Kur’an’da “Allah’a Sığın!” Emri

MURAT KAYACAN

Kur’an’da estaizu lafızı ile dört ayette “Allah’a sığın!” emri yer almaktadır. Bu ayetlerde şeytandan gelen kötü düşünceden, Allah’ın ayetlerini inkâr amaçlı tartışanların şerrinden ve Kur’an okurken Allah’a sığınılması emredilmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetleri, içinde bulundukları surelerin nüzul sırasına göre ele alacağız.

Allahu Teala putperestlerin doğru yoldan sapmaları ve İslam karşıtı tavırları karşısında, Rasulullah’a affedici olmasını, iyiliği emretmesini ve cahillerden yüz çevirmesini öğütlemektedir (Araf, 7: 199). Ardından da, “Ne zaman şeytandan bir kötü düşünce seni dürtüklerse, Allah'a sığın; çünkü O, işitendir, bilendir.” (Araf, 7: 200) demektedir. Zaten Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan gelen bir vesvese dokunduğu zaman düşünür ve gerçeği görürler. Şeytanların kardeşlerine gelince, onlar diğer kimseleri sapıklığa sürüklerler, sonra da onların yakalarını bırakmazlar (Araf, 7: 201-202). Kötü düşünce diye mealini verdiğimiz kelimenin orijinalindeki nezğun Kur’an’ın Hz. Yusuf’un kardeşlerinin ona yaptıkları kötülüğü ifade ederken –fiil formunda- kullandığı kelimedir: “Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana gerçekten iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütfeder. Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Yusuf, 12: 100). Hz. Yusuf’un bu bağlamda kötülüğü adeta kardeşlerinin üzerinden alıp şeytana yüklemesi, yakınlarla arayı düzeltme açısından güzel bir inceliktir. Yoksa onun kastı, kardeşlerinin yaptığı yanlışta sorumlulukları bulunmadığı anlamında değildir.

Şu ayette Rasulullah’tan “kibirli insanlardan” Allah’a sığınması istenmektedir: “Kendilerine ulaşan hiçbir delil olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında ileri geri tartışanların içlerinde olan duygu, sırf bir büyüklük kompleksinden başka bir şey değildir ama onlar o özendikleri dereceye asla ulaşamazlar. Sen onların şerrinden Allah’a sığın. Çünkü O, her şeyi tam anlamıyla işitir ve bilir.” (Mümin, 40: 56). Allah’ın emrine karşı gelmesinde kibirli tutumu etkili olan şeytanın (Bakara, 2: 34) yolundan giden kibirli insanlar içinde yaşadıkları toplumun nispeten daha alt kesimlerini İslam davetinden uzaklaştırmak amacıyla Allah’ın ayetleri hakkında tartışıyor olabilirler. Bu kimselerin siyasette ve ekonomide etkin oldukları için kibirlendikleri ve toplumdaki konumları değişmesin diye işledikleri zulme karşı koyan Müslümanları etkisiz kılmak istedikleri düşünülebilir. Bu durumda yapılacak olan, onlardan korkmak, kurdukları tuzaklar nedeniyle umutsuzluğa kapılmak değil; Allah’a sığınıp onların komplolarını boşa çıkaracak faaliyetler içinde olmak, onların komplekslerini üzerinde denedikleri ezilenlerin yanında yer almak ve toplumda adaleti tesis etmeye çalışmak olmalıdır.

Allah’tan korkan kimseler şeytani bir durumla karşı karşıya kalınca ilahi azabın muhatabı olmamak için günahtan geri dururlar ve cahillerin yaptıkları karşısında öfkelerine kapılıp onların seviyesine inmezler: “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O her şeyi işitir ve bilir.” (Fussilet, 41: 36). Bu ayetin bağlamı gereği şeytandan kastedilenin o dönemdeki inkârcılar olmasına bir engel yoktur. Dolayısıyla risaleti engelleme ya da ortadan kaldırma girişiminde bulunan kâfirlerin toplumda oluşturdukları şirki meşrulaştıran ve şirke yönlendiren kamuoyu oluşturma girişimleri Müslümanları Kur’an’dan uzaklaştırabilir. Bu durumda yapılacak olan Kur’an’ın emirlerinin onların komplolarına rağmen daha fazla uygulanır hale getirilmesi için çaba sarf etmektir. Allah hem inkârcıların sözlerini hem de Rasulullah’ın ve Müslümanların Allah’a sığınırken ettikleri duaları hem de kimin şeytana kimin ise Allah’a hizmet ettiğini bilir.

Şeytan Kur’an okunurken bile insanları saptırmaya çalışır. Yani insan Kur’an okumanın hemen öncesinde, okurken ve okuduktan hemen sonra bile imtihan edilmekten uzak değildir. Bu zorluk karşısında Kur’anî öğüt şöyledir: “Şimdi Kur'ân okuduğun zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” (Nahl, 16: 98). Bazıları bu ayetteki sığınmanın Kur’an okumaktan söz edildikten sonra yer almasına rağmen “Kur’an okumadan önce Allah’a sığınma anlamında” olduğunu iddia etmektedir. Bu durumda her Allah’a sığınanın Kur’an okumaya başlaması gibi bir sorumluluk ortaya çıkmaktadır (Taberi, 2000, XVII: 293). Ancak Rasulullah döneminde böyle bir uygulama olduğuna dair bir bilgimiz yoktur. Yine de günah işleyenin günahına kefaret olsun diye yapabileceği en güzel işlerden birisinin “anlayarak” Kur’an okumak olduğunu söyleyebiliriz.

------------------------

Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.

11 Eylül 2011 (Memleket Gazetesi)