‘Kulak Asmaya Gerek Yok’ Tavsiyesi

KENAN ALPAY

Geniş kitleleri efsunlamak veya sapkın kimi ideolojilerin kurşun askeri kılmak üzere lüzumsuz hatta zararlı konuşmaların profesyonel düzeyde örgütlenerek dayatıldığı bir çağda yaşıyoruz. Modern insan magazin ve tüketim kültürü tarafından ölümcül bir kuşatmayla karşı karşıya duruyor. Hayatın amacına dair sahih bilgi ve eylemleri hafife alan, değersizleştiren daha da ötesinde onlara hasım kılan bir aktüaliteyle ömürlerimiz kuşatılıyor.

Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim müminlerin boş söz ve davranışlardan uzak durmasını tavsiye eder. Ancak bu tavsiye farklı veya karşıt sözler arasında bir mukayese yapılmasına engel olmak anlamına da gelmez. Şu ayeti kerime mü’min perspektif ve davranış modelinin koordinatlarını vermektedir bizlere: “Onlar ki sözü dinlerler ve sözün en güzeline uyarlar. İşte Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır.  Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer Suresi-18)

Hangi İklimi Özlüyoruz?

Susturmak, çarpıtmak, tecrit etmek, boğmak vs. türünden bir çağrı yapılmaz. Aksine en güzeli, en faydalısı, en iyisi, en hayırlısı hakkında kıyas yapılabilsin diye önü açılır sözün. Fikirler, görüşler, eleştiriler, tavsiyeler, itirazlar, sentezler için uygun bir zemin inşa etmenin akla ve kalbe, birey ve topluma neler getireceğine dair geniş bir ufuk açılır. Tevhid ve adaletin serbest tartışma ortamlarında, özgür muhasebe iklimlerinde daha kolay ve köklü bir biçimde hâkimiyetini tesis edeceğine dair tecrübeyle kazanılmış bir özgüven vardır çünkü.

Şimdi meselenin günümüzdeki karşılığına dair sorular eşliğinde bir örnek üzerinden kısaca tartışalım. TRT’de ilk defa Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması programı yayınlandı. Bu türden programlar pek çok farklı ülkede öteden beri icra ediliyor zaten. Epeyce ilgi gördüğü ve toplumun geniş bir kesimi nezdinde sevinçle karşılandığı biliniyor. Kur’an-ı Kerim’i güzel okumayı teşvik, kıraat ilminin kaidelerine dair usulün tartışılması, jüri üyelerinin yaptığı değerlendirmelerle yaygın eğitim mantığını hayata geçirdiği gibi yapıcı gelişmeler, kazanımlar olduğu söylenebilir. Diğer taraftan popüler kültürü formunu içselleştirmek, musiki yeteneğine odaklanma ve makamların yarıştırılması bağlamında anlam ve amelin gündem dışında tutulması türünden zaaflar ve riskler de tartışmaya açıldı doğal olarak.

Kazanımlar ve kayıplar, avantajlar ve riskler üzerine değerlendirmelerin makul ve yapıcı bir tartışma zemininde ilerlemesi hepimiz adına hayırlı bir gelişme oluyor elbette. Kur’anı Kerim’le ilgili bütün gelişme, aktivite ve söylemler üzerinde istisnasız tüm mü’minlerin taraf olduğu açıktır. İlim ve hikmetle, iman ve salih amelle donanmış alim ve önderler içinse bu sorumluluk daha büyük ve önceliklidir elbette. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in değerlendirmesinin önemi, ertelenemez ve devredilemez bir sorumluluğun ifasıdır.

Mehmet Görmez’in kısa ancak son derece çarpıcı değerlendirmesi şöyleydi: “Kur'an ses yarışmalarının güftesi olarak kullanılacak bir kitap değildir. Kuran bir hayat kitabıdır. Hem de en müstakim yola, en sağlam yola sizi götürmek için nazil olmuş bir kitaptır.” Kur’anı Kerim’in inzal amacı ve hedefi hakkında söylenmesi gerekenden ne bir eksik ne de bir fazla değerlendirme yapıyor Başkan Görmez.  Hayat ve hidayet kitabı oluşu, sıratı müstakim’i merkeze alması, mübiyn ve mecid, kerim ve hâkim, münir ve furkan sıfatlarıyla Kur’anı Kerim’in sıfatlarını ve bunlara bağlı olarak da hayatımızın merkezinde nasıl bir yer tutması gerektiği hatırlatıyordu.

Tavsiyenin Mahiyet ve Maksadı

Bu görüşü kritik etmek, eksiklerini tamamlamak, maslahata uygunluğunu analiz etmek herkesin hakkı ve görevidir. Ancak bunları yaparken Kur’an ve Sünnet’ten yola çıkmak, İslam ve Müslümanların maslahatını merkeze almak öncelikli şarttır. Gelişmeler maalesef aksi yönde tecelli etti ve başka hesaplar devreye sokularak Görmez’e yönelik bir zamandır sürüp giden yıpratma, itibarsızlaştırma kampanyasının bir parçası kılındı bu çıkışı. Bunlar çok da önemli değildi. Çünkü toplumda neredeyse hiçbir karşılık bulmuyordu.

Yarışmanın Kadir Gecesi düzenlenen finaline katılan Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşma ise tartışmalar için bir mecra değişimini işaretliyordu neredeyse. Cumhurbaşkanı Erdoğan yarışmanın değerlendirilmesine şu sözlerle katıldı: “Birileri kendilerine göre bazı eleştiriler getirmiş olabilir. Bunlara hiç kulak asmaya gerek yok. Biz ne yaptığımıza bakacağız, nasıl yaptığımıza bakacağız ve bu yarışmanın içeriğinde neler var buna bakacağız. Hele hele bu Kur'an-ı Kerim olduktan sonra Kur'an-ı Kerim'in okunması olduktan sonra akan sular durur.

Yapılan tartışmanın mahiyetine dair hemen hiçbir kritik yapmadan serdedilen ‘kulak asmama’ tavsiyesi hiç de yerinde bir tavsiye değil. Eleştiriler neden değersizleştiriliyor, otoriter ve yargılayıcı bir üslupla önemsizleştiriliyor? Değerlendiren kişi ve değerlendirme tarzının varsa yanlışları, eksikleri ve çelişkileriyle birlikte kritik edilirse toplumsal alanda istişare-müşavere manasında bir bereket getirir. Tartışma özellikle de ilmi-imani bir tartışma idari hiyerarşi bağlamına hapsedilemez. “Hiç kulak asmayın” çağrısı yerine “bu meseleyi geniş bir ilmi zeminde enine boyuna istişare ederek yol almalıyız” çağrısı, tavsiyesi tabi olduğumuz sünneti seniyyeye uygun düşerdi.

Susturan, itibarsızlaştıran, değersizleştiren söylem hiçbir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirir.