Kudüs'teki kadim hak-batıl çatışması bugün de yaşanıyor...

Yasin Aktay, Kudüs'ün tarihinden hareketle İslam ile başka din mensupları arasındaki çatışmayı inceliyor.

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Kudüs’te Ramazan ve Hamursuz neden çatışır?

Bizden öncekilere farz kılındığı gibi bize de farz kılınan Ramazan orucu böylece en kadim insanlarla zamanımızın insanlarını geleceğe de uzanan bir ortak zaman algısıyla birleştiriyor, çağdaşlaştırıyor. Aynı zamanda çağımızda farklı coğrafyalarda yaşayan bütün insanları da birbirleriyle irtibatlandırıyor. Sadece bütün bedenlerde aynı formatta tutulan oruçla değil, aynı zamanda insanlar arasında sağladığı dayanışma, birbirini anlama, birbirini dert edinme duygusuyla da.

Ramazan’da bizim kendi benliğimizden, egomuzdan bir nebze sıyrılıp başka insanları da dert etme duygusu had safhaya varır. Bu duygu iyice küreselleşmiş olan dünyamızda bizi başka coğrafyalardaki insanlarla da aynı dünyaya ait kılıyor. Tutulan oruç tecrübesinin de katkısıyla bütün mesafelere rağmen birbirimize yakın kılıyor. Dertlerimizi de ortak dert haline getirip yüklerini hafifletiyor, kaderimizi bir mecramızı ortak kılıyor.

Myanmar’ı, Suriye’yi, Irak’ı, Kahramanmaraş-Hatay depremzedelerini, Yemen’i, Somali’yi, Keşmir’i ve tabii ki Filistin’i sofralarımızda, dualarımızda ağırlıyor, infaklarımızla onların çilelerine ortak oluyoruz.

Bu arada İsrail’in Mescid-i Aksa’ya saldırarak bir bahaneyle terör estirmesi neredeyse Ramazan ayının rutinlerinden biri. Bunun için bir bahaneye ihtiyacı yok aslında İsrail’in. Geçmiş yıllarda bir şekilde toplanan kalabalıklara o kalabalıklarda gençlerin yoğunluğuna bir tehdit atfediyor ve müdahale ediyordu.

Bir süre Mescid-i Aksa’ya ziyaretlere yaş tahdidi koyup belli bir yaşın altındaki gençlerin girişini engelledi. Bir çatışma da ondan dolayı çıktı ve Ramazan ayının Mescid-i Aksa’daki bütün maneviyatına aynı zamanda mücadele, direniş ve hınç duyguları da katkı oldu.

Müslüman hayatı etliye sütlüye bulaşmayan bir maneviyatın huzurlu ortamından ibaret değil. İçinde zalimlere karşı duruş, direniş ve mücadele niyeti, ruhu ve pratiği olmayan bir Müslüman maneviyatı olmaz. Bedir Savaşı da nihayetinde bir Ramazan günü yaşanmıştır ve Peygamber efendimiz o gün Müslümanlara oruçlarını açmalarını, kazaya bırakmalarını emretmiştir. O orucun açılması da, savaş da, şehadet ve gaza da Ramazan’ın maneviyatına, o ay içinde inmiş olan Kur’an’ın verdiği tasavvura dahildir.

Mescid-i Aksa’ya İsrail saldırıları Ramazan’ın rutinlerinden biri ama Ramazan’ın tarihi içinde İsrail kurulduğu günden bugüne geçen işgal tarihi itibariyle küçük bir istisnadır. Saldırıları için bir gerekçe bulmakta zorlanmıyor gerçi ama son birkaç yıldır saldırılara sebep oluşturan şey Ramazan ayının Yahudilerin Hamursuz Bayramı günlerine denk geliyor olması.

Nisan ayının 15’inde başlayan Hamursuz Bayramı 8 gün sürüyor ve bazı fanatik Yahudiler bu bayramın bir parçası olan kurbanı Kutsal Tapınaklarının kalıntılarının altında yer aldığı Mescid-i Aksa’da kesmekte ısrar ediyorlar. Bunun için girişleri yasak olan Mescid’i Aksa’ya zorla girmeleri gerekiyor. Onların bu taleplerine ise İsrail hükümeti hiçbir şekilde itiraz etmediği gibi itiraz eden Müslüman halka karşı bu fanatik Yahudilere polis koruması veya saldırganlığıyla eşlik ediyor.

