) geldik." dediler.”(41/11)

“O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?”(21/30)

(Evrenin yaratılmadığını düşünenlerin onun neden yaratıldığını bilemeyecekleri açıktır. Bu nedenle evrenin yaratıldığını ve onun önceki durumunun gaz şeklinde olduğunu ve yerle göğün bitişik olduğunu bildiren bu bilgi gerçek bir mucizedir.)

Allâh her canlıyı sudan yarattı; onlardan kimi karnı üzerinde (sürünerek) yürür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de dört (ayak) üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye kadirdir.” (24/45)

“Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir.”(36/36) (1439 yıl önce insanın sınırlı bilgisiyle bilmesinin mümkün olmadığı bir bilgi.)

“Ve (görmüyorlar mı ki,) onları sarsmasın diye arz üzerine sapasağlam dağlar yerleştirdik ve kolayca yollarını bulabilsinler diye orada vadiler açtık;”(21/31) (Dağların, Dünyanın bir denge içinde ve insanların sarsılmasına neden olmadan dönebilmesine olanak veren katkısına işaret.)

“Evreni (yaratıcı) güc(ümüz) ile inşa eden Biziz; ve şüphesiz Biziz onu istikrarlı bir şekilde genişleten (de).”(51/47) (Evrenin genişlemeye devam ettiğine işaret eden bu ayetin gerçek bir mucize olduğu açıktır.)

“İki denizi (birbirine) salıp katan O'dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.” (25/53)

“ İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.”(75/ 3,4) (Bütün insanların parmak izinin farklı olduğunu bilim şimdi keşfetmişken, bu ayetin Kur’an’ın bir mucizesi olduğunu düşünmek yanlış olmaz.)

“Bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider. Bu, her şeyi sapasağlam yaratmış olan Allah'ın sanatıdır. O, şüphesiz bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (27/88) (Dağların Dünyayla beraber dönüşüne, ya da atomların kendi içindeki hareketine işaret.)

Yukarıda verdiğimiz örnek ayetler, Kur’an’ın bir beşer sözü olmadığını apaçık ortaya koyan bazı bilimsel verileri içermektedir. Ama bunlarla beraber Kur’an bir bilim kitabı değil, hayatın tüm boyutlarında insana dosdoğru bir yol çizen bir hidayet kitabıdır. İnsanoğlu bu yola tabi olduğunda, bu istikamet onu hakikate, bilime, refaha,  barışa ve eksiksiz bir Dünya ve Ahiret mutluluğuna eriştirecektir.  

Sözlerimizin sonu Allah’a hamdtır. İsabet ettiklerimiz rabbimizin lütfü, yanıldıklarımız bizim kusurumuzdandır. Rabbimizden bağışlanma talep ederiz.