Haksöz Dergisi ve Haksöz Haber Sitesi Yazarlarından Mustafa SİEL tarafından işlenen konu ile ilgili olarak özetle şu hususlara vurgu yapıldı.
SÜNNET KAVRAMININ VE PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİNİN ANLAMI
26 Şuara Suresi 192’den 195’e kadar olan ayetlerde açıklandığı üzere Kur’an, Yüce Allah’ın elçi melek Cebrail aracılığıyla peygamberimiz Muhammed (sav)’e, anlam ve söz olarak Arap dilinde indirdiği ayetlerden oluşan bir kitaptır.
6.Enam Suresi 50 ve 106. ayetlerde emredildiği üzere peygamberimiz kendisine vahyolunan Kur’an’ın ayetlerine tabi olmuş (uymuş), yani Kur’an ayetlerini hayatında uygulamıştır. Peygamberimizin Kur’an’ın bütününü hayatında uygulayarak bize önderlik (imamlık) ve örneklik (şahitlik) etmesine, genel anlamda peygamberimizin sünneti diyoruz.
Sünnet Arapça bir kelime olup, gide - gele çiğnenmek suretiyle iyice belirginleşen ve o yöreyi bilmeyenlerin uydukları takdirde gidecekleri yere ulaşabilecekleri patika yol manasına gelir. Peygamberimizin sünneti de, O’nun Kur’an’ı hayatında devamlı ve mükemmel şekilde uygulamak suretiyle, İslam’ı tüm insanların anlayacağı ve uygulayabileceği bir açık ve sade bir yol olarak bize bırakmasını ifade eder.
Peygamberimizin sünneti peygamberlikle görevlendirilmesinden ölümüne kadar olan hayatını kapsamakta olup, peygamberlikten önceki hayatı O’nun sünneti içine girmez.
SÜNNETİN TEMEL KAYNAĞI KUR’ANDIR
Peygamberimizin sünnetinin (Kur’an’ı hayata nasıl aktardığının) tespitinde temel kaynağımız Kur’an’dır. Çünkü Kur’an’ın tüm ayetleri peygamberimizle doğrudan yada dolaylı olarak ilgili olup, peygamberimizle direkt yada dolaylı olarak ilgili olmayan tek bir ayet bile yoktur. Yani Kur’an’ı ayetlerini okumak, aynı zamanda peygamberimizin hayatını - sünnetini okumak demektir.
Bu nedenle daha önce “Kur’an’ı nasıl okumalıyız” konusunu işlerken yaptığımız açıklamalar çerçevesinde, isimlerini verdiğimiz güvenilir açıklamalı mealler ile tefsirlerin ve peygamberimizin hayatını anlatın güvenilir siyer kitaplarının okunması suretiyle Kur’an’ı daha iyi anladıkça, peygamberimizin sünnetini de anlamış oluruz.
PEYGAMBERİMİZİN MÜTEVATİR SÜNNETİ NEDİR?
Peygamberimizin sünnetinin tespitinde ikinci kaynağımız mütevatir sünnet dediğimiz, peygamberimizden günümüze değin topluluklar aracılığıyla nesilden nesile uygulamalı olarak aktarılan hususlardır. Abdest alınışı, namazla ilgili tüm uygulamalar ve haccın nasıl yapılacağı gibi atalarımızdan görerek öğrendiğimiz pratik ibadet uygulamaları mütevatir sünnet kapsamındadır.
Mütevatir sünnet olarak bizlere kadar intikal eden uygulamalar, topluluklar aracılığıyla uygulamalı olarak aktarıldığından genelde Kur’an’a uygun olup, yanlışlığına dair Kur’an ayetlerinden deliller olmadıkça aynen uygulanmalı ve terk edilmemelidir. Yani mütevatir sünnet uygulamaları, Kur’an’a aykırılığı ortaya çıkarılmadıkça bizleri bağlamaktadır.
