Kralın Tuvaleti

Perihan Mağden

Beşiktaş’ta bir çarşı var: Büyük Çarşı isminde. Hani enn alt katında PTT’nin olduğu çarşı.

Hemen bitişiğindeki Sinanpaşa “iş merkezi” onun iki-üç misli büyüklükte. Ama “büyük” ismini söz konusu çarşımız kapmış bir kere.

Türkiye, genel olarak müthiş bir “yanlış etiketleme sanayii a.ş.” olarak çalıştığından üstünde durmaz gibi yapıp (durduk zira) konumuza gelelim.

İşte “büyük” çarşıdaki PTT’yi geçince Beşiktaş’ın en kapsamlı pet shop’u, onu da geçince meşhur mu meşhur “Kralın Tuvaleti” var.

En nihayet Türkiye’nin en “çağdaş sanatçı olması gereken kişisi” olduğumu tesbit etseler–

Küt Küratörler hakkımı yemekten vazgeçip “Türkiye Cumhuriyeti’ni özetleyen bir iş yap bakalım: Yolluyoruz Maçin’e!” deseler; ben Kralın Tuvaleti’ni söküp o çarşının en alt katından, yollarım yurdumuzun (şıpın işi) özeti olarak.

Kendini “Kral” olarak isimlendiren/ taçlandıran Arapgirli (yazılarından öğreniyoruz) megalo-aymaz şahsiyet tuvalet olarak işlettiği bu yeri, aynı zamanda hükümranlığı altında (dilediğince doktrinleyebileceği) bir kara parçası olarak konumluyor. Hemen anlıyoruz.

Zira koridorundan geçip de daha bu umumî tuvalete girmeden Kralın NE kadar temiz, mühim, müstesna, hayırsever, şahane bir kişi olduğuna dair; bizzat kendisi tarafından (alabildiğine berbat bir anlatımla) kalemlenmiş levhalarıyla (yazıt mı demeliyim? nutuk mu?) karşılaşmaya başlıyoruz.

Kral herrr levhasında: çok ama çok temiz bir tuvalet yarattığını, ona müteşekkir olmamızı, bulduğumuz gibi şahane bırakmamızı, insanlığın bunu gerektirdiğini, onun kadrini kıymetini bilmezsek çok ayıp edeceğimizi, sonra küsüp çekip gidip bizi bu muhteşem umumî helâdan mahrum edeceğini–

Dışardan başlayarak; bir böbürlenme, tehdit, uyarı, övünme, şantaj, şişinme, suçlama, kabarma, şahsını göklere çıkarma–

Böyle muhtelif manyak (bütünüyle mesnetsiz) duygularının abartılı dışavurumlarına maruz bırakılıyoruz Kralın.

OYSA para vererek (kişi başı: bir lira) ticari işletmesinden yararlanıyoruz ve müteşekkir olmamız bunca beklenmesine/ talep edilmesine/ ısrar edilmesine rağmen, ESAS müteşekkir olması gereken kişi Kral; bizler değiliz!

Bizler, onun tuvaletinde büyük ya da küçük işimizi görmemizin karşılığında ona ücretini ödemekteyiz. Onun işletmesinin devamlılığı/ kârlılığı/ başarısı tamamen BİZLERE: yani müşterilerine bağlı.

Anlaşılan: Freud’un en bilindik korunma mekanizmalarıyla tabloyu (inatla) tam tersinden okuyan Kral, bize büyük bir iyilik/ güzellik/ fedakârlık yapıyormuş havasıyla (bitmez tükenmez levhalarıyla) yalan bir üstünlük vehmedip bu umumî tuvaleti “işlettiği” için nerdeyse ona “tapınmamızı”: hayır dualarıyla/ minnetle/ anma günleriyle (handiyse) onu yere göğe koyamamamızı “talep ediyor”.

Giderseniz görürsünüz: Hiç de temiz olmayan, uyduruk kaytırık süsleriyle/ vazolarıyla insanın içini daraltan bu umumî helâda tâ dışardan başlayarak onlarca levha bize bu “öğretiyi” (heyhat! umutsuzca gülünççe) dayatmaya çalışıyor.

