Kudüslü Gazeteci ve yazar Yahya Abuznaid Kudüs’te son olayları Haksöz-Haber okuyucuları için değerlendirdi:
Son dönemde Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları tırmanan İsrailli yerleşimciler, çeşitli yollarla Müslümanların duygularını harekete geçirmeye ve Mescid-i Aksa'yı kontrol altına alıp burayı sadece Yahudilerin ibadet yeri olarak görmeye çalışıyorlar. Mescid-i Aksa'ya adak getirip orada kesmeye çalışan her Yahudi'ye ödül vermeye çalıştılar. Mescid-i Aksa'ya kurban getirmeyi başaran işgalci yerleşimciye büyük para ödülü!
Aşırılık yanlısı Tapınak Grupları, "Bu yıl kurban keseceğiz" başlıklı açıklamasında, Mescid-i Aksa'ya kurban getirmeyi başaran işgalci yerleşimciye verilen büyük para ödülü miktarını ikiye katladığını duyurdu.
Radikal Tapınak Dağına Dönüş Örgütü
Pesah bayramı kurban takdimine katılıp İsrail güçleri tarafından tutuklanan işgalci yerleşimcilere yönelik tazminat hükmünde para ödemesi yapacağını açıkladı. Böylece hazırlık sırasında tutuklanan kişi 500 şekel (140 $) alacak; Eski Şehir'de Pesah koyununu taşırken tutuklananlara 1.200 şekel (330$) verilecek ve Mescid-i Aksa'da Pesah kurbanını taşırken tutuklananlara ise 2.500 şekel (690$) tazminat sağlanacak.
Son olarak; Mescid-i Aksa'da kurban takdimi yapmayı başaran Yahudilere 20 bin şekel (5 bin 500 dolar) ödül verilecek.
Elbette bu tür bir ritüel, Mescid-i Aksa'daki İslami kimliğe yönelik tehlikeli bir gösterge ve tehdittir.
Ancak Filistinli halkının nöbeti, kararlılığı ve direnişi ile Kudüs'ün48 bölgesinde ve Gazze'de bu saldırılar püskürtüldü ve Filistinliler Müslümanlar adına Mescid-i Aksa'yı savunmaya çalıştı.
Çoğu benim arkadaşım olan birçok genç Kudüslü tutuklandı ve Mescid-i Aksa'dan ve Kudüs'ten sürüldü. Onlara para cezasının verilmesi ve yapılan suçlamaların nedeni sadece Mescid-i Aksa'da bulunmak ve Mescid-i Aksa'da olanları tüm dünyaya yaymaktır. Bizler öldürülmekten korkmayız, kaybedecek bir şeyimiz de yoktur Mescid-i Aksa dışında. Mescidimizi kaybedersek her şeyimizi kaybederiz. Ölür, öldürülürsek bu Allah yolunda olur. İşkence görürsek ağzımızdan "Aksa'ya feda olsun" sözünden başkası çıkmaz.
Önemli olan, herkesin bu dava için gücü neye yetiyorsa onu yapmasıdır. Normal bir insan Mescid-i Aksa'ya dualarında yer verir etrafına duyurur, paylaşım yapar. Büyük kitlelere hitap eden kişiler ise her gün Mescid-i Aksa'yı gündeminde tutar, yalnızca bir günle sınırlandırmaz. Herhangi bir kuruluş sahibi kişiler ise hangi ülkede olursa olsun, bu davaya dikkat kesilmesi için hükümete çağrıda bulunur. Herkesin bu hak dava için yapabileceği bir şey vardır. Bir olup ilk kıblemizin çağrısına kulak verelim!
Tabi işgalci devlet her zaman dünya nezdinde imajını parlatmaya çalışıyor.
Uluslararası Kudüs Günü vesilesiyle Kudüs ve Filistin'de yaşananların insanlığa karşı suç olduğunu tüm dünyaya anlatmak istiyorum. İşgal bize karşı şiddetin en ağır biçimlerini uyguluyor, suçlamalar asılsız ve dayanaksız.
İslam alemi, Filistinlilerin milletin onurunu savunduğunu ve cepheleşmenin ilk saflarında yer aldığını bilmeli ve bu meselenin arkasında durmanın her Müslümanın ve insanın görevi olduğunu tüm İslam alemi bilmelidir.
