Kudüs duyarlılığı üzerinden İran’ın zulmünü aklayamazsınız!

RIDVAN KAYA

Son yıllarda hep aynı tablo tekrarlanıyor. Siyonist saldırganlığın azgınlaştığı her dönemde malum lobi devreye girip birlik-beraberlik söylemleriyle İran’ın işlediği korkunç zulümleri aklamaya, örtmeye kalkışıyor.

Aksa intifadası ile birlikte bir kez daha aynı koro hummalı bir şekilde işbaşında. Hamas’ın füzelerinin arkasında İran desteği olduğu iddiasıyla Ümmetin İran’a şükran ve minnet duyguları içinde olması gerektiğini vurguluyorlar.

Bu iddialarıyla ilgili çok fazla şey söylemeye gerek yok aslında. Tüm propaganda kampanyalarına rağmen İran’ın İslam Ümmeti nezdindeki kirli, karanlık imajını değiştirmeye çabalarının yetmeyeceği aşikar. Ama yine de bazı gerçeklerin altını bir kez daha çizmekte yarar var.

Sayemizde Varsınız!

Hamas’ın Siyonist hedeflere yönelik 12 Mayıs günü kullandığı SH85 füzeleriyle ilgili başlatılan propaganda kampanyasını hatırlayın! Birtakım İran merkezli yayın organları bunların İran yapımı olduğu yalanını ortaya attılar ve ardından kampanya başlatıldı. Oysa bu yönde hiçbir bilgi yoktu. Nitekim daha sonra Hamas 220 km’ye ulaşan Ayyaş 250 adını verdiği yeni füzeler de kullandı ve bunların yüzde yüz Gazze yapımı olduğu bilgisinin altını çizme ihtiyacı hissetti.

İran’a medyun cephe Filistin direnişinin İran sayesinde ayakta kalabildiği iddiasında. Delili ne? Füze yapımında malzeme desteği! Tez bu kadar ucuz!

Aynı mantıkla, füze malzemelerinin geçtiği güzergah olan Mısır; Gazze’yi ekonomik manada çokça destekleyen Katar; çeşitli kurumlarıyla Filistin halkına hizmet eden Türkiye vd. aynı iddiada bulunsalar ve “bizim sayemizde ayaktasınız” deseler, bu kabul edilir mi? Elbette hayır!  

Tekrar söyleyelim. İran geçmişte Hamas’a askeri destek vermiştir. Bu inkâr edilemez ama bu desteğin direnişin belkemiği olduğu iddiası, abartıdan öte tam bir yalandır. Filistin direnişi İran’dan önce vardı, İran olmasa da var olacaktır. Ayrıca da bu destek İran’ın işlediği cürümleri görmezden gelmemizi asla gerektirmez.

Hakkaniyet Neyle Ölçülür?

“Peki, Filistinli yetkililerin İran’a teşekkür babından açıklamalarına ne diyeceksiniz?” diye soruyorlar. Filistin halkı gayet zor bir durumda, kendilerine uzatılacak her türlü desteğe muhtaçlar ve bu yüzden kimseye “sizin desteğinizi istemiyoruz” diyecek halde değiller. Kaldı ki kimden gelirse gelsin iyiliğe teşekkür etmek Müminin vasfıdır. Ama bu elbette ona sonsuz minnet duymayı ve zulmünü yok saymayı getirmez. 

Evet, şunu biliyoruz, denize düşen yılana sarılır ama bu durum yılanın yılan olduğu gerçeğini değiştirmez.

Nasıl Saddam’ın İsrail’i Scud füzeleriyle vurması onu temize çıkartmadıysa İran’ın Hamas’a askeri desteği de İran’ı temize çıkartmaz. Nasıl Filistin mücadelesine destek vermesine karşın Saddam’ın Irak halkına, İran halkına, Kürtlere karşı işlediği zulümleri lanetlemek mezhepçilik değilse, İran yönetiminin zalimliğini lanetlemek de mezhepçilik değildir, adaletin, hakkaniyetin gereğidir.

Bir başka örnek verelim. Türkiyeli kimi sol örgütler geçmişte Filistin mücadelesinin yanında yer aldılar. Çeşitli eylemlerle destek verdiler, hatta içlerinden bizzat gidip savaşan ve ölenler de oldu. Acaba bu durum o sol örgütlerin her yaptıklarının doğru olduğunun, hak ve adalet üzere olduklarının göstergesi midir?

Şu gerçeği anlayın artık! İran Filistin direnişine destek vermişse iyi bir şey yapmıştır. Ne var ki Filistin direnişi bağlamında yapılan bu iyilik Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da İran’ın mezhepçi yayılmacı siyasetinin kurbanı olan yüzbinlerce, milyonlarca Müslümanın maruz kaldığı zulmün bedeli olabilir mi? Aynı mantıkla Suudi yönetiminin birtakım İslami kuruluşlara, çalışmalara sağladığı maddi destek İslam Ümmetine karşı korkunç derin bir ihanet içinde oldukları gerçeğini yok saymayı getirebilir mi?

Sadece ABD Karşıtlığı Sırat-ı Müstakim Üzere Olunduğunun Delili midir?

ABD ve İsrail’in İran’ı hedef alan açıklamaları İran yanlısı çevrelerce ‘berat belgesi’ gibi sunuluyor. Bu da çok saçma bir mantık. Aynı yaklaşım tarzıyla IŞİD de kendisini Ümmetin medarı iftiharı gibi sunuyordu ama herkes onların Ümmetin başına gelmiş en büyük musibetlerden biri olduğunu biliyor.