Siyahlı beyazlı sakalıyla müthiş karizmatik bir kişilik olduğuna emin olan “Kral” fotoğraflarını da bolca serpiştirmiş ki her tarafa, bu mühim şahsın, “tuvaletin efendisinin” önünde saygıyla (şahsı kabinde oturmuş da kenef paralarını tahsil etmiyorsa) eğilebilelim.

Şimdi bu acayip öğretiyi (: umumî bir helâyı para karşılığı işleten aymaz şahsa hayranlıktan düşüp bayılmamızı) tâ dışardan başlayarak en iç bölümlere kadar muhtelif UYARICI TABLETLERLE kafamıza kafamıza vuran şahsın (Kralın) tuvaleti, Türkiye’nin özeti değilse–

Nedir?


Yeni Şafak gazetesinin manşetinden öğrendiğimize göre (Sanatın/ Sanatçının Borusu) Borusan kalkmış türbanlı bir kadın programcıyla deneme sürüşü yapma “densizliğini” gösteren kadın ralli şampiyonunun sponsoru olmaktan caymış!

Zira bir türbanlıyla Çağdaş Kralın Kızı’nın biraraya gelmesi, harbiden zarar getirir. Borusan’ın imajına!

“Çocukları” öylesine inanıyorlar ki Kemalizmin sol başağından düştüklerine, sosyo-kültürel açıdan onlardan çok çok çok aşağıda olan türbanlılarla birarada “görünmek” ânında baş başak imajlarını cırt diye çiziverir. Aman Tanrım!

“Kapıcılar baş oldu!” kafası ve bu kafadan çıkan bütün o geri (zekâlı) fikirlemelerin toplamına ben: Ergenekon İdeolojisi diyorum.

Bu ideolojinin emir yumurcakları “en güvenilir kurumumuz olan” (sahi nerde o anketler??) Askeriyemiz’in gelip de idareyi ele almasını beklemekten/ dilemekten/ gerçekleştirmek için kumpaslar kurmaktan helak oldular.

Onlar adına en bariz/ en pis işşleri yapanlar Ergenekon Terör Örgütü elemanları olarak içerdeler. Dışardaki “büyükbaşlar” bir yandan onları zımnî ve açık olarak/ sis makinelerini çalıştırıp dumanlı kafalar yaratarak savunadursunlar sırtlanlar/ namertler/ sansarlar gibi–

Bir yandan da BU KAFAnın muhtelif dışavurumlarını “ele vermekten” imtina etmesinler, edemesinler.

Zira: onlar tuvalet işletip de kendini tapılası bir figür olarak gören/ konumlayan Kral ne kadar acınası, patetik ve aynı zamanda sinir bozucuysa–

On yıllardır umumî helâ işletme ve başka “yollarla” feci zengin yapıldıkları için–

Kemalist İdeoloji onları “millî burjuvazi yaratıcaz” vesaire diye inanılmaz servetlerle donattığı için–

Hem minnetten, hem panikten –Bir türlü kafalarını toparlayıp okuyamadılar bugünki Türkiye’yi. Nato kafa nato mermeris!

Türbanlı kadınlar bu memleketin aslî unsurlarıdırlar. Aynen sizin gibi Kralın Evlatları.

BMW kullanan türbanlı bir kadın ya da Mini Cooper sahibi türbanlı bir genç kız nasıl “imajınızı” çizmezse, aksine nispeten belini doğrutmuş bir gelir dağılımına işaret ederek; Borusan’ı gönendirirse–

Türbanlı bir programcının test sürüşüne çıkıyor olması, Kralın Tuvaleti’ndeki “kullanıcıların” hem çeşitlendiği anlamına geliyor, gelmekte–

Hem de Kralın Adamları’na “sattıkları” bir hizmetin karşılığı “parayla” ödendiği halde üstüne onlara tapınmamızı/ hürmetten-minnetten iki büklüm olmamızı beklemelerinin nasıl da nafile/ beyhude/ absürd ve utanmazca olduğunu ARTIK kavramalarına dair bir uyarı levhası!

Kralın Çocukları’nın en nihayet hakiki anlamda okuma-yazma öğrenmeleri dileği ile!

TARAF