Mütevatir sünnet uygulamalarında görülen tali (ikinci derece) farklılıklar (namazda ellerin bağlanması ve kaldırılması, imamın arkasından fatiha okunup okunmaması gibi), peygamberimizin farklı zamanlarda yaptığı meşru uygulamalar olarak kabul edilmeli ve Kur’an’a aykırı olmadıkça reddedilmemelidir.
PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİNİN HADİS VE SİYER RİVAYETLERİYLE İLİŞKİSİ
Peygamberimizin sünnetinin tespitinde üçüncü kaynağımız hadis olarak bilinen, peygamberimizin Kur’an’ı hayata uygulamasına dair haberlerin sahabesi tarafından bildirilmesine dair rivayetlerdir. Bu uygulamalar peygamberimizin sözleri, fiili uygulamaları ile sahabesinin söz ve fiili uygulamalarını onaylanmasından oluşur.
Peygamberimizin sünnetinin tespitinde dördüncü kaynağımız, siyer olarak isimlendirilen, peygamberimizin hayatına dair bize ulaşan rivayetlerdir. Özellikle İbni İshak ve İbni Hişam isimli siyer alimlerinin derlemelerinin kaynaklık ettiği siyer çalışmaları ile bize ulaşmıştır.
Hadisler ve siyer rivayetleri kesin doğrular olmayıp, doğrular ile yanlışları karışık olarak içeren zanni (kesin ilim olmayan) bilgiler olup, Kur’an ayetleri gibi mutlak ve tartışılmaz doğrular olarak kabul edilerek okunmaması gerekir. Hadis ve siyer rivayetlerini okurken, 39.Zümer Suresi 18. ayet gereğince hareket ederek, içerdikleri doğru ve yanlışları öncelikle Kur’an’a uygunluğu yönünden iyice araştırmak ve en doğru bilgileri ortaya çıkarmaya çalışmak icap eder.
HADİS VE SİYER RİVAYETLERİNİN DOĞRULUĞUNU NASIL TESPİT EDERİZ?
Hadisler ile siyer bilgilerinin doğruları ile yanlışlarının ortaya çıkarılmasında temel ve mutlak değerlendirme kriterlerimiz Kur’an ayetleridir. Çünkü ayetler hem peygamberimizin hayatına dair doğrudan bilgiler vermekte (bedir savaşı, huneyn savaşı gibi), hem de hadisler ile siyer bilgilerinin doğru olup olmayacağına dair dolaylı yönden değerlendirme kıstasları sağlamaktadırlar.
Hadis ve siyer rivayetlerinin doğruluk derecesinin Kur’an ayetleri ile dolaylı değerlendirilmesi, hadisleri ve siyer rivayetlerini Kur’an ayetleri ve Kur’an’ın bütünlüğü ışığında değerlendirilerek, ayetlerdeki emir, yasak, tavsiye ve diğer kıstaslara aykırı hususlar içerip içermediklerini tespit etmek suretiyle yapılır.
PEYGAMBERİMİZİN KORUNMUŞLUĞU VE MASUMLUĞU NE ANLAMA GELİR?
Tüm peygamberler gibi peygamberimiz Muhammed (sav)’de, peygamberlikle görevlendirildiği andan itibaren Yüce Allah’ın koruması altına girmiş olup, şirk ve açık günahlardan tamamen korunmuştur (masumiyet – ismet).
Tüm Peygamberler gibi peygamberimiz Muhammed (sav)’de şirk ve açık günah olmayan içtihadı bir takım hususlarda hata yapabilirlerse de, bu hataları bizzat gönderilen Kur’an ayetleri aracılığıyla, yani vahiy gönderilerek düzeltilir.
Mesela 68.Kalem Suresi 48’den 50’ye kadar olan ayetler ile muhtelif ayetlerde açıklandığı üzere, Yunus (as) Yüce Allah’ın izni olmadan kavmini uyarmaktan vazgeçerek içtihadı bir hata yapmış ve hatasını anlayıp tevbe etmesi ile durumu düzeltilmiştir.
