“Kubilay oluruz” diyenler utanıyor mu?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Bilmiyorum farkında mısınız, üniversiteler açılıyor!Eylül ayının sonu, üniversitelerin açılış haftasıdır.“Eeee... Ne olmuş yani, üniversiteler açılıyorsa” demeyin.

Bundan birkaç yıl öncesine kadar, üniversite açılışları, bugünlerdeki gibi üniversitelere yakışır şekilde mi olurdu?
Siyasete bulaşmadan, ilim adamlığı ciddiyeti ile mi gerçekleştirilirdi?
Mümkün değil!
Birkaç gün öncesinden “Önümüzdeki hafta, filanca üniversitenin açılışı yapılacak. Açılış töreninde, rektör bilmem kim konuşma yapacak. Rektör filancanın, gündemdeki yasa değişikliği hazırlıkları hakkında, hükümete sert ikazlarda bulunması bekleniyor” türünden haberler yapılır...
Halk galeyana getirilir.. Herkes, üniversite açılışında, kerameti kendinden menkul böyyük rektörlerimizin hükümete vereceği ikazları dikkatle dinlemeye hazırlanırdı..
Sadece ikazlar mı?
Çoğu defa da, tehditler..
“Şunları şunları yapmaya kalkarsanız, devrilirsiniz haaa!”
“Bunları bunları yapmazsanız, sonunuz gelir haaa!”
“Akıbetiniz Menderes’ten beter olur haaa!”
Üniversite değil; mübarekler ayrı bir muhalefet partisi gibiydiler..
Daha somut örnekler vereyim..
7 yıl öncesinin bir üniversite açılışından size hatırlatmalar yapayım.
Tarih, 23 Eylül 2003..
AKParti hükümeti kurulalı, daha tam bir yıl bile olmamış.
Ama istemezükçüler, tam kadro çalışıyorlar..
O tarihlerde YÖKyasası değişikliği gündemde..
Hani bugünlerde, istemezükçülerin “kendi hegemonyalarından çıktığı” için değiştirilmesini istedikleri YÖKyasası var ya..
İşte o YÖK yasası, yeni hükümet tarafından değiştirilmek isteniyor...
Ve böyle bir gündemde, İzmir’deki Dokuz Eylül Üniversitesi’nin açılışı yapılıyor.
Rektör Emin Alıcı konuşuyor: “YÖK’ü ele geçirerek, üniversitelerin de ele geçirilmesi isteniyor. Bizler Atatürkçü düşünceyi kolay getirmedik. Yeni Kubilaylar gerekiyorsa, biz yeni Kubilaylar olmaya hazırız. Herkes bunu böyle bilsin. Biz düşüncemizin ve özgürlüğümüzün denetlenmesini istemiyoruz!”
Kimse bu beyefendiye, “Hoop kardeş. Kubilay nereden çıktı? Sen kimsin? Bu ettiğin lafların gerekçesi ne? Hangi yetki ile bu sözleri sarfediyorsun?” demedi..
Tam aksine, dönemin medyası, “büyük alkışlar”la karşıladı, Kubilay benzetmesi yapan rektörü..
Mesela; patronu banka hortumundan yargılanıp, 23 yıl hapis cezasına çarptırılan Uzan’ların gazetesi Star’da bu konuşma, “Hepimiz Kubilay’ız” başlığı ile yayınlandı...
Devlet gazetesi Hürriyet’te “Kubilay oluruz” başlığı ile..
Bugünlerde son nefesini vermek üzere olan Radikal’de, “Rektörler sert konuştu” başlığı ile..
Ve diğerleri de benzer başlıklar ile..
Oysa ortada ne Kubilay olmaya gerek duyulacak bir ortam vardı.
Ne de gerçekten Kubilay’lık bir vaka!
Tek sebeb, ülkenin yönetiminin, bir avuç azınlığın elinden çıkıp, halkın seçtiklerine geçmesinden duyulan rahatsızlıktı.
“YÖK’ü değiştirecekler. Biz gerekirse kanımızı vererek, bu sistemi koruruz” diyorlardı.
Hatta Kubilay benzetmesinin mucidi olan Rektör Emin Alıcı, 3 ay sonrasında, 23 Aralık’ta Menemen’de düzenlenen törende de, üniversite açılışında hükümete yaptığı tehditlerle kazandığı ün sayesinde, CHP İzmirMilletvekili Bülent Baratalı ve CHPGrup Başkanvekili Kemal Anadol’un da bulunduğu ortamda, “Elinizi çabuk tutun. Yoksa kurtarılacak birTürkiye bulamayacaksınız. Bugün lâiklik ve Cumhuriyet tehlikededir!” diyordu.
Şimdi bu konuşmaların üzerinden, 7 yıl geçti..
7 yıl sonra, ekonomiye bakınız. Özgürlüklere bakınız. Demokratik uygulamalara bakınız.
O yayılmak istenen hayâlî “korku”nun dışında, somut bir gerileme hissediyor musunuz?
Rektörün, “Acele edin.Kurtarılacak Türkiye bulamayacaksınız” sözünün küçücük bir ciddiyetini görebiliyor musunuz?
Ben göremiyorum... Göremiyorum ama, rektörün o konuşmasını eleştirdiğimiz için, Vakit’teki diğer yazarlarımız ve sorumlu müdür ile birlikte, bizler hâlâ yargılanıyoruz. Dava, 7. yılını da doldurdu bu hafta..
Tek tesellimiz; üniversite açılışlarını, halkın değerlerine saldırı vesilesi yapanların, artık eski alışkanlıklarını sürdürememeleri! Bu da ülke adına, sevindirici bir adım olmalı!

VAKİT