Kudüs Muhafızları Suriye’ye Nasıl Bakıyor? (VİDEO-ÖZEL)

Haksöz-Haber olarak, Kudüs muhafızlarından Şeyh Kemal Hatib'in Suriye başta olmak üzere Ortadoğu intifadalarıyla ilgili bir eylemde yaptığı konuşmayı yayınlıyoruz.

Bülent Şahin Erdeğer / HAKSÖZ-HABER

Suriye’de yaşanan devlet terörü ve halkın başlattığı mücadele üzerine Türkiye’de iki farklı yaklaşım ortaya çıktı.

Bir kesim Arap ülkelerinde yaşanan halk hareketlerinin yanında yer alıp destekliyor. Bunu Suriye özelinde de bir intifada olarak görüyor.

Diğer kesim ise Ortadoğu’da yaşanan olayları “Amerika’nın bir oyunu” olarak görüyor ve gelişmeleri komplo teorisiyle açıklıyor. Özellikle Suriye’deki gelişmeleri İran-Baas-Hizbullah-Filistin dayanışmasına yönelik bir İsrail komplosu olarak değerlendiren bu kesimlere göre Suriye devletinin “İntifada”ya verdiği destek sebebiyle başına çorap örülüyor.

Peki, gerçek hangisi?

Filistinli İslami hareketler Suriye Devrimine nasıl bakıyorlar?

Bu soruların cevabını öğrenebilmemiz için Filistinli Müslümanların bakış açısını öğrenmemiz gerekiyor.   

HAMAS ve İslâmi Cihad Hareketi, daha çok 1967'de işgal edilmiş topraklarda faaliyet göstermektedir. 1948'de işgal edilmiş topraklarda faal olan İslâmi oluşum ise "İslami Hareket" adıyla faaliyette bulunan oluşumdur. Aslında bu kesimde faaliyette bulunan "İslami Hareket" de HAMAS gibi Müslüman Kardeşler cemaatinin bir koludur ve bu hareketin temeli de İmam Hasan el-Bennâ'nın 1948'de cihad etmek üzere Filistin'e gönderdiği mücahitler ve davetçiler tarafından atılmıştır. İsrail işgal devleti tarafından Hamas ve İslami Cihad’la birlikte en tehlikeli 3 oluşumdan biri olarak tanımlanmaktadır. Kamuoyunda Kudüs’ün ve işgal altındaki toprakların muhafızları olarak tanınan Şeyh Raid Salah ve Kemal Hatib önderliğindeki bu hareket Suriye Devrimine ve genel olarak Ortadoğu intifadalarına nasıl bakıyor?

1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarındaki İslami Hareket lideri Raid Salah’ın yardımcısı ve fiilen hareketin başında bulunan Şeyh Kemal el-Hatib, birçok Cuma hutbesinde Suriye devrimiyle ilgili desteğini açıkladı. İslami Hareket, 16 Eylül’de geniş katılımlı bir “Filistin İntifadasının Suriye İntifadasıyla Dayanışma Mitingi”  düzenledi.  Mitingin düzenlendiği gün tüm Filistin’de “Lebbeyk Ya Şam Cuması” ilan edilmişti. Burada yayınlayacağımız konuşma da Üstad Hatib’in gösterideki konuşmasıdır. Hatib, konuşmasında Suriye’deki olayları İntifada olarak değerlendiriyor ve açık destek veriyor. İntifadaların İslami karakterine ve merkezinin mescitler olduğuna dikkat çeken Hatib, Ayrıca tüm bölge ayaklanmalarını da İslami uyanışın merhalesi olarak tanımlıyor.

İşte o konuşma:

Ve Kemal el-Hatib'in konuşmasının deşifresi:

Bugün 80 yıl önce 16 Eylül 1931'de İtalyan Sömürgeciliğine karşı savunması sebebiyle mücahidlerin şeyhi Ömer Muhtar darağacında asılmıştı.

İşte böyle bir günde mücahid Ömer Muhtar'ın idamı gerçekleşti

Selam olsun sana ey şehidlerin öncüsü!

Bugün Sirt ve Beni Velid bağımsızlığına kavuştu. Senin yönetim merkezin olan Cifra şu an Libya'da bağımsızlığına kavuşamayan tek yer. (EDİTÖR: Bu konuşma 16 Eylül 2011 tarihinde yapılmıştır.)

Ama inşallah yakın bir zamanda bağımsızlığına kavuşacak.

Ve bugün 16 Eylül'de, 29 Yıl önce 1982'de, Filistin halkı Güney Lübnan'da Sabra ve Şatilla'da katledilmişti.

