Yasin Aktay / Yeni Şafak
Afganistan’da gündem artık ekonomik kalkınma ve göçü önleme
Afganistan’da ekonomik kalkınma ve göçü önleme gündemi şimdiye kadar alışık olduğumuz haberlere nazaran oldukça garip gelebilir, ama durum tam da öyle. 2 buçuk yıl öncesine kadar bu ülkede geçerli olan tek dil işgalin, şiddetin, savaşın, istikrarsızlığın diliydi ve böyle bir gündeme asla sıra gelmezdi.
Bir ülkeden başka ülkeye giden düzensiz göçmenler veya mülteciler kendi ülkelerine dair sorunların, yetersizliklerin ve çekilmez hayat koşullarının haberlerini taşır veya algılarını oluştururlar. ABD’ye karşı 20 yıl boyunca verdikleri Cihad’ın ardından kazandıkları zaferin “doğrudan ve adı konulmuş olarak İslam’ın zaferi” olduğunu “dolayısıyla kendilerine düşen büyük sorumluluğun bu cihadın vakarını, sıhhatini ve şerefini düşünmek ona uygun davranmak ve onun ismini daha da yükseltmek” olduğunu söyleyen Taliban yönetiminin aslında en büyük imtihanı Afganistan’dan başka ülkelere göç eden insan kaynağı. Ülkenin şartları insanları göç etmeye itiyor, çünkü iş yok, geçim şartları yetersiz ve ülkenin siyasal durumu insanları kendi ülkelerine dair ümitvar kılmıyor.
Türkiye’de de şahit olduğumuz Afgan düzensiz göçmenlerin bu göç yolculuklarında ve gittikleri yerlerde katlanmak zorunda oldukları büyük zorluklar, kopup geldikleri şartlara dair bir fikir veriyor.
Kuşkusuz Afganistan’dan iltica ve düzensiz göç son iki-üç yılda, yani Taliban döneminde başlamış değildir. Aksine 45 yıl boyunca devam eden işgaller ve iç savaşlar ülkede istikrarlı ve umut verici bir ekonominin oluşmasını büyük ölçüde engellemiştir. İç savaş şartları da hesaba katıldığında Afganistan’ın sürekli dışarıya göçmen üreten bir ülke olması anlaşılabilir. Bilakis şimdilerde 2. Taliban yönetimi 45 yıldır ilk defa bütün ülkeye yayılan bir istikrarlı yönetimi tesis etmiş ve ekonomik kalkınma sorunu üzerinde ilk defa düşünülebilmesini sağlamış durumda.
Aslında daha önce ekonominin en büyük girdisi sayılabilecek uyuşturucu, ülke için başlıbaşına büyük bir sorun olmakla birlikte zaten gelirleri de vatandaşlara yansıyan bir sektör olmaktan da uzaktı. Daha önce de dediğimiz gibi oradan sağlanan gelirlerle bir ölçüde işgalin finansmanı sağlanırken, bir yandan da işgal için gerekli insan kaynağı bu kapkaranlık sektörün bağımlılık oluşturma yoluyla temin ediliyordu. Taliban’ın bu sektörü kısa bir süre içinde kökten kurutmuş olması bile kendi hanelerine kaydedilecek çok büyük bir değer ve başarı.
Taliban’ın işgalcileri ülkeden kovduğu gün Afganistan’dan kaçmak üzere ABD kargo uçaklarının tekerlerine, kanatlarına tutunan insanların görüntüsü ülkeden kaçan insanlarla ilgili ister istemez karmaşık algılar üretti. Taliban’ın ülkeyi yaşanmaz hale getirebileceği fikri genellikle bu algılar arasında Batılı medyada öne çıkarılanıydı. İntikam ve devr-i sabık peşinde koşacak bir Taliban yönetiminin zaten sürekli göç vermekte olan ülkeden göçü daha da hızlandıracağı beklentisi de vardı. Oysa Taliban yönetimi kendisinden beklenen rövanş veya devr-i sabık politikaları yerine yönetimi devralır almaz bir genel af ilan ederek kişi hukukunu ihlal etmiş bir suç sözkonusu olmadığı sürece kimseye eski rejimle ilişkisi dolayısıyla takibat yapılmayacağını söyledi. Şu ana kadar da bu sözüne uygun davrandı. Bu durum aslında Afganistan’dan beklenen daha hızlı göçü de durdurmuş oldu.
Dahası, son aylarda daha önce Pakistan’a göç etmiş çok sayıda Afganlının şimdi geriye göçü de gündemde.
Afganistan’da Taliban yönetiminin İslami bir yönetim adına belki en büyük imtihanlarından biri de vatandaşlarını ülkelerinde tutacak şartları oluşturabilmek. Bunun için gerekli olan toplumsal barış ve huzur büyük ölçüde Taliban’ın istikrar vadeden yönetimi sayesinde temin edilmiş durumda. Bir adım sonrası ise ülkeyi daha iyi yaşanabilecek, vatandaşı başka yerlere itmeyecek ekonomik kalkınma şartlarının oluşması.
Görüştüğümüz bakanlar bunun için ciddi çabalarının olduğunu söylüyor. 20 yıllık ABD yönetimi altyapı, sanayi tesisi veya insanlara ekonomik kaynak oluşturacak hiçbir yatırımda bulunmamış. Bu yatırımların yapılması için yeni yönetim kolları sıvamış durumda ve aslında bilhassa İslam ülkelerinden yatırım girişimleri bekliyorlar.
Afganistan yatırımcılar için çok iyi fırsatlar sunuyor. Enerji, altyapı inşaatı, madenler, tarım ve beşerî sermayesi itibariyle.
Gerçekten de çok dinamik bir genç nüfusu var. Son derece çalışkan, becerikli, kolay öğrenen ve hiçbir zorluktan kaçınmayan bir beşerî sermaye oluşturuyor bu gençlik. Ayrıca çok geniş, kaliteli, tarıma elverişli arazileri ve zengin bir bitki örtüsü var. Ülkeyi yatırımcılar için bir fırsatlar ülkesi olarak sunacak bir tanıtım kampanyası başlatarak uluslararası tekstil veya emek-yoğun sanayi üretimleri için bir cazibe merkezi haline getirmek mümkün. Bu tür sanayi yatırımcıları bu tür işler için Çin’e, Hindistan’a, Bangladeş ve Pakistan’a, hatta Mısır’a gittikleri gibi Afganistan’a da gelebilir. Bu Afganistan’ın hem ekonomik kalkınması için bir basamak oluşturur hem de merkezinden göçü önleme programı olarak çok etkili bir yol olabilir.
Diğer yandan, Afganistan’ın geniş tarıma elverişli toprakları aynı şekilde genç istihdamını sağlayacak şekilde yabancı yatırımcıya açılabilir. Gıda konusu bugün dünyanın en önemli sorunlarından biri. Birçok ülke başka ülkelerde kendi gıda kaynaklarını üretmek için birçok yola başvuruyor. Afganistan neden bu alanlardan biri olmasın bundan sonra?
20 yıl sonra işgalcileri ülkelerinden kovarak bağımsız yönetimlerini kuran Afgan halkı bu mülahazalarla Müslüman ülkelerin yatırımcılarını bekliyor. Bilhassa vurguladıkları husus, bu konuda bağış anlamında yardım talep etmedikleri, aksine yatırımcılar için kazanç vaat eden ülkelerine Müslüman işadamlarının ilgilerini bekliyor olduklarıdır.