Kur’an’ın Medine’de inmiş üç suresinin üç ayetinde “Ben Allah’tan korkarım (innî eḣâfu(A)llâh(e)).” ifadesi yer almaktadır. Bağlam gereği söz konusu ayetlerin ikisinin çevirisinde “Ben” ile “Allah’tan korkarım.” ifadesi arasına “âlemlerin Rabbi olan” ifadesi gelmiştir. Bu yazıda söz konusu üç ayet, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
İnsan, şeytanın geçici başarı sağlayan cesaretlendirmelerine kapılırsa batıl yola sapabilir; ancak şeytan, insanı günaha teşvik ettikten sonra onları yapayalnız bırakır. Onun hilesinin gücü bu kadardır: “Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve ‘Bugün insanlar içinde size üstün gelecek yoktur, ben de sizin yanınızdayım.’ demişti. İki grup karşı karşıya geldiğinde ise ökçelerinin üstüne geri dönüp, ‘Ben sizden uzağım, ben sizin göremediğinizi görüyorum; ben Allah'tan korkarım. Allah, azabı çetin olandır.’ dedi.” (Enfal, 8: 48). Şeytan, bir yandan taraftarlarını, müminleri öldürmeleri suretiyle Allah’a isyana teşvik ederken diğer yandan da Allah’tan korktuğunu ifade ederek onları ikilemde bırakmaktadır. Bu da İslam’a karşı mücadele eden müşriklerin kalplerinin parça parça olmakla birlikte imaj çalışmalarıyla kendilerini bir bütün olarak takdim etmeye çalıştıklarını göstermektedir. Ancak bir tarafta şeytanın diğer tarafta ise Allah’ın taraftarları bulunmaktadır. Şeytanın taraftarları eninde sonunda yenileceklerdir. Nitekim Bedir savaşında böyle olmuştur. İnkârcıların yaptıkları zulümlerin bu dünyada müminler tarafından cezalandırılamaması durumunda, ahirette kesin adalet gerçekleştirilecektir.
Yukarıdaki ayette, peşine taktığı insanları Müslümanlarla savaşmaya teşvik eden şeytan, şu ayette de inkâr etmeyi teşvik etmektedir: “Tıpkı şeytanın durumu gibi. O insana, ‘İnkâr et!’ dedi. (İnsan) inkâr edince de Ben senden uzağım. Doğrusu ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.’ dedi.” (Haşr, 59: 16). Şeytan, insanın düşmanıdır. İnsanla ilişkilerinde münafık gibi davranır. Yani kötülüğü emreder, iyilikten uzaklaştırmaya çalışır. Ona itaat eden insan ise sonunda yardımsız kalır. Şeytanın yolundan giden nasıl kaybedenlerden olacaksa münafıklara inanan, onların ipiyle kuyuya inenler de hüsrana uğrayacaklardır: “Münafıkların, Ehl-i Kitab’ın inkârcılarından olan kardeşlerine, 'Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız ant olsun ki biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız; eğer savaşa tutuşursanız mutlaka size yardım ederiz.' dediklerini görmedin mi? Allah onların yalancı olduklarına şahitlik eder.” Görüldüğü gibi şeytanın verdiği vesvese ile münafıkların İslam ile mücadeleye daveti, neredeyse tıpatıp birbirine uymaktadır. Şeytanlara ve münafıklara itaat etmek suretiyle günahları kendisini kuşatmış olan kimse, ahirette de cehenneme atılır.
Yukarıdaki iki ayette Allah’tan korktuğunu söyleyen kimse, yalancı şeytan iken şu ayette ise Âdem’in iki oğlundan (Habil ve Kabil),1 biri olan ve Allah’a sunduğu kurban kabul edilen Habil’dir: “Sen beni öldürmek için elini bana uzatırsan ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.” (Maide, 5: 28). Bu kıssada Allah’a sunduğu kurban kabul edilmeyen Kabil’in, kardeşini öldürmeye kalkması ancak Habil’in misliyle mukabele etmemesi anlatılmaktadır. Habil’in “ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam” şeklindeki sözünden, onun kendisini korumaya çalışmadığı, onu öldürmeye çalışan kardeşi onu öldürsün diye beklediği sonucu çıkmaz. Muhtemelen kendisini savunmuş; ancak öldürmek kastıyla saldıran kardeşinin aksine katil olmayı kötü görüp, canına kasteden kardeşini öldürmeye kalkmaktan geri durmuştur. Zaten Müslümanlar “kendilerine saldıranlara karşı” imkân bulduklarında savaşırlar (Hac, 22: 39).
Görüldüğü gibi Kur’an’da “Ben Allah’tan korkarım.” ifadesi, iki defa şeytan bir defa da kardeşi tarafından öldürülmek istenen Habil tarafından söylenmiştir. Şeytanın bu sözü, onun sahtekârlığı dikkate alındığında gerçeği yansıtmaktan uzaktır. O, Allah’tan korksaydı kıyamete kadar insanları saptırmak için dosdoğru yol üzerine oturup da insanları saptırmaya çalışmazdı (Araf, 7: 16). Kardeşi tarafından öldürülmeye çalışan Habil de bu cümleyi kurmaktadır; fakat onun amacı, masum birini öldürme suçu işleyip ebedi cehenneme gitmekten kardeşini alıkoymaktır (Nisa, 4: 93).
Dipnot:
1- Mücahid’den nakille Âdem’in iki oğlunun adlarının Habil ve Kabil olduğu konusunda bkz. Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000, X, 204.