Hafız Esed'in orduları kamptan metrelerce yakınken halkımızın evlatları katledilirken çığlıklarını duymamışlardı!

Onlar (Baas orduları) dilsizdiler, sağırdılar, kördüler, akılsızdılar!      

Selam olsun size ey Sabra ve Şatilla şehidleri!

16 Eylül 1982'den dolayı yazıklar olsun Hafız Esed! Yazıklar olsun Beşşar Esed!

Ve bugün 16 Eylül 2011. Bundan tam 6 ay, 1 gün önce Suriye Halkının İntifadası başlamış durumda.

Özgürlük için, onur için, izzet için.

Şerefleri için yaşayanlar 40 yıllık geçmişin daha uzun yaşamasına fırsat vermeyecekler.

Buradan, Nâsıra'dan, Ummu Fehm'den, Suhneyn'den, Tamra'dan, Hayfa'dan, Yafa'dan ve tüm şehirlerimizden ayağa kalkarak diyoruz ki, Şam'a, Hama'ya, Deyr Zor'a, Haleb'e, Humus'a, Harasta'ya

Şam'ın bütün yörelerine, şehirlerine, kırsalına ve sokaklarına dualarımızı ve selamlarımızı gönderiyoruz buradan.

Evet, buradan, Selahaddin'in özgürleştirdiği Kudüs-i Şerif'in yakınından Selahaddin'in yattığı Şam'ı selamlıyoruz

Buradan, İzzeddin Kassam'ın kabrinin bulunduğu Hayfa'nın yakınından selamlıyoruz Şehid İzzet Kassam'ın doğduğu, Lazkiye'nin Ceble kasabasını.

Selam ve dualarımızı gönderiyoruz Suriye halkına ve Şam halkına,

Halkımıza, davamıza tarih boyunca bize yardım uzatan ellerin sahipleri!

Sizi unutmamız mümkün mü?     

En azından sizin için sizinle birlikte olduğumuzu duyurmak için bir gösteri bile düzenlemememiz düşünülebilir mi?

Niçin burada gösterimizi noktalamak üzere Selam Camii'nden hareket ettik?  "Lebbeyk ya Şam!" cuması olarak isimlendirdik. Çünkü hayırlı atılımlar camilerde başladı.

Evet! Der'a camilerine, Trablus camilerinde, Mısır camilerinde özgürlük İntifadaları başladı. Bizim hatırlamamız ve unutanlara hatırlatmamız gerekir ki, tuğyana ve müstekbire karşı hareketler mescitlerde  başladı. Bu başlangıçlar Zeytuniyye, Kayravan, Ezher ve Aksa  camilerinde başladı. Bunlar mescitlerin tarihi görevleridir.  Ve tekrar eski rollerine geri dönmeye başladılar. Allah'a hamdolsun.

Biz, Filistin içindeki İslami hareket olarak asla taraf belirlemek için arenada savaşanlardan galip gelecek tarafı görmeyi bekleyenlerden değiliz.

Hayır, bu şereflice bir tutum değildir.

Biz baştan beri mazlum Suriye halkının,  Tunus halkının, Libya halkının, Yemen halkının yanındaydık.

Biz, bugün sesimizi yükseltmek için geldiğimizde, şerefli ve izzetli bir yaşam isteyenlerle birlikte sesimizi yükseltmek için geldik.

Yenen tarafın kim olduğunu bekleyip daha sonra galip gelen taraftanız demek için beklemeyeceğiz... Asla!

Biz arenada savaş izleme rolünde değiliz. Bundan dolayı şu an olanlar  şüphesiz tutum sıralamaktan başka bir şey değil.

Biz bu tutum vesilesiyle tüm dünyaya Arap ve yabancı zalim arasında hiçbir fark olmadığını duyurmak istedik.

Evet, Adı Müslüman ve kâfir tağut arasında fark olmadığını, hepsinin tağut olduğunu ve hepsinin kötü olduğunu duyurmak istedik.

Bundan dolayı içimizde İsrail ve Amerika gibi olmayan sesler duymaktayız.

İsrail sessiz ve mutlu bir halde, Amerika ise bizim realitemizde olanlar karşısında mutlulukla ellerini ovuşturuyor. Biz onlarla beraber değiliz yönetimle beraberiz demek istiyorlar.

Hangi rejimden bahsediyorsunuz? 

Sabra ve Şatilla katliamlarını sessizce izleyen rejimden mi?

Yoksa tanklarını Amerika birliklerini 1990 Körfez Savaşında  Irak'ı yerle bir etmeleri için, Irak'a ulaştıran rejim mi?

