Belli bir ideolojik çizginin yan kuruluşu gibi çalışmayıp Kudüs davasının bir çatı kuruluşu olmaya gayret ediyor.
Benim Beyrut’a 25 Mart Çarşamba gecesi gitmem çok faydalı oldu. Çünkü 26 Mart Perşembe günü Kudüs Müessesesi’nin merkezinde şube başkanlarıyla ve şubelerinin bulunmadığı bazı ülkelerdeki temsilcileriyle toplantısı vardı. Ben de bu toplantıya katılma fırsatı elde ettim. Böylece, Kudüs davasıyla ilgili çalışmalar hakkında bilgi edindiğim gibi aynı zamanda bu davanın İslâm dünyasındaki bayraktarları arasında yer alan çok değerli dostlarımızla sohbet, bilgi ve tecrübelerinden yararlanma fırsatı elde ettim.
Kudüs Müessesesi’nin Türkiye’de şubesi yok. Her ne kadar Türkiye’de Kudüs davasıyla ilgilenen ve bu konuda büyük gayretler sarf eden kuruluşlar varsa da Kudüs Müessesesi’nin bir şubesinin bulunmaması bir eksikliktir. Kudüs davasıyla ilgili daha verimli çalışmalar yapılması ve güçlerin bir araya getirilmesi için bir koordinasyona ihtiyaç var. Hangi konuda çalışmanın öncelikli olduğu, nerede eksik kalındığı, nerede gereksiz enerji harcandığı hakkında bu koordinasyon yönlendirici olacaktır. Bunu da Kudüs Müessesesi yapabilir. Dolayısıyla bu kurumun şubesi böyle bir koordinasyonun Türkiye’deki adresinin oluşmasını sağlayacaktır ve fazla bir külfetinin olacağını sanmıyorum. Ben kişisel olarak kurumun Genel Kurulu üyesi olsam da böyle bir görevi yerine getirme imkânım yok. Türkiye’deki adresin oluşmasını ve ana koordinasyonla bağlantının kurulmasını sağlayacak bir büro ve aktif iki elemanla bu konudaki eksikliğin giderilmesi mümkün olacaktır.
Türkiye’de böyle bir adresin oluşturulması arzum önceden de vardı. 26 Mart’ta kurumun genel merkezinde düzenlenen değerlendirme toplantısına katıldıktan sonra bunun gerekliliği kanaatim daha da güçlendi.
Kudüs Müessesesi’nin hâlen Yemen, Cezayir, Gazze, Güney Afrika, Suriye, Mısır, Sudan ve Kuveyt’te şubeleri var. Güney Afrika’da iki ayrı şubesi var. Biri Johannesburg’da, diğeri ise Müslümanların yoğun olduğu Cape Town’da. Ana şube Cape Town’da ve başkanlığını aynı zamanda Güney Afrika İslâmî Yargı Meclisi başkanı olan Mevlana İhsan Hindurkes yapıyor. Güney Afrikalı kardeşlerimizden aldığım bilgileri ve oradaki Müslümanların durumlarıyla ilgili bazı notları inşallah müstakil bir yazıda aktaracağım.
Bazı ülkelerde şube açılması girişimleri var. Bazı ülkelerde de şube olmamakla birlikte temsilciler var.
İşgal devleti Gazze’ye yönelik vahşi saldırısında büyük bir yenilgiye uğradıktan sonra faaliyetlerini Kudüs üzerinde yoğunlaştırdı. Bu şehirdeki Yahudileştirme, tasfiye ve yıkım faaliyetleri en az Gazze’ye yönelik saldırı kadar tehlikelidir. Üstelik bu faaliyetlerini oldukça sinsice ve dünya kamuoyunun dikkatini çekmeden yapmaya çalışıyor. Bu yüzden daha büyük bir tehlike arz ediyor. Bütün bu tehlikeli çalışmalar karşısında Uluslararası Kudüs Müessesesi’nin öncülüğünde yürütülen faaliyetler daha bir ehemmiyet kazanmıştır.
Kudüs Müessesesi’nin Kudüs’ün gerçek kimliğinin korunması ve orada varlığını sürdürme mücadelesi veren Filistinli nüfusa destek amacıyla geliştirdiği muhtelif projeler var. Projelere bakıldığında Kudüs’te küçük rakamlarla büyük işler yapılabileceği görülecektir.
Kudüs Müessesesi’nin projelerinin önemli bir kısmı oranın bekçiliğini yapan nüfusun korunması için kendilerine destek verilmesi üzerine yoğunlaşıyor. Bu projeler sadece onlara maddi destek verilmesinden ibaret değil. Aynı zamanda işgalcinin asimilasyon ve yıpratma çabalarına karşı kimliklerinin ve morallerinin korunmasına ağırlık veriyor. İşgal devletinin son dönemdeki tasfiye faaliyetleri karşısında bu projelere destek daha bir önem kazanmıştır. Projelerin bazıları da oradaki tarihi mirasın korunmasıyla ilgili.
Türkiye’nin ve Türkiye halkının Kudüs davasında önemli bir yerinin olması gerekir. Bu sadece meselenin tarihi boyutuyla ilgili değil, aynı zamanda insanî bir sorumluluktur ve Türkiye’nin bunu yerine getirme imkânı var.
Biz Siyonist işgal devletinin Kudüs’teki yıkım ve Yahudileştirme faaliyetleri hakkında daha önce bilgi vermiştik. Fakat Beyrut’ta yaptığımız görüşmelerde derlediğimiz bilgilerden de yararlanarak ve özellikle insanlarımızın Kudüs’e yönelen tehlikelere dikkatlerini çekmek amacıyla önümüzdeki hafta bu konu üzerinde biraz daha ayrıntılı bir şekilde duracağız inşallah.
VAKİT