HAKSÖZ-HABER
Özellikle bugünkü yazısında AK Parti’nin Suriye politikasını eleştiren Fehmi Koru, “dahiyane çözüm” önerilerinden de geri kalmadı. İçinde bulunduğu kafa karışıklığını “Aslında AK Parti’nin politikası doğru; ben de öyle düşünüyorum!” diyerek ortaya koyan Koru’ya esas sorun meğer “halk”mış. Koru’ya göre bu politikadan rahatsız olan halkın ta kendisi! “Ben değil, halk böyle düşünüyor!” refleksi…
Halkın rahatsızlığını nereden çıkarttı; halkın arasında dolaşarak mı yoksa Cumhuriyet Halk Partisi’nin “halk”ını mı kast ediyor bilemiyoruz ancak yazısının devamındaki çözüm önerileri “Dışişleri’nin danışmanı neden Koru değil?” dedirtecek cinsten!
Baas lobisinin dezenformasyonlarından elde ettiği veriler üzerine kurguladığı yazısında Koru, kimi ifadeleriyle de “beyaz Türk” tavrını anımsatıyor: “Özgür Suriye Ordusu savaşacaksa savaşsın!”, “Savaşmaya gelenler başka ülkelerden Suriye’ye geçsin.”, “Sınırlarımız yol geçen hanı olmasın!”
Özcesi ellerini taşın altına başkası soksun. Bize ne ki! Başkalarını kullanarak da kazanç elde edilebilir değil mi?
İşte Koru’nun yazısı:
Suriye konusunda algı ve gerçek
Fehmi Koru / Star
Politikada en büyük hata hatanın kabul edilmemesidir. Ne demek istediğimi anlamak için, geçmişine toz kondurtmayan, uzun iktidarında yapılmış hatalı uygulamalara aradan yarım asır geçtiği halde bugün bile sahip çıkan CHP’ye bakmak yeterli.
Ancak bugün konum CHP değil, Ak Parti; daha doğrusu Ak Parti’nin Suriye politikası...
Biliyorum, Ak Parti yetkilileri Suriye politikalarının yanlış olmadığında ısrarlılar. Ben de onlar gibi düşünüyorum aslında. Doğru ve ilkeli bir politik çizgi izlendi Suriye konusunda; o politikanın tespitine yarayan varsayımlar doğru çıkmasa da... Bugün de aynı ilkeli çizgiyi sürdürüyor Türkiye...
Onlar ve ben böyle düşünüyoruz da ne oluyor? Önemli olan bizlerin değil halkın ne düşündüğü. Eminim, halkın Suriye politikasından duyduğu memnuniyetsizlik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sık sık yaptırdığı kamuoyu yoklamalarına da yansıyordur... Halkın algısı önemli ve algı da maalesef ‘hata’ yapıldığı yönünde...
‘Hata’ olarak algılanan, Türkiye’nin konuya çok fazla müdahil olduğu görüntüsü... Baas yönetimiyle Suriye’ye arka çıkan ülkelerin Ankara’nın mesajlarına verdiği cevaplardan huzursuz millet... Ayrıca sınıra yığılan mültecilerin kaldıkları kamplara sığamaz hale gelmeleri... Sınırlardan iki taraflı geçişlerin artması... Silâh trafiğine ek olarak Suriyeli olmayan unsurların savaşmak için Türkiye topraklarını kullanması... Bu yoldaki haberler de insanların canını sıkıyor...
En yüksek perdeden “Hatay asla Peşaver değildir” diyoruz demesine, ancak Afganistan’da Sovyet istilâsı sonrası başgösteren savaş yüzünden komşu Pakistan’ın düştüğü durumu bilenleri iknada zorlanıyoruz. Yerli-yabancı propaganda unsurları, hepsi birarada, ülkemizde ‘Sünni-Alevi’ ayrışmasını kaşıyor.
İzlenen ‘politik çizgi’ hatalı olmadığı için itirazlar ve eleştirilere aldırmıyor hükümet; Başbakan Erdoğan en sert sözlerini Suriye politikasını eleştirenler için sarf ediyor. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu katıldığı uluslararası platformlarda ülkemizi yalnız bırakan müttefikleri kıyasıya suçluyor.
Burada durup soru-cevap faslına geçebiliriz:
Sonuç? Sonuçta ‘hatasız’ Suriye politikası halkın önemli bir bölümü tarafından ‘hatalı’ görülüyor. Uluslararası medya keşfettiği yumuşak karnı gıdıklayıp durdukça hata algılaması daha da büyüyor.
Ne yapılmalı? “En büyük hata hatanın kabul edilmemesidir” tezinin sahibinin bu soruya vereceği cevap belli: Önce hatayı kabul edeceğiz ve politikayı değiştirme yolunda adımlar atıldığını hissettireceğiz.
Önce cirit attığı söylenen yabancı ajanlara bölgeyi kapatıp sayıları her gün artan mülteciler konusunda BM Mülteciler Yüksek Komiserliğini (UNHCR) kampların yönetiminde görünür kılmak şart. Kamplara sızmış Suriyeli olmayan kişiler varsa onları geldikleri yere gönderip sınırlarımızı yol geçen hanı olmaktan çıkarmak da... ‘Silâh trafiği’ deniyor ya, onun gölgesine bile müsamaha etmemek...
En kısa yoldan çözüm, Suriye’nin yalnızca Türkiye’nin sorunuymuş gibi algılanmasını engellemektir. Özgür Suriye Ordusu savaşacaksa savaşsın, ama silâhlarının bizden geçmediği bilinsin. Savaşmaya gelenler başka ülkelerden Suriye’ye geçsin. Türkiye’ye sığınanlara da BM adresi gösterilsin.
Türkiye, aradan çekilip taşın altına ellerini koymaya başkalarını mecbur bırakarak, belki de istediği sonuca daha çabuk erişebilir.