Koronavirüs ile mücadele ve aşı arayışında gelinen noktayı mercek altına alan Yıldıray Oğur, ayrıca olaya yaklaşımda komploculuk zaafına da dikkat çekerek “Virüsü üretip dünyaya saldığından şüphelenilen ülkelerden İsrail’de Türkiye’nin dört katı kadar (340) vaka olması, ABD’deki şimdiden 86 ölü, sıfırlanmış faiz, boşalmış sokaklar, evlerine kapanmış Avrupa ana akım televizyonlara kadar çıkan bu komplo teorilerini gidermeye yetmiyor.” diyor.
Yıldıray Oğur’un Karar’da yayımlanan yazısı (18 Mart 2020) şöyle:
Peki, Şifasını Kim Bulacak?
Geçen hafta uzmanların uyarılarına, kamuoyundan yükselen itirazlara rağmen Cuma Namazı’nın kılınmasında ısrar eden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ankara’da beş bin kişilik Ahmet Hamdi Akseki Camii’ni dolduran cemaate koronavirüse karşı “Kalabalık ortamlardan uzak durmayı” tavsiye ettiği hutbesine şu ümitvar cümlelerle başlamıştı:
“Tarih boyunca pek çok hastalık Allah’ın yardımı ve insanların gayretli araştırmalarıyla tedavi edilmiştir. Bugün dünyanın dört bir köşesine yayılan koronavirüs’ün de inşallah şifası bulunacaktır.”
Peki şifasını kim bulacak?
Kim o gayretli araştırmaları yapan insanlar?
Bu sorunun cevabı için Türkiye’de bir anket yapılsa herhalde en popüler cevap “virüsü kim bulduysa onlar” olurdu.
Virüsü üretip dünyaya saldığından şüphelenilen ülkelerden İsrail’de Türkiye’nin dört katı kadar (340) vaka olması, ABD’deki şimdiden 86 ölü, sıfırlanmış faiz, boşalmış sokaklar, evlerine kapanmış Avrupa ana akım televizyonlara kadar çıkan bu komplo teorilerini gidermeye yetmiyor.
Neyse ki bu komplocular, salgının faturasını kapitalizme çıkaranlar, çareyi ‘sosyalist Küba’dan bekleyenler, bütün dünyayı ayrım yapmadan kasıp kavuran bir salgında hala kendi milletinin üstünlüğünü görenler, bir vesile bulup Batı medeniyetinin çöküşünü kutlayanlar, hastalığı artan ahlaksızlıklarla açıklayanlar konuşup dururken dünyada sahiden gayretli bilim insanları var ve milyonlarca insanın hayatını kurtaracak aşıyı geliştirmek için çalışıyorlar.
Çalışmalar 65 gün önce Çin’in koronavirüs ile ilgili bilgileri bütün dünyayla paylaşmasının hemen ardından başladı.
Küresel bir dayanışma içinde de devam ediyor.
Dünyanın her yerinden yüze yakın bilimsel dergi, akademik topluluk, enstitü ve ilaç şirketi bir taahhütname imzalayarak yeni tür koronavirüs COVID-19 ile ilgili yaptıkları bilimsel çalışmaları ve makaleleri ücretsiz olarak herkese açmaya karar verdiler.
Hızla ilerleyen çalışmalarda dün bir aşı Faz-1 aşamasına ulaştı.
Bir ilacın keşfedilmesinin ardından hastalara ulaşabilmesi için uzun yıllar alabilen dört fazlı bir süreci tamamlaması gerekiyor.
Koronavirüs ile mücadelede yalpaladığı için çok eleştirilen Trump’ın bu müjdeli haberi açıklamak için düzenlediği basın toplantısında konuşan Ulusal Alerji ve Salgın Hastalıklar Enstitüsü’nün 79 yaşındaki başkanı Anthony Fauci’ye göre 65 günde Faz-1 aşamasına gelinmiş olması bir “rekor.”
(Bu arada Fauci, şu sıralar Amerika’nın Fahrettin Koca’sı statüsünde. Açıklamalarıyla ABD’lilerin en güvendiği isim. Hatta onu 2020’de başkanlığa aday gösterenler bile var.)
Faz-1 aşamasında aşı sağlıklı gönüllülere uygulanıyor.
İlk aşı dün ABD’de koronavirüs’ten en çok etkilenen, şu ana kadar 48 kişinin hayatını kaybettiği Washington eyaletinin başkenti Seattle’daki Kaiser Permanente Washington Araştırma Enstitüsü’nde yapıldı.
İlk gönüllü 43 yaşında iki çocuk annesi Jennifer Haller’di. Haller koronavirüs taşıyıcısı değil. Bunun için sadece 100 dolar gibi sembolik bir ücret alacak. Bu aldığı riske değmeyecek bir para. Belki de milyonlarca insanın hayatını kurtarma pahasına bu riski neden aldığını “Kendimi çok çaresiz hissediyordum, bu bir şeyler yapmak için büyük bir fırsattı” diye açıklamış, onu bunu yapması için çocukları teşvik etmiş.
Onunla birlikte 44 gönüllüye daha bu aşı yapılacak.
İlaç geliştirmenin dört fazından birincisine hızlıca getirilmiş aşının kod adı mRNA-1273.
