Kur’an’da “Ailelerine” İfadesi Çerçevesinde İki Tipoloji

MURAT KAYACAN

Önceki yazımızda (“Ailemiz” ifadesinin Kur’an’daki Bağlamı) ailenin tanımına yer verip “çekirdek” ve “büyük” aileden de kısaca söz etmiştik. Bu yazıda ele alınacak sorunsal, üç sûrenin birer ayetinde geçen “ailelerine (ehlihim)” ifadesi bağlamında biri mümin diğeri kâfir iki tipolojiyi ele almaktır. Söz konusu ayetler, içlerinde bulunduğu surelerin iniş sırasına göre klasik ve modern dönem yorumların atmosferinde değerlendirilecek, gerekli görüldüğünde ele alınan ayetlerin yer aldıkları pasajlardaki başka ayetler de belirtilerek “bağlam analizi” yapılacaktır. Amacımız mümin ve kâfir tipolojilerinden söz ederek “ailelerine” ifadesinin dünyanın son bulmasıyla, ticaret yoluyla geçim sağlamayla ve müminlerle alay eden kâfirlerle nasıl ilişkilendirildiğini ortaya koymaktır.

Müminler, inkârcıları Allah’tan gelecek dünyevi/uhrevi bir azapla uyarırlar. Onlar ise bu tehdidin zamanını sorarak müminlerle alay ederler (Yâsîn 36/48). O inkârcılar, birbirleriyle çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverecek bir tek çığlık bekliyorlar (Yâsîn 36/49). Yani onlar dünyanın son bulup hesaba çekileceklerinden şüphe içindedir. Hâlbuki o gün geldiğinde “Artık ne bir vasiyette/tavsiyede bulunmaya güç yetirebilir ne de ailelerine dönebilirler.” (Yâsîn 36/50). Dünya hayatına yüce Allah tarafından son verildiğinde kişinin kendisini sorumlu saydığı ailesine ne bir vasiyette bulunabilir ne de akrabalarına bir faydası olur. Normalde ailesine kavuşamayacağına kanaat getiren kişinin vasiyette bulunması gerekir. Ayette söz edilen kişinin vasiyette bulunamaması, o çığlığın ne kadar şiddetli olduğunu gösterir. Hakkı ve sabrı tavsiye etmek için de artık çok geçtir. Tavsiye sözle yapıldığına göre onların söz düzeyinde bile faydalı bir iş yapamayacaklarından dolayı yararlı güzel işlere hiç vakit bulamayacakları anlaşılır. Ayet, dünyanın aniden son bulacağına da işaret etmektedir.

Yûsuf’un kardeşleri, alışveriş için Mısır’a geldiler ama onu tanımadılar. Ticaretlerini yapıp dönerlerken Yûsuf onlara fark ettirmeden bir ikramda bulundu: “(Yûsuf) uşaklarına da dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine döndüklerinde bunu anlarlar da tekrar geri dönerler.” (Yûsuf 12/62). Yûsuf’un kardeşlerinin, kendilerinin ve ailelerinin ihtiyaçlarını satın alabilmek için ülkelerinden getirdikleri para/eşya, onlar görmeden Yûsuf’un emriyle bineklerine geri konuldu. Yûsuf’un bu yaptığıyla neyi hedeflediği konusunda üç şey akla gelmektedir: Birincisi; onları sevindirmek, kardeşleri Bünyamin’i de alıp Mısır’a tekrar gelmeleri konusunda teşvik etmekti; çünkü tekrar gelme konusunda sermayeleri olmayabilirdi. İkincisi kardeşlerinden para almayı uygun görmedi. Üçüncüsü getirdiklerinin yanlışlıkla bineklerine konulduğunu düşünüp haram yememek için onu Yûsuf’a geri getirsinler diye böyle yaptı. Bu son ihtimal zayıf görünmektedir. Zira Mısır’a götürdüklerinin yüklerine konulup onlara geri verildiğini gördüklerinde “Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş.” (Yûsuf 12/65) demektedirler. Ayetteki “ailelerine döndüklerinde bunu anlarlar” ifadesi, Yûsuf’un kardeşlerinin Mısır’a getirdiklerinin iade edildiğinin bineklere hemen bulunamayacak şekilde yerleştirildiğini gösterir.

İnkârcılar için müminlerle alay etmek neredeyse bir hobidir. Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi (el-Mutaffifîn 83/29-30): “Ailelerine döndüklerinde de (mü'minleri alaya almalarından) zevk duyarak dönerlerdi.” (el-Mutaffifîn 83/31). Kamuya açık yerlerde Müslümanları aşağılamak, kâfirler için bir mutluluk vesilesidir. Onlar evlerine ya da yoldaşlarının, akrabalarının yanına bu ruh haliyle dönmektedir. Bu, onlardaki “üstünlük kompleksini” göstermektedir. Yaptıkları şey, onların seviyesizliğini somutlaştırımakta ve bunda dolayı tövbe etmeleri gerektiğini görmelerini engellemektedir. Günün sonunda kendilerini hesaba çekip “Nerede yanlış yaptık?” demeleri gerekirken onlar yanlışlarıyla mutlu olmayı tercih ediyorlardı. Onların bu tutumu, hüsrandan başka bir şey getirmedi.

Görüldüğü gibi “ailelerine” ifadesinin yer aldığı ayetlerde inkârcıların kötü insani ilişkilerine, müminlerle alay etmekten mutlu olduklarına ve Hz. Yûsuf’un ailesine karşı ikram ehli bir yaklaşıma sahip olduğuna işaret edilmektedir. Ele aldığımızda üç ayette geçen “ailelerine” ifadesi, daha geniş anlamda akraba ve arkadaşları da kapsayacak şekilde yorumlanabilir.