Kur’an’da “Berzah”

MURAT KAYACAN

Engel anlamına gelen “berzah” kelimesi, Kur’an’ın üç Mekki suresinin üç ayetinde geçer. Nüzul sırasına göre ele alacağımız bu ayetlerin ilkinde söz konusu kelime “berzahan”, diğer ikisinde de  “berzahun” şeklindedir.

Deniz suyu, içmeye elverişli değildir. Elverişli olan tatlı su, insanoğlunun yaşadığı yerlerdedir. Yani bildiğimiz kadarıyla deniz seviyesinden yüksekte yaratılmıştır. Sözgelimi denize dökülen nehir biliriz de nehire dökülen deniz suyu bilmeyiz: “O, birinin suyu tatlı ve içmeye elverişli ve öbürününki acı ve tuzlu olan iki denizi birbirine saldı fakat bu iki tür suyun birbirine karışmasını önleyen bir engel, aşılmaz bir set koydu.” (Furkan, 25: 53). Yeryüzünde tatlı ve tuzlu suyun birbirine karışmadan insanların faydasına sunulmasına ek olarak Ebu'l A'lâ Mevdudi (1903-1979), tatlı suyun denizde bile tuzlu suya karışmadan var olabildiğine dair şu aktarımda bulunur:

“Türk amirali Seydi Ali Reis (1498 - 1562), Miratü'l-Memalik (1554) adlı eserinde, İran Körfezi'nde, denizin acı sularının altında tatlı su kaynaklarının bulunduğunu ve donanması için bunlardan faydalandığını yazar. Amerikan Petrol Şirketi de içme suyu için Zahran yakınında kuyular kazmadan önce İran Körfezi'ndeki aynı kaynaklardan su almıştı. Bahreyn yakınında da deniz yatağında son zamanlara kadar halkın su aldığı tatlı su kaynakları vardı.”[1]

Kur’an, öldükten sonra ahirette işin vehametini anlayıp, yaptığı kötü şeyler nedeniyle pişman olan bir insan  karakterinden söz eder. Bu kişi, dünya hayatına geri dönmek istemektedir: “Ki ihmalkâr davrandığım konularda iyi ameller işleyeyim.’ Asla! Bu söz, boş yere söylenmiş yararsız bir lâftır. Yeniden dirilecekleri güne kadar onların önünde geçit vermez bir engel vardır.” (Müminun, 23: 100). Peygamberler aracılığıyla insan, yeryüzünde “görmediği halde Allah’a” inanmaya ve O’na ibadete davet edilir. Buna duyarsız yaşayıp öldükten sonra dünyaya geri dönmek istediğinde onun bu talebi reddedilir. Ayetteki Asla! Bu söz, boş yere söylenmiş yararsız bir lâftır.” ifadesi, öldükten sonra tekrar dünya hayatına dönüp iyilik yapacağını ileri süren kimsenin ifadesinde samimi olmadığını ifade etmektedir. Cennet ve cehennem görmüş biri olarak geri dönmesine izin verilse onun iyilik yapması imtihan açısından anlamlı olmayacaktır. Çünkü dünyada ondan beklenen şey, Allah’ı ve ahireti “görmediği halde iman” etmek ve güzel işler yapmaktı. Fakat o, imtihanı kaybetti, kurtuluş fırsatını kaçırdı. Artık pişmanlık bir fayda vermez. Bu ayet, “günahkâr şekilde ölenlerin ruhlarının başka bir bedene girip arınacağı” şeklindeki batıl inancın (reenkarnasyon/tenasüh) da asılsızlığını göstermektedir. Ayetteki sahneden anlaşılan şey, ahireti unutur tarzda bir hayat süren kimsenin, ölüm sonrasında bir kurtarıcıdan yoksun kalacağı, yardım istese de Allah’ın azabı karşısında kendisine yardım edecek bir dost bulamayacağıdır.

Dünyada iki tür su vardır: Tatlı ve tuzlu. Bu ikisini birbirinden ayıran şey, kara parçalarıdır: “Ama (acı ve tatlı suyun) aralarında birbirlerine karışmalarını önleyen bir engel vardır.” (Rahman, 55: 20). Yukarıda Tefhimu’l-Kur’an adlı eserden aktardığımız gibi denizlerin altında olup deniz suyuyla karışmayan tatlı suların varlığı da mümkündür. Allah’ın tatlı ve tuzlu suları kara parçaları ile de göremediğimiz perdelerle de ayırmaya gücü yeter. Düşünen insanlar için her iki şekildeki ayırma da ibretlerle doludur.

Görüldüğü gibi berzah kelimesinin geçtiği üç ayetin ikisinde tatlı ve tuzlu suların yeryüzünde birbirine karışmak suretiyle tamamen birinin özelliğine sahip hale gelmedikleri, bunu Allah’ın engellediği belirtilmektedir. Bir ayette (Müminun, 23: 100) ise dünyada İslam’a uygun bir hayat yaşamayıp ahiret gerçekliğiyle karşı karşıya kalan bir kimsenin dünyaya dönmesini engelleyen bir perdeden (berzah) söz edilmektedir. Ölen kimsenin –ardından etkisi süren iyi/kötü şeyler bırakan hariç- artık hesap defteri kapanmıştır. Dünyaya geri dönüp sevap işleme imkânı yoktur. Kur’an, kâfirlerden farklı olarak mümin kimselerin öldükten sonra dünyaya geri dönebilmelerinden de söz etmez. Zaten ihtiyaç sahibi olan müminlerin Allah’tan yardım istemeleri gerekir, artık duyması mümkün olmayan vefat etmiş kimselerden değil.

 

[1] Mevdudî, Ebu’l A’lâ, Tefhîmu’l-Kur’an, (çev. Muhammed Han Kayani ve diğerleri), 7 c., İnsan Yay., İst., 1986, III, 533.