Her güne bir kumpas, her haftaya bir operasyon vaveylasıyla başlayan başka bir ülke var mıdır acaba? Siyaseti, ekonomiyi, tarım ve hayvancılığı hatta tarihi bile doğru haber ve sağlam analiz yerine merkezine kumpas ve operasyon mantığını koyarak izah etmeyi ne kadar çok sevdik! En kolay, en hızlı ve en net sonuç alıcı yöntem olarak öne çıkınca siyasi görüşü veya iktisadi sınıfı birbirinden çok farklı olsa da herkesin çabucak sarıldığı bir can simidi oluverdi komplocu tezler, kumpas ve operasyon iddiaları.
Rahmi Turan, nam-ı diğer Rahmi abi, Hürriyet’in elinden “amiral gazetesi” unvanını alan Sözcü Gazetesi’nde başyazıları kaleme aldığı ‘Tokmak’ köşesinde “müthiş bir haber” başlığıyla bir dizi iddiayı içeren bir makale yayınladı. “Rahmi abi” medyada türlü rezilliklerin sergilendiği asparagas gazeteciliğin duayenlerinden biri olarak tanınır, bilinir. Kimi gülünç kimi asap bozucu sansasyonel yayıncılık çizgisi bilinmesine rağmen Atatürkçü kimliği, Kemalist Cumhuriyet’i koruma ve kollama hususunda sergilediği hassasiyeti sebebiyle başyazar statüsünde kalem oynatmasından memnuniyet duyuluyor olmalı. Yalnız başyazarın tokmağı bu kez, niyetinin asine, terbiye etmeye kalkıştığı kesimlerin değil yandaşlık ettiği yakınlarının kafasına iniverdi. Dahası Rahmi abinin tokmağı iyiden iyiye kontrolden çıktı ve her biz izahla beraber iyice miksere dönüşüp CHP içindeki hizipleri açıktan itiş kakışa sürükledi.
CHP içindeki çekişmeleri, hizip hesaplarını merkeze alarak siyasi değerlendirme yapmayı hem çok makul hem de pek faydalı ve gerekli görmedim, görmüyorum. Ancak Rahmi Turan ve Sözcü Gazetesi’nin ortaya attığı iddialar esasen son derece klişe söylem ve mütemadiyen tekrar eden ajitasyon-propaganda geleneğinin bir parçası olmasına rağmen enteresandır bu kez ciddi bir kamuoyu oluşturmayı becerdi. “Külliye’ye gizlice çıkan bir CHP’liye parti genel başkanı olması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan destek sözü” etrafında örülen hikâye çok kısa sürede çok yönlü tekziplerin hedefi olunca işler sarpa sardı. Hedef haline getirilen Muharrem İnce ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert ve kesin ifadelerle iddiaları yalanlaması “tokmak sahipleri” cephesinde ciddi bir panik havası oluşturunca Rahmi Turan, Sözcü Gazetesi ve bu ekip üzerinden iş görmeye kalkışanların ipliği çabucak pazara çıktı.
Mesele Rahmi Turan’ın veya iddialarına kaynak olarak belirttiği Talat Atilla’nın ne derece güvenilir veya güvenilmez olduğundan öteye geçiyor. Haberin Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve CHP kurmay kadrosu tarafından bir taraftan parti içi muhalefeti sindirmek diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak amacına matuf şekilde piyasada canlı tutulduğu görülüyor. Üst üste tekzip edilen, basit ve çirkin bir kurmaca olduğu iyice belirginleşen bir iddia üzerinden siyaset yapılacağı zannediliyor. Talat Atilla ismiyle ilgili şüphe ve mesafe belirten beyanlar hızlıca devreye sokulmakla beraber Rahmi Turan ve Sözcü Gazetesi’nin temsil ettiği sözüm ona dürüstlük ve cesarete toz kondurulmuyor. Ama gelişmeler yarın öbür gün Rahmi Turan ve Sözcü Gazetesi’nin de aldatılmış olmaktan öteye bir biçimde değerlendirilmesine mesela komplonun bir parçası şeklinde suçlanmasına doğru giderse ne olacak?
Kesin ifadelerle ortada bir kumpas olduğu vurgulanıyor ve CHP’nin psikolojik olarak yıpratılmak, karıştırılmak istendiği iddia ediliyor. Peki, kim tertipliyor bu kumpasları? “Saray ve çevresi” deniyor kestirmeden. Tamam ama işin merkezinde Sözcü Gazetesi, Rahmi Turan ve Talat Atilla gibi CHP’ye müzahir olduğu konusunda şüphe duyulmayan isim ve kurumlar var, bu durum nasıl izah ediliyor? İşin aslı komplo teorileri, kumpas ve operasyon söylentileriyle siyaset yapılamayacağını, bu yöntemlerle ancak hizipler arası çatışmalarda taktik üstünlükler kurulabileceğinin hala idrak edilememiş olması en kritik nokta. Herkes “bana kumpas kuruldu, bize operasyon çekiliyor” türü cümlelerle feryad ederek önemini, vazgeçilmezliğini ve etrafında birlik olunmasını salık veriyor.
“Madem kumpas var o halde daha güçlü bir biçimde dayanışalım, eğer partimize ve liderimize operasyon çekiliyorsa iç ihtilafları bir kenara bırakalım” gibi yaklaşımlar belki de bizim öngörülerimizden daha fazla kitleler üzerinde belirleyici oluyordur. Demek ki; “kumpas kurulmaya neden açık olunduğu” ya da “operasyon çekilmeye neden elverişli bir yapı arz edildiği” gibi soruları sormaya hiç hacet hissedilmiyor böylelikle. Böylece kaliteli bir siyasal söylem ve kadro kurulması için talepte bulunacak kitle de kalmıyor ortalıkta. Kumpas, komplo, operasyon vs. ikliminde yönetmek ve yönetilmek çok kolay, adalet ve hukuk devleti idealine uygun bir biçimde değişmek ve değiştirmekse olabildiğince zor oluyor elbette. Geriye asparagas uzmanı gazetecilerin ve güya kumpas mağduru siyasetçilerin iddiaları etrafında didişerek ömür tüketen bir ülke kalıyor.
Yeni Akit