Siyonist işgal devletinin bugün Kudüs’le ilgili yeni yerleşim merkezleri planlarını hayata geçirme konusunda bu derece cüretkâr davranmasının sebebi Mescidi Aksa’yı hedef alan baskınlar ve kuşatmalar karşısında yeterli duyarlılık gösterilmemesidir.
Çünkü söz konusu baskınlar ve kuşatmalar Mescidi Aksa’yı hedefe yerleştiren planların bir ön merhalesini oluşturuyordu. Dolayısıyla özellikle İslâm âlemine karşı bir nabız yoklamaydı. İslâm âlemi ne yazık ki bu nabız yoklamada yeterince duyarlı olamadı ve bu da işgalcileri cesaretlendirdi.
Şimdi özelde Mescidi Aksa’yı genelde Doğu Kudüs bölgesini tam anlamıyla bir Yahudi kafesine alma amaçlı yeni Yahudi yerleşim merkezleri inşaatı planlarını hayata geçirmek için yoğun bir faaliyet içindeler. Son olarak 18 Kasım 2009 tarihinde Nof Siyon Mahallesi adını verdikleri Yahudi yerleşim merkezi projesinde yeni bölümün inşaatının temelini attılar. Verilen bilgilere göre bu proje dâhilinde 70 mesken inşa etmiş ve buna 107 meskenden oluşacak yeni bir bölüm ilave etmek için faaliyet başlatmış durumdalar. Bu projenin amacı ise Eski Kudüs bölgesini dıştan Yahudi kafesine almak suretiyle bu bölgenin dışında oturan Müslümanların Mescidi Aksa’ya giderken kullanacakları yollardan bazılarını Yahudi mahallesiyle kapatmak. İşgal devleti hükümetinin gündeminde Mescidi Aksa’yı aynı şekilde Yahudi kafesine almayı hedefleyen altı önemli proje daha var ve bu projeleri kademeli bir şekilde hayata geçirmeyi planlıyor.
Doğu Kudüs mıntıkasını dıştan Yahudi kafesine almayı hedefleyen birçok yerleşim projesi var. Bunlardan bazıları bitirilmiş durumda, bazıları devam ediyor, bazıları ise bekletiliyor. Devam eden projelerin başında E-1 Mahallesi yer alıyor. 3500 konuttan oluşan bu mahallenin inşaatı iki yıldan beri devam ediyor ve Batı Yaka bölgesiyle Kudüs arasını Yahudi yerleşimiyle kapatmak suretiyle irtibatı kesme amaçlı yerleşim planları arasında yer alıyor. Aynı amaçla inşa edilen ve iki yıldan beri devam eden bir diğer yerleşim sitesi Kudüs’ün Ramallah tarafına açılan sınırlarına inşa edilen Kalendiya Mahallesi. Bu mahallenin inşa edilmesinin amacı ise Kudüs ile Ramallah’ın arasını Yahudi mahallesiyle kesmek suretiyle kutsal beldeyi bu yönden de Yahudi kafesine almak. Kalendiya Mahallesi ilk etapta 80 meskenden oluşuyor. Fakat bu proje daha kapsamlı bir şekilde planlanmış ve yine tedricilik stratejisine göre alıştıra alıştıra hayata geçirmek amacıyla kademeli bir şekilde inşa edilmesi düşünülüyor.
Mescidi Aksa’nın Yahudi kafesine alınması için geliştirilen projelerin başında Davud Sitesi ve Tevrat Parkı projesi geliyor. Biz bu projelerden daha önce de yazılarımızda ve konuşmalarımızda söz etmiştik. Bu projelerin hayata geçirilmesi için Mescidi Aksa çevresinde halen mevcut olan Müslüman mahallelerinin yıkılması isteniyor. O yüzden bu yılın başından beri işgal güçleri bu mahalleleri yıkmak amacıyla yoğun çaba içinde. Müslümanlar bir yandan evlerine ve mahallelerine sahip çıkabilmek için hukuk mücadelesi verirken bir yandan da evlerinin önünde, cadde ve sokak başlarında adeta işgalci saldırganlara karşı nöbet tutuyorlar. Tıpkı Mescidi Aksa’nın bir dakika bile cemaatsiz kalmaması için nöbet tuttukları gibi. Unutmamak gerekir ki o insanlar bu nöbeti tüm dünya Müslümanları ve bütün bir ümmet adına tutmaktadır.
Mescidi Aksa’yı Yahudi kafesine alma projelerinin hayata geçirilmesi bu kutsal mabedin büyük ölçüde Yahudi kontrolüne geçmesi demektir. Bunun tecrübesi Mağribliler Mahallesi’nin yıkılıp oraya Yahudi mahallesinin inşa edilmesi sonrasında Mağribliler Kapısında kontrolün tamamen işgalci Yahudilere geçmesiyle görülmüştür. Siyonistlerin hedefi de Mescidi Aksa’yı önce böyle bir Yahudi kafesine almak sonra da tamamen ortadan kaldırıp yerine Yahudi mabedi inşa etmektir.
Siyonist işgal devleti Kudüs’ü Yahudi kafesine alma amaçlı yerleşim planlarını hayata geçirme konusundaki ısrarlı tutumuyla aynı zamanda dünyaya Kudüs’ü bütün siyasi çözümlerin dışında tutmak istediği mesajı vermeye çalışmaktadır.
Kınama, eleştiri vs. tarzındaki resmi açıklamalar Siyonist işgal devletinin tutumunu değiştirmediği gibi devam ettirdiği inşaatlarına perde oluşturmaktadır. O, bugüne kadar hayata geçirdiği yerleşim projelerinin tümünü bu tür perdelerin arkasında tamamladı. İşgalci devleti geri adım atmaya zorlayacak etken kınama açıklamaları değil yaptırımlar olabilir. İşgalci saldırganların yıkım ve saldırılarına hedef olan insanların ferdi haklarının uluslararası hukuka taşınması konusunda da hukuk mekanizmasının devreye sokulmasında Türkiye’ye önemli görev düşmektedir.
VAKİT