Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Kültür konusunu yeniden düşünmek
Art arda açıklanan tasarruf tedbirleri, sıkı ekonomi politikaları, ezici hale gelen enflasyon ve kültürel etkinlikler adı altında hız kesmeden devam eden konserler.
Kültür Bakanlığının Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlediği etkinlikler, “tasarruf tedbirleri” kararı ile ilgili soru işareti uyandırıyor. Bu önemli konuyu, bir dizi isim ve olaya değinerek köşesine taşıdı Ahmet Can.
Yazıda şöyle söylüyor: “Kültür Yolu Festivali diye amacını anlamadığımız, tasarruf tedbirlerine rağmen ve halktan özel talep olmamasına rağmen tasarruf tedbirleri genelgesini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a rağmen yıkabilmiş 8000 etkinlik ve 16 şehri kapsayan bir festival.
Her sene aynı sanatçılar, aynı kişiler, bu festival üzerinden milyonlar kazanıyor. Festival’den gelir elde edenlerin % 90’ı LGBT gibi sapkınlıkları destekleyen ya da hoş gören kişilerden oluşuyor. Hani muhalifler bağırıyor ya 'yandaşlara yediriyorlar' diye. Keşke dedikleri gibi olsa. Kültür yoluna iş yapanları toplayıp önlerine sandık koysanız CHP tek parti olarak iktidar olur. LGBT üçüncü cinsiyet olarak kimlik kartına yazılır.”
Kültür yolu festivalinde yer alanların siyasal tercihleri bir yana, bu devasa etkinlikler zincirinin gerekliliğini konuşmalıyız bence.
Mesela bu etkinlikler, hangi kültürel maksada binaen yapılıyor? Bir politikası, hedefi, hedef kitlesi, nihayetinde bir toplum tasavvuru var mı? Yoksa gelişigüzel, popüler kültürün en popüler ögelerinin bir araya tıkıştırıldığı, makul bir hedefi olmayan, sadece hedonist bir takım güdülere hitap eden etkinlikler mi bunlar? Öyle ya, kültürel etkinlik dediğimiz zaman bunun ana omurgası pop konseri olmamalı, bu kültürün içerisinde inanılmaz derecede zengin öğeler var. Kültür yolu festivalleri bu zengin öğelerin kaçını içinde barındırıyor acaba?
Eski bir kültürel etkinlikler çalışanı olarak benim gördüğüm popstar konserlerini merkeze alan ve bu merkezin çevresini, rağbet oranı oldukça düşük, irili ufaklı yüzlerce etkinlikle doldurulan bir organizasyon kültür yolu festivalleri. Etkinlik listesine bakınca bazı başlıklar çok “zorlama” görünüyor. Bu başlıkların, aciliyeti olan kültürel konularla ilgili olduğunu söylemek zor.
Çok şiddetli bir kültürel kopuşun yaşandığı şu dönemde, sadece gençlerde değil yetişkinlerde de kültürel kimlik krizi had safhaya varmışken, kültür adına aciliyeti olan konuları çok iyi düşünmek, neler yapılabileceği ile ilgili ciddi istişareler yapmak gerekiyor. Kültür Bakanlığının aktif bir şekilde çalışan, hakiki kültür adamlarından oluşan bir kadrosu var mı, yoksa bu işler, yıllarca “kültür” adı verilen popüler iş planlama ustası olmuş bürokratlarca mı tasarlanıyor?
Popüler yanı bu kadar kuvvetli olan bir organizasyon için ilk seçeneği öne sürmek mümkün görünmüyor. Zaten ilk seçenek hayata geçirilseydi, yani gerçek kültür adamlarıyla gerçek kültür işleri planlansaydı, bütçeler böyle arşa çıkmazdı. O zaman bu kadar sık konser yapmak zorunda kalınmazdı. Ortalama bir konser, bugün sahnesi, sesi, orkestrası ve solistiyle minimum 3-5 milyon bandındadır. Bunların rahatlıkla 10 milyon bandına çıkanları da vardır. Bu şekilde onlarca konser yapıldığını düşünün! Ortaya çıkan tutar inanılmaz büyük…
Ahmet Can’ın altını çizdiği ve işlerin kimlere paslandığı, o kişilerin kim olduğu, sözgelimi Ahmet Can’ın dediği gibi LGBT destekçileri mi olduğu gibi çetrefilli ve hayli uzun konulara girmiyorum, çünkü oraya girdiğimizde yazının sınırlarını aşmak zorunda kalırız…
Şu zamanda parasızlıktan askıya alınmış yığınla acil konu varken, insanımız ciddi bir pahalılıkla baş etmek zorundayken, hemen yanı başımızda Gazze’de insanlar katlediliyorken bu paraların böyle bir mecraya akıtılması, her seviyede ve bütün boyutlarıyla sorgulanması gereken bir durum.