Koronavirüsün akıl sağlığını tehdit ettiği iddiası doğru değil

9 Kasım 2020’de Covid-19 ile psikiyatrik bozukluk arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırma yayınlandı. Yayınlanan araştırmanın sonuçları, birçok haber sitesinde koronavirüsün akıl sağlığını tehdit ettiği iddiası şeklinde yer aldı.

Lancet’te yayınlanan araştırmaya göre, Covid-19 tanısı konulan ve iyileşen kişilerin yüzde 20’sine 90 gün içinde uykusuzluk, depresyon, anksiyete gibi bir psikiyatrik tanı kondu.

Makalenin giriş kısmında, Covid-19'un önayak olduğu anksiyete ve depresyon gibi ruh sağlığı sorunlarının henüz tam olarak ölçülmediği belirtiliyor. Araştırmanın sonunda ise, “Çalışmamızın bulgularını desteklemek ve genişletmek için ileriye dönük kohort çalışmalarına ve daha uzun süreli takip çalışmalarına acilen ihtiyaç vardır” ifadesi yer alıyor. Bu ifadelerden yola çıkarak, araştırmanın Covid-19 ve psikiyatrik bozuklukları izleme açısından önemli bir adım olduğunu, ancak nihai sonuca götürmediğini söyleyebiliriz. 

Yani bu çalışmanın sonuçlarına bakarak, “koronavirüs akıl sağlığını tehdit ediyor” gibi ifadeler kullanmak için erken.

İyileşme sonrası gelişen kaygı bozukluklarının sebebi bilinmiyor

Araştırmada dikkat edilmesi gereken en önemli şey, iyileşme sonrası gelişen kaygı bozukluklarının sebebinin belirsizliği. “Koronavirüs akıl sağlığını tehdit ediyor” gibi bir sonuca varılması için, koronavirüsün doğrudan sinir sistemine etki ediyor olmasının kanıtlanması gerek. Diğer bir ihtimal psikiyatrik bozuklukların, kişilerin hasta oldukları için korku, kaygı ve stres geliştirmeleri sonucu meydana gelmesi. Ancak araştırmada böyle bir şey belirtilmiyor. Hatta yayınlanan araştırmada, bu ilişkinin altında yatan mekanizmalar henüz bilinmediği için, Covid-19'un psikiyatrik bozukluk riski üzerindeki özel etkisinin nedeninin ayrıca araştırılması gerektiği belirtiliyor. 

Yani psikiyatrik bozuklukların, koronavirüsün doğrudan sinir sistemine etki etmesi sonucu mu, yoksa kişilerin yaşadığı hastalık stresi ve ölüm korkusundan mı kaynaklandığı henüz bilinmiyor.

Araştırma sadece Amerika Birleşik Devletleri’ni kapsıyor

Araştırma Amerika Birleşik Devletleri’nde 54 sağlık kuruluşundan elde edilen hasta kayıtlarından oluşuyor. Toplam 69,8 milyon hastanın verilerinden yararlanılmış. Örneklem sayısı, klinik bir  çalışma için yüksek olsa da, örnekleme dahil olan kişiler tek bir ülkeden seçilmiş. Örneklemin tek bir ülkeden oluşması, araştırmaya benzer sosyo ekonomik etmenlerin dahil edildiği anlamına geliyor. Bu da, Covid-19’un etkileri hakkında varılan yargının dünyada Amerika Birleşik Devletleri dışında kalan ülkeleri kapsamadığını gösterir. Ancak Covid-19’un psikiyatrik etkilerinin saptanabilmesi için farklı sosyo ekonomik dinamiklere sahip olan farklı ülkelerin de dahil edildiği araştırılmalar yapılması gerek. 

Benzer şekilde tam da bu nedenle, hedef grubun iyi analiz edilmesi için aşı çalışmalarında da farklı ülkelerden çok sayıda katılımcı yer alıyor. Yani iyileşen Covid-19 hastalarının hastalık sonrası psikiyatrik bozukluklarının incelenebilmesi için Amerika Birleşik Devletleri’ni kapsayan bu araştırma dışında, diğer sosyo ekonomik grupların da dahil olduğu çalışmalara ihtiyaç var.

Araştırmaya dahil edilen Covid-19 hastalığını atlatmış kişilerin, daha önce psikiyatrik öyküsü olmadığı belirtiliyor. Ancak psikiyatriste gitmeyen, tanısını konmayan kişiler anksiyete ve depresyon sahibi olabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde en yaygın psikolojik rahatsızlık anksiyete bozukluğu ve 18 yaş üzeri nüfusun yüzde 18,1'i anksiyete bozukluğundan etkileniyor.

Sağlık Haberleri

“Kadın Doğum Hastanelerinde kadın doktor sayısı artırılmalı”
Yurt dışından getirilen ilaçlar için yeni karar
Dijital çağın yeni tehdidi: Beyin çürümesi
McDonald's'ta E.Coli salgını 13 eyalete yayıldı
Sağlığı tehdit eden ürün sayısı 812'ye yükseldi