“Kur’an okunması”ndan ürken genel yayın yönetmeni!

Ali İhsan Karahasanoğlu

6 Aralık 2003’te, şöyle yazıyordu devlet gazetesinin genel yayın yönetmeni: “Geçenlerde televizyon kanallarından birinde bir Kuran kursu görüntülerini gördüm. Dikdörtgen bir salonun çevresine konmuş rahlelerin arkasına dizilmiş 60-70 çocuk vardı. Hepsi de başına takkeler takmıştı. Başlarını öne doğru sallayıp Kuran okuyorlardı.

Bu görüntü bana ürkütücü bir toplu ayin gibi göründü.”
Başlarını öne eğip, Kur’an okuyan çocuklardan ürken bir Türk insanı..
Hayret ediyorsunuz değil mi?
“Gerçekten Türkiye’de yayınlanan bir Türk gazetesinde mi bu ifadeler yayınlandı” diye, ayrıca merak ediyorsunuz değil mi?
Evet, Türkiye’de yayınlanan bir Türk gazetesinde ve hatta dahasını söyleyeyim, “Türkiye Türklerindir” logosu ile çıkan bir gazetede yazıldı bu ahlaksızca ifadeler..
“Ama bizim niye haberimiz olmadı, o günlerde niye bir itirazda bulunmadık bu yazıya” diye itiraz edeceksiniz.
Hayır, itirazınızda acele etmeyiniz.. Evet, böyle bir yazı kaleme alındığında, % 99’u Müslüman olan Türkiye’de yer yerinden oynar.  Ama bu uyanıklar, öyle bir uyuşturucu ile zehirlerini zerkederler ki, olan bitenlerin hiç farkına bile varamazsınız!
Devlet gazetesinin genel yayın yönetmeni, enayi mi ki, çıkıp da size, açık açık “Kur’an okuyan öğrencilerden ürktüm” desin..
Bunu öyle bir ambalajla sunuyor ki, “E yani.. Canım; işte adam anlatıyor.. Kötüniyetli de değil ama..” yaklaşımına sizi mecbur ediyor..
Bakın, o tarihte Kur’an okumayı “ürkütücü” olarak niteleyen yayın yönetmeni, bu zehrini nasıl zerketmiş de, biz hiç itiraz etmemişiz!
Yazının yukarıdaki bölümünün hemen altında devam eden bölüm şöyle: “Bu görüntüleri izledikten üç beş gün sonra İsrail'e gittim. Orada Ağlama Duvarı'nı gezerken, hemen yan taraftaki kapalı bölüme geçtim. Orada da başında siyah şapkası, örme saçları ile Tevrat okuyan Yahudi çocukları gördüm. Onlar da aynı şekilde başlarını sallıyorlardı. Aynı ürpertiyi orada da yaşadım.”
Bunları da yazınca ne oluyor?
İyiniyetli insanlar olarak, diyorsunuz ki: “Adamın bir artniyeti yok. Bak, Yahudilerden de benzer örnek vermiş ve eleştiride bulunmuş!”
Nasıl taktik ama.. Nasıl tilkilik ama?
Yayın yönetmeni devam ediyor:
“Bunlar dini inancın sembolik davranışları olarak kabul edilebilir. Ama küçücük çocuklara toplu halde yaptırıldığı zaman insanı düşündüren bir beyin yıkama tablosu haline dönüşüyor.”
Yaa... Yavaş yavaş zehrini gösteriyor işte..
“Küçücük çocuklar” imiş! “Beyin yıkama” imiş!
Beyefendinin itirazı da buna imiş!
Diyeceksiniz ki; “Olsun, eğer Müslüman çocuğuna karşı çıktığı gibi, Musevi çocuğuna da, küçük yaşta dini sembolleri tekrarlama eğitimine karşı çıkıyorsa, yine tutarlı bir davranış sergiliyor.”
Yerden göğe kadar haklısınız.
Gerçekten genel bir yazı yazılmış olsa.. Genel olarak “Küçük çocuklara dini eğitim vermeyelim.İslam için de bu böyle, Musevilik için de, Hristiyanlık için de” dese, ben bu görüşte olmasam da, en azından bu tezi savunanların tutarlılığını takdir eder, itirazımı objektiflik açısından değil, başka açılardan yapardım.
Ama bu utanmazlarda tutarlılık nerede?
Ahlak nerede?
O yazı genel bir eleştiri falan değildi.
O yazı; AKParti iktidarının, Kur’an Kursları Yönetmeliği’nde bir değişiklik yaparak, tatil aylarında ilköğretim çağındaki öğrencilere, ayrıca çalışanlar için de akşam saatlerinde Kur’an öğrenilmesine imkan tanıyan düzenlemesi üzerine yazılmış bir yazı idi..
Zehiri görüyor musunuz?
Beyefendinin derdini görüyor musunuz? “Geçen gün seyrettim... Ağlama Duvarı’na gittim, orada da gördüm” girizgahının tamamı hikaye..
Onun derdi, Kur’an Kursları Yönetmeliği’nde, o hafta yapılan değişikliğin geri çekilmesi.
Onun için yazı kaleme alınmış. Bunu da, yazısının en sonunda itiraf ediyor: “Önceki gün Kuran kursları ile ilgili yeni yönetmelik Resmi Gazete'de yayınlandığında işte bu görüntüler aklıma geldi. Benim görüşüm şu: Bu yönetmelik, AKP hükümetinin attığı en tehlikeli adımdır.”
Evet, zehir akıtılmıştır..
“Ağlama Duvarı”, adam uyutma taktiğinin bir konu mankeni mesabesindedir.
Esas amaç, Kur’an kurslarındaki yönetmelik değişikliğidir.
Ve o yönetmelik, dönemin Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in de girişimleri ile, maalesef sonradan değiştirilmiştir.
Bugün dahi o yönetmelik düzeltilememiştir. Bugün dahi, çocuklarımız, 12 yaşına kadar Kur’an öğrenmek için Kur’an kursuna gidememektedir. Çünkü Gümüşhaneli Aydın Doğan’ın yıllardır gazetesini teslim ettiği Ertuğrul Özkök, “Kur’an okuyan çocuklar”ın görüntüsünden ürkmüştür!
Yuh olsun size.. Yuh olsun hepinize..
Kur’an okuyan çocukları engellemek için, Ağlama Duvarı örneğini verip, Kuledibi’ndeki Musevi ilkokulundaki benzer görüntüleri gizleyenlere yuh olsun!
Onlar vazifelerini yaptılar. Kur’an’ın çocuklarımız tarafından öğrenilmesine engel oldular. Ama Museviler, Özkök’ün ürktüğünü söylediği görüntülerle, Tevrat’ı okumaya devam ediyorlar.
Ağlama Duvarı’nın yan bölümündeki kapalı odada değil, Türkiye’de!

Vakit gazetesi