Sırpların büyük Sırbistan fantezisi uğruna Arnavutları Kosova'dan sürmek için giriştikleri etnik temizlik yeni bir devletin kurulmasıyla sonuçlandı. Bu süreçte NATO'nun oynadığı rolün meşruiyeti uluslararası hukuk açısından tartışmalıydı. Uluslar arası sistemin işleyişinde BM'yi devre dışı bırakan yeni bir süreç başlamıştı. Rakipsiz kalan Amerika bu durumu, NATO'yu yedeğine alarak, Arnavutları kurtarmak adına bölgeye yerleşmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirdi. Müslüman Arnavutlara yapılan kıyımı önlemek gibi insani boyutu öne çıkan NATO operasyonu bu açıdan fazla tartışılmadı o dönemde. Sonuçta bir insanlık trajedisi yaşanmaktaydı ve NATO uluslararası kuralları bir kenara bırakma pahasına da olsa katliamı engellemek için Sırbistan yönetimini durdurmak için güç kullanmıştı. Bu savunmaya pek de itiraz eden olmadı.
İnsanlık adına harekete geçen Amerika'nın neden aynı coğrafyadaki komşusu Bosna'da akan kanı durdurmak adına harekete geçmek için yüz binlerce insanın katledilmesini beklediğinin cevabını hiç vermeyecekti.
Avrupa'nın seyirci kaldığı, hatta destek verdiği Boşnak katliamı karşısında kurtarıcı rolünü oynayan Amerika aslında Balkanlara yerleşmenin ilk adımını atmış oldu. Kosova'da yaşananlar Amerikanın Balkanlara kesin yerleşmesi için meşru bir gerekçe oluşturdu. Amerika Kosova'ya sadece askeri anlamda yerleşmedi, tam anlamıyla kurtarıcı rolü üstlenerek psikolojik anlamda da sağlam bir zemin oluşturdu. Kosova'nın bağımsızlık gösterilerinde sallanan Amerikan bayraklarının toplumsal karşılığının ne anlama geldiği üzerinde herkes düşünmeli. Sadece Kosova'da değil Arnavutluk'da bile Amerikan bayrakları Arnavut bayraklarından daha fazla neredeyse.
Amerika'nın Balkanlara yerleşmesi 11 Eylül öncesinde hazırlığı yapılıp 11 Eylül sonrası uygulamaya konan stratejinin askeri ve siyasi hazırlıkların parçasıydı. Balkanları, Kafkasları kuşatarak yeni bir Ortadoğu tanımı yapan ABD'nin son hamlesi Irak ve Afganistan'ın işgalidir. Irak işgal edilmeden önce Ortadoğu Balkanlardan kuşatılmıştı.
Kosova'da Arnavutları koruma adına Amerika bölgeye yerleşmiş, üstelik kurtarıcı gibi karşılanacağı bir zemin oluşmuştur.
Şimdilerde Amerika bir başka yerde kurtarıcı role hazırlanıyor. İsrail'de yayınlanan Jerusalem Post gazetesinin dünkü nüshasında yayınlanan bir habere göre NATO'nun Batı Şeria'ya yerleşmesi Amerikalılarla konuşuluyormuş. Habere göre, İsrail'e giden Amerikan özel temsilci general James John, işgal güçlerinin Batı Şeria'dan çekilmesi durumunda “güvenliğini sağlamak” için NATO askerlerinin yerleşmesi planını götürmüş. İsrail savunma bakanı Barak'a sunulan taslakta, önümüzdeki yıl yapılması muhtemel barış anlaşması çerçevesinde İsrail'in Batı Şeria'dan çekilmesi durumunda güvenlik kaygılarını gidermek amacıyla bu plan ortaya atılmış.
İsrail'in güvenlik adına en büyük kaygısı ise şu şekilde açıklanıyor: Filistin'e istediği zaman askeri operasyon yapma güvencesini sağlamak. Sonuçta NATO Batı Şeria'ya yerleşmesi her anlamda zayıf Filistin devletinin sınırlarını İsrail ihlallerine karşı korumak değil. Bilakis İsrail'e, terörist saldırıları durdurmak bahanesiyle boşalttığı Filistin topraklarına istediği zaman girme güvencesi vermeyi hedefliyor. Tıpkı Gazzeyi boşaltıp karadan, denizden ve havadan abluka altına alarak açık hava hapishanesine çevirip istediği zaman bombalaması gibi. Böylece hem işgal ettiği topraklardaki insanların en temel hayati ihtiyaçlarını karşılama, güvenlik gibi konularda üstüne düşen sorumluluktan kaçıyor, abluka ile açlığa mahkum ediyor ve istediği zaman da girip cezalandırma hakkını elinde bulunduruyor.
Batı Şeria Gazze kadar küçük ve dışardan kolayca kontrol edilebilecek bir bölge değil. Uluslararası güç oluşturup “İsrail askerlerinin güvenliği”ni sağlamayı amaçlayan proje şimdiden konuşulmaya başlandı. Bunun başka bir anlamı şu: İsrail 1967 sınırlarına çekilmeyecek, Batı Şeria'nın derinliklerindeki yerleşim birimlerini elinde tutacak ve bunların güvenliği adına NATO'yu devreye sokacak. Yani şu anda fiili işgale NATO'yu ortak edecek demektir. Henüz kesinleşmemiş olsa da bu plan İsrail'in zaten resmi olarak da açıkladığı niyetlerini belli etmektedir.
Bu tehlikeli oyundan Amerika'nın kazancı ne olacak? Muhtemelen her anlamda kuşatılmış bir Filistin devleti karşılığında kurtarıcı olarak Ortadoğunun kalbine oturmayı amaçlıyor. Kudüs'ün olmadığı bir Filistin devletini İsrail'e karşı korumak yerine İsrail ordusunu Filistinlilere karşı koruma yani Filistin devletine saldırma güvenliği sağlayacak misyona talip Amerika. Üstelik İsrail bu teklifi henüz kabul etmiş değil.
Yeni Şafak gazetesi