Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Koronavirüs mutasyonu tartışmalarıyla virüsün yayılım hızı bir süredir tekrardan gündemi meşgul ediyor. Artan yayılım hızının mutasyona bağlı olup olmadığı tam olarak netleşmemişken neyin yayılımı tetiklediği hususu ise en başından beri tartışılıyor. Artık kronik bir mesele haline gelen sol tandanslı yayın organlarının önyargılı bakış açısı sürekli ibadethaneleri ön plana çıkartan haberler yapıyor.
Öncelikle hangi sosyalleşme alanının yayılım hızını doğrudan etkileyeceği noktasında kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ancak hangi mekanların önlemler noktasında ne kadar dikkatli olduğunu ölçmek mümkün. Dünyanın farklı yerlerinde ibadethaneler koronavirüsün ilk yayılım gösterdiği evrede kapatıldı.
Kiliselerin pandemi önlemleri
Binlerce Katolik için bir gelenek olan Pazar ayinleri Papa Francis tarafından bomboş meydanlara yapıldı. Video konferans yoluyla gerçekleştirilen ayinler Katolik dünyanın ‘mesafe’ başta olmak üzere önlemlere dikkat ettiğini gösteriyor. Yahudilik açısından ise ibadetler, Avrupa Hahamlar Birliği tarafından duyurulan ‘dini ritüellere dokunulmaması’ uyarısından anladığımız kadarıyla yine önlemler öncülüğünde gerçekleştiriliyor. İsrail’de de aynı durum geçerli. Ultra Ortodoks1 gruplar dışında ibadetlerin önlemlere riayet edilerek yapılması yönünde çağrılar var.
Yaklaşan Noel ise haliyle Hıristiyan dünyasında sosyal hayatın ve ticaretin hareketlenmesine sebep oldu. Almanya’da Federal Halk Sağlığı Hizmetleri Doktorları Birliği ayinleri yasaklanması çağrısında bulundu. Kiliseler ise zaten mesafe, maske gibi kurallara uyulduğunu bu sebeple önlemlere riayet edilerek ayinlerin gerçekleştirilebileceğini vurguladılar. Almanya Evanjelist Kilisesi (EKD) Konsey Başkanı Heinrich Bedford-Strohm da, Noel ayinlerinin ülke çapında iptal edilmesine karşı çıkarak, “Kiliseler hiçbir risk oluşmamasına özen gösteriyor. Bu zamana kadar düzenlenen ayinlerde koruma kriterlerine uyuldu. Noel ayinleri de aynı kurallara uyularak yapılabilir” şeklinde konuştu. Süpermarkette alışveriş yapmanın, kilisede ayine katılmaktan daha yüksek seviyede risk teşkil ettiğini belirten piskoposlar aslında bir soruna dikkat çekiyorlar. Genel bir yasağa karşı olan kiliseler aynı zamanda insanların evde kalıp televizyon ve internet üzerinden de ayinleri takip etmelerini öneriyorlar. Bu mesele Almanya’da kendi olağanlığı içerisinde yaşanırken kiliselerin tutumu Türkiye’deki bazı haber siteleri tarafından tahfif edilmeye çalışıldı.
Camilerin salgın noktasındaki tutumu nasıl?
Müslümanlar ise aylarca Kabe’nin kapalı kaldığına şahit oldular. Tarihte ilk kez yaşanmayan bu olay birçok Müslüman için ise ilk defa şahit oldukları bir olaydı. Aynı şekilde ilk mescid olma özelliğine sahip olan Mescidi Aksa da uzun bir süre bu sefer İsrail’in baskı politikalarından dolayı değil Müslümanların kendi istekleri üzerine kapatıldı. Aynı şekilde Türkiye’de de uzun bir süre camiler kapalı kaldı. Normalleşme imkânı ortaya çıktıktan sonra ise camilerin önlem kurallarına en fazla riayet eden yerlerin başında geldiği görülüyor. Cuma namazları hala aralıklı saflarda cemaatin kendi seccadesini getirmesi ve maskeli olması şartıyla kılınıyor. Camilerin pandemi koşullarına uyum sağlayan mekânların başında geldiği bizzat İçişleri Bakanı tarafından da dile getirilmişti. Müslümanlar açısında durum böyleyken belki kötü bir örnek olarak Şii Müslümanların İran’da kapatıldıktan sonra açılan türbelerde gösterdikleri tutumlar genel görüntüden farklı bir yere konulabilir.
Dünyada ibadethaneler açısından durum böyleyken enteresan bir şekilde kapanma, izolasyon vb. konular konuşulduğunda niyeyse öncelikle ibadethanelere yönelen bir bakış açısı söz konusu. Verilen örnekler göz önüne alındığında bu durumun oluşturulmuş bir algıdan ibaret olduğuna dikkat çekmek isteriz. Farklı dinlere mensup inanç sahibi insanlar dini geleneklerine virüs şartlarına göre yaşamak noktasında azami dikkat gösteriyorlar. Ancak mesuliyet arama noktasında dindarlara dönük ‘hassasiyetler’ süpermarketler veyahut daha kötüsü eğlence adı altında yapılan rezillikler söz konusu olduğunda gösterilmiyor.
Gece kulübü denilen fahşa kültürünün en yaygın mekânları aylardır güvenlik birimleri tarafından basılıyor ancak hala aynı rezillikler yaşanmaya devam ediliyor. Her gün basılan bir kumarhane veya içkili mekân haberleri akşam bültenlerini süslüyor. Ancak niyeyse kimse seküler yaşam tarzının virüsün yayılım hızına olan etkisini tartışmıyor. Son olarak yılbaşında Türkiye’de ilan edilen sokağa çıkma yasağını aşmak için “villa kiralayan” varlıklı kesimin “corona party” olarak ifade edilen ‘ritüellerde’ bir araya gelme planı yaptıkları basına yansıdı.
Virüs yayılmaya devam ederken kurallara riayet eden kilise ve camileri tartışmaya devam edelim. İnsanlar ibadethanelerinde cemaat olarak ibadetlerini gerçekleştiremezken birileri ‘eğlencesinden’ geri kalmasın! Önemli olan gerçekler değil çünkü. Oluşturulmak istenen gerçeklik algısı!
[1] Başlangıçta önlemlere riayet edilmemesi çağrısında bulunan Ultra Ortodoksların bu tutumunun değişti anlaşılıyor: https://tr.euronews.com/2020/04/01/israil-de-koronavirus-yasaklar-na-uymayan-ultra-ortodoks-yahudiler-salg-n-nas-l-etkiledi