Yani saldırganlık asla Müslüman tarafından gelmiyor. Fanatik Yahudiler bayramlarının tamamlayıcı bir ritüeli olan Kurban’ı Mescid-i Aksa’da kesmekte ısrar ettikleri için çıkıyor. Yahudi dininin böyle bir gerekliliği var mı yok mu tartışmasına girmek anlamsız elbet. Ama kendi bayramını kutlamak için başkalarının bayramını yıkmak, kendi kutsal zamanını komşusunun huzuruna, kutsalına, canına kast etmenin bir vesilesi olarak gören bir anlayışla karşı karşıyayız. Siyonizmin özeti bu aslında.

Hamursuz aslında Yahudilerin Firavun zulmünden kurtuluş günlerini ifade eden bir bayram. Hz. Musa İsrailoğullarının özgürlük beratını aldığında evde yoğurdukları hamur mayalanmadan apar topar evlerinden çıkıp Kızıldeniz’e doğru yola koyulurlar. Hamursuz tam da bu apar topar çıkış halini ifade ediyor. Onu simgelemek üzere bu günlerde Yahudiler evlerinde mayalı ekmek pişirmezler.

Neticede özgürlükten kurtuluşu ifade eden bir bayram gününün kutlanma biçiminin başka milletlerin özgürlüğünü elinden almanın simgesi haline gelmiş olması İsrailoğullarının tipik çelişkilerinden biridir. Onlara yeryüzünde insanlar için erdemlerin korunması, kollanması ve ayakta tutulması hususunda bir misyon yükleyen, bu misyon için tarihsel bir imtiyaz tanıyan bu kurtuluş anının kutlanmasının tam da o misyonun inkarı ve karşıtına dönüşmesidir Siyonizmin özü. Oysa o misyon sadece kendi özgürlükleri, kendi onur ve haysiyetleri için değil bütün insanlığın özgürlüğü ve onuru için bir duruşu, bir hassasiyeti ve bir mücadeleyi gerektiriyordu.

Birkaç yıldır Ramazan ayı Hamursuz bayramına denk geliyor ve İsrail kendi saldırganlığını neredeyse Müslümanların Ramazan orucunun rutini haline getiriyor. Aslında bu sayede bütün Ramazan’ın bütün dünya Müslümanlarını ortak bir dertte, tasada birleştirerek aralarında bir dayanışma, diğerkamlık ve birlik duygusu oluşturma işlevini de bilmeden istemeden canlandırmış oluyor. Böylece zaten özü itibariyle, ritüel bütünlüğü itibariyle, bir zihniyet ve davranış kalıbı oluşturma boyutu itibariyle birleştirici bir olay olan Ramazan bir başka birleştirici dava olan Kudüs’le de buluşmuş oluyor.

Bu yıl Kudüs’te Yahudilerin Hamursuz Bayramı ile Müslümanların Ramazan Bayramının aynı günlere denk gelecek olması da iki kültür, iki inanç arasındaki karşılaştırmalara da ister istemez götürüyor. Müslümanların bayramı sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlar için birleştirici, güven ve eman verici bir evrensel misyonu yerine getiriyor. Müslümanlar sadece Müslümanlara karşı zulmün karşısında durmazlar, her türlü zulme karşı dururlar. Kendileri özgürleşirken başka insanların köleleşmesini talep etmezler. Kendi bayramlarını başkalarının hüznüne, başkalarının huzursuzluğuna dayandırmazlar. Bilakis Ramazan ayının rahmet ve bereketi bütün insanlara insani erdemlerin ihyası olarak dönüyor.

İsrail’in Hamursuz bayramı gibi bir olay dolayısıyla Mescid-i Aksa’da estirmeyi rutin haline getirdiği terör, bir bayramdan başka insanlara kan, acı, gözyaşı, işgal ve huzursuzluk sadır olabildiğini trajik bir biçimde örnekliyor.

İşin özü, Ramazan Bayramı ile Hamursuz’un birbirine karşı değil birbirini tamamlayan olaylar olduğudur.

Ama bunu idrak etmek için Ramazan bakış açısından bakabilmek gerekiyor. Oradan bakınca Hamursuzun çoktan mayalanmış ve murdar hale gelmiş olduğu da görülür.

Yorum Analiz Haberleri

Meğer ne büyük sapmaymış!
Kemalizmin şapka zulmünden dolayı bombalanan şehir: Rize
Allah'ın rahmeti olan aklımızı gerektiği gibi kullanalım
Magazinleşen Yenidoğan Çetesi ve unutulan bebekler
Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?