Kudüs’ün ışıkları

SÜLEYMAN CERAN

Bir ülkeyi, bir şehri, bir mücadeleyi yakından tanımak için illa ciltler dolusu kitap okumanız gerekmez; bazen amacına uygun hazırlanmış bir belgesel bile coğrafyayı yakinen tanımanıza yardımcı olabilir. Konulu, etkili, hayatın içinden kısa çalışmalar geniş kitlelere daha rahat ulaşıp derdinizi anlatmanıza sağlayabilir. Yönetmen M. Abdülgafur Şahin, Kudüs’ü yarım saatlik belgeselle bize anlatıyorlar.

Kudüs’ün Işıkları adlı belgesel, Kudüs’te Ramazan ayının herhangi bir gününü döngüsel olarak anlatmayı hedefliyor. Filistinli çocukların biraraya gelip kablolar, lambalar alıp sokaklara bayram şenliği yaşatan ışık cümbüşünü oluşturmalarına tanık oluyoruz. Müthiş bir şölen ortamı var. Eski çarşı kalabalık. Her yerde Ramazan koşturmacası var. Yıllardır uygulanan sokak ışıklandırmaları bugün bile Anadolu’ya sirayet etmiş değil; minare şerefelerinin ışıklandırılmasıyla yetiniyoruz hâlâ.

Gülümsemek sadakadır der Peygamber Efendimiz. Filistin’de tüm kuşatmalara, cinayetlere, hak ihlallerine rağmen gülümsemek, sadaka olduğu gibi aynı zamanda direniştir, işgale meydan okumaktır. Gençleri gözaltına alınırlarken bile gülümsediklerini görürsünüz. Şehitlerin bile pek çoğunda gülümser bir ifade ile can verdiklerini görmek mümkündür. Ölüsüyle bile meydan okur Filistinliler. Bu hal, en sert çatışmalar sırasında bile devam eder. Furkan Savaşı’nın ertesi günü el-Aksâ’yı temizleyen gençlerin yüzlerindeki ifadede de görüsünüz bunu, Gazze’de tünelde mavzeriyle nöbet bekleyen mücahitte de. Filistin direnişi asla asık yüzü tercih etmez.

Belgesel boyunca ıssız, sessiz sokakları görürüz; cırcır böcekleri eşlik eder bize. Eski Kudüs’ün binlerce yıllık taş sokaklarından yürüdükçe zaman kavramı bir anlığına anlamını yitirir sanki. Yıllar, dönemler birbirine karışır. Seher vakti attığınız her adımda içiniz kıpır kıpır olur. Nice peygamberin, nice salih kulun arşınladığı daracık yollarda duvarlara dokuna dokuna, ışık hüzmelerinin dağılışını seyrede seyrede ilerlersiniz. Nefes alıp veren bir şehirdir Kudüs. Yaşayanlarıyla organik bir bağı vardır. Namaz vakti yaklaştıkça küçücük evlerin ışıkları art arda yanar. Mü’minler tüm sokaklardan şifalı membalar gibi Aksa’ya doğru akarlar. Günlerden Cuma’dır. Kıble Mescidi’nde, sabah namazı sonrası Kırklar köşesinde Afgani Tekkesi’nin zikir meclisi başlayacaktır. Sessiz sedasız bir kenarda izlersiniz. Her yerde sohbet halkaları, yaşlısıyla genciyle Kur’an tilavetiyle meşgul nice kardeş görürsünüz.

Belgeselde konuşan Filistinli Ali Kleydo’nun şu tespiti önemlidir: “Kudüs’ü ziyaret eden kişi Hacı değil Makdisi sayılır.” Makdisi yani Kudüslü. Kudüs’e varıp o mübarek beldeyi gördükten, ekmeğini yiyip suyunu içtikten sonra hiçbir şey eskisi olmaz. Kudüslü olursunuz artık. Aklınızdan da gönlünüzden de çıkaramazsınız oraları. Gözle görünmeyen ama sizi sıkı sıkıya tutmuş bir bağdır bu. Hani derler ya Saraybosna’da Başçarşı’daki çeşmeden su içen muhakkak bir daha gelir diye ben de ekleyeyim Kudüs’ün ekmeğini yedikten sonra bir daha gelmek nasip işidir ama Kudüs sevgisi bir daha çıkmamak üzere nakşoluyor insan kalbine. Tılsımlı bir bağlılık bu.

Kudüs’ün Işıkları, Ramazan ayındaki Kudüs’ü anlatıyor bize. Kudüs’ün ışıklarını, gölgelerini, sularını, kedilerini ve insanlarını elbette. Kudüs’e diğer aylarda yapacağınız ziyaretlerde pazartesi ve perşembe günlerinde geniş kitlelerce oruçla karşılandığı için her yerde Ramazan havasını hissetmeye devam edersiniz. El-Aksâ bahçesinin her yerine kurulan sofralarda Kudüs simitinin içine felafeli katık yapanlardan yahut kahve ve hurma ikilisiyle açılan oruçların heyecanına şahitlik edersiniz. Şehirde nesne ile insan arasında anlatılmaz bir ilişki vardır. Her Filistinlinin Aksâ’da bir taşı vardır. O taşın etrafında görürsünüz onları. Mesatıbil üzerinde olanları da vardır bir zeytin ağacının gölgesine sığınan da. Minarelerin en güzeli Gavanime Minaresine bakıp iftarınıza devam edersiniz. Hayat da direniş de güzellik de aralıksız sürer Kudüs’te.

Mekke’ye neredeyse bir aylık mesafede olduğu için “en uzak Mescid” anlamına gelen Mescid-i Aksâ ismi verilen bu mübarek yer ve Kudüs artık çok yakın bize. Uçakla 2 saat bile almayan bir vakitte ulaşabiliyorsunuz. Bu mübarek belde ne kadar ziyaret edilirse kardeşlerimizin eli o kadar güçleniyor ve işgalcinin işi o kadar zorlaşıyor. Oraları anlatan her kitap, her belgesel her eser çok kıymetli. Kudüs’ün Işıkları, böylesine bir gayretin ürünü olduğu için elbette izlenilmeli ve paylaşılmalı.