Golan'ı unutan bu kahraman(!) Suriye ordusu Amerikalı müttefiki ile birlikte savaşmak için Irak'a gitti!

Bugün, Amerika'ya karşı Arapları korumak ve desteklediklerini iddia edip yanıltıyorlar.

Hayır! Biz bunu istemiyoruz. Bundan dolayı bugün tarihe kaydolunacak bir tutum içerisindeyiz.

Diyoruz ki; Kudüs! Sevgilimiz Kudüs!  Annemiz Kudüs! 

Kudüs'ün dışarıdan yardım almadan bağımsızlığın kavuşacağınızı mı sanıyorsunuz?

Bu nasıl olacak? Kudüs iki defa işgal edildi. İki uzun işgal...

İlki Haçlı işgali... İkincisi ise Siyonist işgal...

Birinci işgal, 1099 yılında başladı ve 1187 yılına kadar devam etti.

Kudüs, Selahaddin Müslüman kardeşlerine karşı Haçlılarla işbirliği içinde olan işbirlikçi emirlerden emirlikleri bağımsızlığına kavuşturmadan özgürlüğüne kavuşmamıştı.  Trablus’u  hürriyetine kavuşturdu. Hama'yı bağımsızlaştırdı. Mısr'a gitti, döndü ve Şam ile Haleb'i Haçlılarla birlik olan yöneticilerden kurtarıp bağımsızlığına kavuşturdu.

Bugün Kudüs tebessüm etmekte... Tebessüm etmekte çünkü bugünkü yöneticiler dünkü yöneticilerden farklı değil.

Kudüs'ün kurtulması için İsrail ve Amerika’yla diplomatik ilişkiler kuranlardan kurtulmamız lazım.

Trablus bağımsızlığına kavuştu elhamdülillah. Kahire bağımsızlığına kavuştu.

İnşaallah Şam ve Aden ve tüm başkentler bağımsızlığına kavuşacak.

Bağımsızlıklarına kavuştukları anda Allah'ın izni ile Kudüs'e yardım başlayacak.

Son olarak şunu söylüyorum;

Bazı insanlar karanlığa bağımlı olmuşlar. Karanlığı seviyorlar.

Her yeni bir olgu karşısında umutsuzluk ve karamsarlıkla konuşuyorlar.

Bu insanlar karamsarlık ve karanlığın bağımlısı olmuşlar.

Bu insanlar için şunu söylüyoruz: Biz şu an tarihte önemli bir süreçten geçmekteyiz.

Bizim yıldızımız parlarken, onların yıldızı sönmekte. Allah'ın izniyle bizde gün doğarken onların güneşi batıyor

Bundan dolayı umutlu olmamız gerekmekte.

Eğer kesin bir inançla inanır isek, gelecek İslam ve Arap haklarının, şerefliler ve iyilerin, mazlum ve ezilenlerin, izzet ve onur tetikleyicilerinin olacaktır.

Karamsar olanlara ise şunu söylüyorum:

Ey sizler! Gün doğdu ve sizden kimse gündüzü erteleyemez. Kim kaderin önüne geçebilir? Kim tarihi durdurabilir? Kimse... 

Niye cahilce davranıyorsunuz ve çocukça oynuyorsunuz?

Karanlığın taraftarlarına diyorum ki; düşünüp, inceleyip, akıl etseniz olmaz mı?

Size Müslümanlar önde desek razı olur musunuz yoksa olmaz mısınız? İslam'dan ve seçkin halklardan asla vazgeçmeyeceğiz Allah'ın izniyle.

Bugünkü merhale İslam'ın merhalesidir.

Gelecek süreç çok yakın. Çok geçmeden bu cücelerle di'li geçmiş zamanla bahsedeceğiz inşallah.

Ey dava kardeşlerim... Sabredin... Sabredin... Birbirinize bağlanın..

Umulur ki huzura eresiniz. Gelecek bize ait, başkasına değil!

Es selamu aleykum ve rahmetullah…

 

***

Kudüs'te Suriye halkının direnişine destek mahiyetli yapılan çeşitli gösterileri izlemek için tıklayınız...

HAKSÖZ-HABER

 

Suriye Haberleri

Ahmed el-Şaraa: Türkiye her zaman Suriye'nin yanında yer aldı, bunu unutmayacağız
Hakan Fidan: Doğru tarafta yer almış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye devrim lideri Ahmed el-Şaraa ile görüştü
İşgalci Çin’den Suriye’nin yeni yönetimine Uygur küstahlığı
Suriye'de 14 yıl sonra köyüne kavuşan Semir Akça evini mayınlarla çevrili buldu