Nasıl IŞİD’in ABD ile savaşması ya da emperyal güçleri hedef alan birtakım sarsıcı eylemler gerçekleştirmiş olması, bizatihi iyi ve hayırlı bir yolda olduğunun delili sayılamazsa, karşıtlıklar üzerinden İran’ın meşrulaştırılması çabası da mantıki açıdan tümden temelsiz ve hukuksuzdur

İran hesabına sergilenen tutarsızlık korkunç boyutta. İsrail’in katlettiği masumlar üzerinden katil, zalim bir yönetim aklanmaya çalışılıyor. Filistin’de yaşanan katliam tabloları üzerinden dünyayı sessiz kalmakla suçlayanlar, Suriye’de katledilen çocukları, kirletilen namusları görmüyorlar. Hatta bu zulümlerin faillerine methiyeler düzüyorlar. Ümmetin evlatlarını vahşice doğrayanlar, parçalayanlar, şehirleri yakıp yıkanlar birlikten, beraberlikten söz ediyorlar. Zalimliklerini yüzlerine çarpanları da mezhepçilik yapmakla, Şii düşmanlığıyla itham ediyorlar.

Emperyalizmden Ne Anlıyoruz? 

Her şeyleri yalan! Tıpkı Kemalist-sol örgütler gibi emperyalizm karşıtlıkları da seçmece ve ikiyüzlü. Afganistan ve Irak’ta ABD ile Suriye’de Rusya ile aynı cephede yer aldılar. Güya Kürecik’ten, İncirlik’ten çok rahatsızlık duyuyorlar ama Rusya’nın bugün Tartus ve Humeymim üsleriyle Suriye’de emperyalist varlığı çok hoşlarına gidiyor. Öyle ki Tahran’da Cuma hutbesinde Rusya’nın zaferi için hutbe okutup, Putin’i Suriye’yi işgale davet eden katillerin başını ‘emperyalizme karşı savaşın şehit komutanı’ diye lanse edebiliyorlar.  

İçeriksiz ve suni bir imajdan ibaret bir bir direniş söylemiyle Ümmeti ilkesiz, tutarsız, adaletsiz bir yığına dönüştürme çabasındalar. Ancak nifakı yayıyorlar. Ağızlarından Hüseyin şiarını düşürmüyor ama ellerinde Yezid’in kılıcını sallıyorlar. Iraklıları, Suriyelileri, Yemenlileri katledip Filistin halkı için ağıt yakarak etraflarında topladıkları kalabalıkları nasıl şizofrenik bir ruh haline sürükledikleri hiç umurlarında bile değil.

Yapmadıklarıyla Övünmek Nifak Ehlinin Hastalığıdır!

Ve son derece sahtekarlar! Günlerdir Hamas’ın füzeleri üzerinden propaganda yapıyorlar. Oysa akıl, vicdan, tutarlılık şu soruyu sordurmaz mı? Bu tür ince hesaplar, dolaylı propaganda çabalarıyla neden bu kadar meşgulsünüz? İşte Lübnan ve Suriye tam kontrolünüzde. Burada “tekfircileri temizledik, direniş cephesinin altın halkasını koruduk” diye övünüyorsunuz. Bu iki bölge Siyonist çete ile sınır değil mi? Neden buralardan Siyonistlere karşı bir cephe açmıyorsunuz?

Suriye halkının üzerine yağdırdığınız füzelerinizin, bombalarınızın zerre miktarı neden Siyonistleri hedef almıyor? Hamas’ın füzeleri üzerinden kendinize pay çıkartmakla meşgul olacağınıza Tahran’da askeri törenlerde gururla sergilediğiniz füzelerinizin birkaçını Siyonist işgalcilere yollasanız ya! Tam 10 yıldır adeta cehennemi yaşattığınız Suriyeli mazlumların çektiklerinin zekatını Siyonistlere yaşatmaya gönlünüz elvermiyor mu?

Yalanlarla Cürümlerinizi Örtemezsiniz, En İyisi Susun!

Gerçekten de bu sahtekarlıktan, utanmazlıktan, münafıkça tavır alışlardan bıktık, usandık! Birileri belki “şimdi zamanı mı, tam da Siyonist katiller kardeşlerimizi vahşice katleder ve emperyal güçler de onlara destek verirken, bu tartışmalara yönelmek, nasır bağlamış sorunları tartışmak doğru mu, zamanlamada hata yok mu” diye soracaktır.

Keşke bir nebze haya etseler, biraz utanıp sussalardı! Doğrusu Siyonist terörün yoğunlaştığı bir zaman diliminde farklı gündemleri tartışmayı biz de arzu etmeyiz. Ama Filistin direnişinin zulmü ve zalimleri fırsatçı bir tutumla aklama gayretlerine malzeme kılınmasına da sessiz kalamayız.

Bu zulüm şebekesinin Suriye’de işlediği vahşet gözlerimizin önünde cereyan etti ve halen de sürüyor. Bu süreçte inanılmaz acılara ve ihanetlere şahitlik ettik.  Zelil, kafir bir diktatörlüğü ayakta tutma adına Biladu’ş Şam’ı mezbahaneye çevirenlerin kirli ellerinin Filistin kanıyla temizlenmeye kalkışılmasına göz yumabilir miyiz?