Yine peygamberimizin, Mekke ileri gelenlerine tebliğ yapmayı, kör Ümmü Mektum isimli sıradan bir kişiye tebliğ yapmaya öncelemesine dair içtihadı hatası, 80.Abese Suresi 1’den 16’ya kadar olan ayetlerle düzeltilmiştir.
PEYGAMBERİMİZ KORUNMUŞTUR, HADİS VE SİYER RİVAYETLERİ DEĞİL
Peygamberimizin gerek şirk ve açık günahlardan direk korunması şeklindeki masumiyeti, gerekse içtihadı hatalarının Kur’an’la düzeltilerek dolaylı korunmuş olması nedeniyle, Peygamberimizin gerçek sünneti bizim için her yönüyle mutlaka takip edilmesi gereken hatasız bir yol, Kur’an’la ortaya konulmuş olan sıratı müstakimin pratiğe aktarılmış halidir.
Lakin burada bir sorun ortaya çıkmaktadır. 15.Hicr Suresi 9. ayette açıklandığı üzere Kur’an ayetleri bizzat Yüce Allah tarafından korunmakta olup,indirilişlerinden bu güne kadar değişmedikleri gibi kıyamete kadarda değişmeyeceklerdir.
Oysa peygamberimizin sünnetini teşkil eden hadis ve siyer rivayetlerinin Yüce Allah tarafından indirilmesi ve korunması söz konusu değildir. Bu rivayetler peygamberimizin vefatından çok sonraları derlenmeye başlanmış olup, onları derleyen, doğru olup olmadıklarına karar veren ve bu güne kadar ulaştıranlar gayretli alimlerdir.
Bu nedenle, peygamberimizin gerçek sünnetinde hata ve yanlış olmamakla beraber, peygamberimizin sünneti olduğu iddia edilen tüm rivayetlerde hatalar ve yanlışlar, hatta uydurmalar söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle hadis ve siyer rivayetlerini asla ve kat’a Kur’an ayetleri ile aynı kefeye koyamayız.
HADİS KİTAPLARI NE DERECE GÜVENİLİRDİR?
Peygamberimizin sünnetinin tespiti için pek çok hadis kitabı oluşturulmuş olup, Ehli sünnet camiasında en güvenilir sünnet – hadis kaynakları olarak kabul edilen 6 hadis kitabı içinde de hatalı, yanlış ve uydurma rivayetler söz konusudur.
Nitekim Ehli Sünnet camiasında en güvenilir hadis kitabı olarak kabul edilen Sahih-i Buharinin yaklaşık 700 bin rivayetten seçilen tekrarlarla beraber 7000 hadisi ihtiva ettiği söyleniyor. Bu demektir ki Hadis İmamı Buhari 693 bin uydurma rivayeti elemiştir. Peki kalan 7000 rivayetin içinde hata, yanlış ve uydurma olmadığı nasıl iddia edilebilir?
HADİS VE SİYER RİVAYETLERİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİ?
Biz bütün hadis ve siyer rivayetlerinin hatalı, yanlış ve uydurma olduğunu ve yok sayılmaları gerektiğini söylemiyoruz. Senetçe en sağlam görünen rivayetlerin içinde bile karışıklıklar, hatalar, uydurmalar olabileceğini söylüyoruz.
Yapılması gereken, Buhari ve diğer güvenilir hadis alimlerince doğru kabul edilen hadis ve siyer rivayetlerinin, başta Kur’an ayetleri olmak üzere tarihi, coğrafi, fiziki ve başka bilimsel veriler ışığında değerlendirilerek doğruluk seviyelerinin tespitine çalışılması ve yanlış hadis ve siyer rivayetlerinin elenmesidir.
Senet yönünden olduğu gibi metin (anlam) yönünden de Kur’ana uygun olan hadis ve siyer rivayetleri, bizlerin Kur’anı ve mütevatir sünneti daha iyi anlamız için çok önemli ve vazgeçilmez yardımcı kaynak işlevi görecek ve bu çalışmalar İslam’ı daha iyi anlamamıza vesile olacaktır.