Ve bu davayı savunmanın onuru da bir nasıp meselesidir. Kimin bu davada payı varsa o haktan yanadır ve zulüm ne kadar sürerse sürsün zalime inat hak galip gelecektir.
Ve son zamanlarda Yahudiler tarafından Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırıların başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra.
Dünya işgalin durduğunu ve bu bölgede Müslümanlara yapılan bir haksızlık olmadığını zannediyor ama herkes bilmeli ki adaletsizlik her gün, insanlara ve taşlara yönelik saldırılar her an yaşanıyor.
Ve Netanyahu, Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya baskınını durdurmaya karar verdiğinde, birçok ülkenin yaşananları kınamasının ardından küresel atmosferden sakinleşmeye çalışıyor ve bu kararı bu halklar ve ülkeler için bir afyon olarak değerlendiriyorum.
Çünkü işgal artık Ramazan'ın son on gününde yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya saldırmasına izin vermeyebilir, peki ya haftalar sonra?
Bayramdan sonra ne olacak? Baskınlar her yıl olduğu gibi olacak.
Her seferinde izinsiz girişleri geçici olarak durdurmaya karar verir, ancak hemen ardından saldırganlık başlar.
Peki haksızlıklar bitti mi, saldırganlıklar durdu mu?
Cevap: Hayır.
Onun için İslam alemine söylüyorum, bu saldırganlığı ortadan kaldırmaktan başka bu toprakları özgürleştirmenin bir yolu yoktur ve onlarla müzakereye yer yoktur çünkü bu düşman diyalog dilinden anlamaz.
Yıllarca sözde Filistin liderliği işgalci İsrail ile müzakere etmeye çalıştı?
Peki bir sonuç aldık mı?
Cevap: Hayır.
Dolayısıyla İşgalci İsrail devleti sadece zorun dilinden anlıyor.
Mescid-i Aksa'yı desteklemek için İslam ülkelerini birleştirmek ve acil ve doğrudan eylem dışında bunun bir yolu yok.
Kınama ise artık bir işe yaramıyor çünkü işgal sadece halkını ve çıkarlarını düşünüyor.
Tüm İslam ümmetinin çıkarı ise Mescid-i Aksa'yı özgürleştirmek olmalı.
Ve sadece birkaç gün önce işgal, Eski Şehir'deki kıyamet Kilisesi'ndeki Hıristiyan ayinlere saldırdı.
Bu, gösterge niteliğindeyse, işgalin barbarlığını ve adaletsizliğinin boyutunu gösteriyor.
Burada belirtmek isterim ki tarih boyunca Kudüs Müslümanların egemenliği altındayken Yahudiler ve Hristiyanlar barış içinde yaşadılar ve bunun en büyük örneği Osmanlı Devleti'dir.
Ve önemli bir hususa işaret etmek istiyorum, işgalci güç Mescid-i Aksa'yı durdurma kararı aldığında Gazze'yi vuruyor ya da Batı Şeria'daki Filistin şehirlerini basıyor ve orada yaşlı küçük fark etmeksizin masum insanları şehit ediyor.
Küresel sesi memnun etmeye, saldırıları durdurmaya ve Filistin şehirlerine baskın düzenleyerek, bu şehirlerdeki insanları öldürerek ve gençlerini tutuklayarak halkını memnun etmeye çalışan Netanyahu'nun politikası budur.
Bütün bu adaletsizlik ve saldırganlıktan sonra uluslararası toplumun parmağını oynatması gerekmez mi?
Başkalarının yaşadığı gibi yaşamaya hakkımız yok mu? Neden bu dünyada çifte standart var?
Ukrayna Rusya'yı bombaladığında buna nefsi müdafaa denir! Filistin halkı topraklarını savunduğu zaman bunun adı terörizmdir!
Uluslararası toplum artık çok geç olmadan uyanmalıdır.
Sadece gücün bilindiği bu dünyada zayıflara yer olmadığına göre, İslam alemi sesini ve sözünü birleştirmeli.
Ve sevgili Türkiye halkına mesajım.