Aşı, resmi bir kurum olan Ulusal Alerji ve Salgın Hastalıklar Enstitüsü’nden bilim insanları ve Massachusetts
merkezli bir startup olan Moderna ilaç şirketi tarafından ortaklaşa geliştirilmiş.
Aşıyı üreten Moderna şirketinin ortaklarından biri bize çok tanıdık.
Nubar Afeyan’ın kökleri Adapazarlı bir Ermeni ailesine dayanıyor.
Ailenin fertleri 1915 tehcirinde sürülmüş.
İki büyük amcası tehcir yolunda Adana’da iyi Almanca bildikleri için Bağdat Demiryolu inşaatında çalıştırılmak üzere Almanlar tarafından istihdam edilerek kurtulmuş. Halası ise eşinin doktor olmasından dolayı Osmanlı ordusunda görevlendirilmesi sayesinde hayatta kalmış.
Aile 1918’den sonra Bulgaristan’a kaçmış. Babası orada doğmuş. İstanbul’dan Bulgaristan’a yumurta ticareti yapmış. Komünizm gelince oradan da sahte bir İran pasaportuyla kaçıp Beyrut’a yerleşmişler. Afeyan 13 yaşındayken ailesi bu kez göçmen olarak Kanada’ya göç etmiş. Afeyan MIT de okumuş. Sonra Moderna ilaç firmasına giden yola girmiş.
Bu 100 yıllık acı zorunlu göçler hikayesinin sonu, milyonlarca insanın hayatını kurtaracak bir aşıya çıkabilir.
Ama bu salgına karşı insanlığın ürettiği tek çare bu aşı değil.
İkinci alternatif aşının adı Remdesivir. Dünya Sağlık Örgütü bu aşıyı şubat ayında en umut vaad eden ilaç olarak tanımlamış. İlacı Kaliforniya merkezli Gilead adlı ilaç araştırma şirketi geliştirdi. İsrail’deki bir dağ olan adından da anlaşılacağı gibi bu şirketin kurucuları İsrailli iki bilim insanı. Şirket, SARS, MERS, Ebola’ya karşı geliştirilmiş bu anti-viral aşının bu yeni tür koronavirüs’e karşı da etkili olabileceğini açıkladı.
Bir diğer alternatif Avusturalya’dan. Norveç hükümetinin, Bill Gates ve eşinin kurduğu Gates Vakfı’nın desteklediği Queensland Üniversitesi’ndeki aşı çalışmalarını 38 yaşındaki doktor Keith Chappell ve üç arkadaşı yönetiyor. Aşının adı S-Spike.
Belçika’da Ghent Üniversitesi’ndeki Flemish Enstitüsü’nde Prof. Xavier Saelens liderliğindeki ekip ise COVID-19 virüsünü laboratuvarda etkisiz hale getirmeyi başardıklarını açıkladı. ABD’li ve Alman bilim insanlarıyla birlikte çalışan enstitünün sponsorlarından biri yine Bill Gates.
Almanya’nın Tubingen şehrinde bulunan CureVac ilaç şirketi de haziran veya temmuz ayında insanlar üzerinde test etmeye başlayacakları bir aşı geliştirdiklerini açıkladılar. Hatta şirketin sahibi Trump’tan bir davet bile aldı. Davet üzerine Almanya Ekonomi Bakanı “Almanya satılık değildir” diye bir açıklama yaptı.
Son olarak virüsün ortaya çıktığı Çin dün geliştirdiği aşının klinik denemeler için hazır olduğunu açıkladı. Bir kaç gün önce İsrail’den de benzer bir açıklama gelmişti.
Bunlar dışında dünyanın en büyük ilaç firmaları Pfizer, Sanofi, Lily, Johnson and Johnson, GlaxoSmithKline da koronavirüsüne karşı aşılar geliştirdiler ama henüz Faz-1 aşamasına gelen bir ilaç yok. Bu şirketlerin temsilcileri Beyaz Saray’da Trump’la bir araya geldi.
En yakın aşının hastalar üzerinde kullanılacak hale getirilmesinin en iyi ihtimalle bir yılı alabileceği söyleniyor.
Belki insanlığın bu acil durumu için bu standart deney süreçleri hızlandırılabilir.
Yani özetle Diyanet İşleri Başkanı haklı.
Çöktüğü iddia edilen Batı’nın bilim kurumlarında ve her şeyin suçlusu olarak görülen kapitalizminin büyük ilaç şirketlerinde gayretli bilim insanları bu salgına çare bulmak için var güçleriyle çalışıyor.
Koronavirüs’ün de inşallah şifası bulunacak.
Bu gayretlere ülke olarak maalesef şimdilik bir katkımız olmuyor.
Ama en azından insanlığın bu ortak derdine çare bulmaya çalışan ülkelere karşı düşmanlığı, böbürlenmeyi bırakabilir, aşı bulunana kadar uzmanların tavsiyelerine direnmeyebiliriz...
Kaynaklar:
https://www.forbes.com/sites/alexknapp/2020/03/13/coronavirus-drug-update-the-latest-info-on-pharmaceutical-treatments-and-vaccines/#38204fe521db
https://www.newyorker.com/news/news-desk/how-long-will-it-take-to-develop-a-coronavirus-vaccine?utm_social-type=owned&mbid=social_twitter&utm_brand=tny&utm_source=twitter&utm_medium=social