Aziz Müslüman kardeşlerim, hepimizin malumudur ki yüce Dinimiz ve Kitabımız bizlere din kardeşi olduğumuzu bildirmektedir. İslam kardeşliğimize, Hadis-i şeriflerde şu şekilde yer verilmiştir: "Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir."1 bir diğer hadiste ise şöyle geçmektedir: "Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."2
Hasta olup acı çeken bizler değil, Resûlullah'ın (sav) miraçgâhı Mescid-i Aksa'dır...
Kudüs, izzet ve şeref sahibi din kardeşlerine seslenmekte ve lisan-ı hâli şöyle söylemektedir; "Kalbinde zerre kadar dahi olsa iman taşıyan tüm kardeşlerim, benim çağrıma kulak verip özgürlüğüm için harekete geçsin!" Müslümanlar ancak Mescid-i Aksa özgürleştirildiğinde felâha kavuşacaktır. Özgür ruhlu insanlara çağrım; ülke fark etmeksizin nerede olurlarsa olsunlar, hükümetlerin dikkatini bu davaya çekmelidirler. Arap ülkelerinde yaşayan kardeşlerimiz yıllar boyunca hükümetlerine bu konuda baskı yapmış, neticesinde ne yazık ki kendilerini zindanlarda bulmuşlardır. Bu zulüm onları Filistin davasına destek vermekten geri koymamış, yöneticilerinin ihanet edip yüz çevirdiği bu davaya onlar sahip çıkmıştır. Bu makalemde Arap-Türk, tüm İslam âlemine çağrıda bulunmak istiyorum. Hiç şüphem yoktur ki Türkiye halkı, canı gönülden Filistin halkıyla tarih boyunca dayanışma içerisinde olmuştur. Ben Filistin kadar Türkiye'ye muhabbet besleyen Kudüslü bir Müslüman olarak aziz Türkiye halkına birkaç mesaj iletmek isterim. Kardeşlerim, Mescid-i Aksa'nın nusretine yönelik çalışmalar üzerinde yoğunlaşma adına yöneticilerinize bu konuda sesinizi duyurup dikkatlerini bu yöne çekmelisiniz ki bu hak davaya yönelik sağlam adımlar atılabilsin. Tüm içtenliğimle belirtmeliyim ki ben umut ışığını sizlerde görüyorum. Fark ettiyseniz sosyal medya hesaplarımda çoğu zaman Türkiye halkını muhatap alan paylaşımlarda bulunuyorum. Çünkü sizler Allah'ın indirdiği hükümlere göre hükmeden, tarih boyunca Mescid-i Aksa'nın hâmiliğini yapan Osmanlı'nın torunlarısınız. İşte bu yüzden sizleri, Mescid-i Aksa için yöneticilerinize çağrıda bulunup baskı yapmaya davet ediyorum. Bu da kınama ve eleştirme yoluyla değil, istek ve taleplerinizi tamamen eyleme dönüştürme ile sağlanacaktır. Şöyle ki, kim hangi partiyi destekliyor ise o partinin genel başkanına bu konuda çağrıda bulunacaktır. Saygıdeğer Türkiyeli kardeşlerim sizleri, sosyal medya platformlarında yahut günlük yaşantınızda Mübarek Mescid-i Aksa'yı öncelikli davanız olarak kabul etmeye çağırıyorum. Hiç şüphesiz sizler, sağlam Ümmet bilincine sahip olan bir milletsiniz. Allah'tan niyazım, Resûlullah'ın (sav) mirasını ve mesrâsını, zulmün karanlığında yalnızlığına terk etmemenizdir.
Allah biliyor ki, hepinizi O'nun rızası için seviyorum. Vatanım kadar sevdiğim Türkiye'de geçirdiğim yılları ve bana kattıklarını unutmam mümkün değildir. Ey Aksa sevdalıları, uzaktan da olsa ribat (nöbet) görevini sürdürmeye, yeniden mesrânın hâmiliğini üstlenmeye var mısınız?
Eskiden Müslüman kadının "yetiş ey Mu'tasım!" diyerek yakarışı, İslam ordusunu harekete geçirmiş, 90 bin asker bir Müslüman kadının çağrısına karşılık vermişti!
Bugün işgalci İsrail güçleri, Mescid-i Aksa'da itikafta bulunan bir sürü hanım kardeşlerimize saldırdı!
Müslüman kadınları için harekete geçecek kimse yok mu?