CHP ve Andıç Medyası'nın halay başı da dahil olmak üzere tam kadro harmandalı güzellemesi yapmasına bakmayın. Onlar da çok iyi biliyor ki, bir millet kendi iradesini kullanma kararlılığını göstermeye başladıktan sonra önünde kimse duramaz...
Korku... Bu kavramı çok kullanıyor CHP Medyasının halay başı... Doğruya doğru; gerçekten ciddi bir korku ve bu korkunun tetiklediği bir panik var! Lakin muhatap dürüst olmadığı için korkunun kaynağı ve ifade şekli yalan ve kandırmaca. Modernizm tarihinden beri aynı palavrayı sakız etmiş zihniyetin klişe bahaneleriyle gerçek korkunun alakası yok tabii...
Amigdala nedir bilir misiniz?
Beyin sapımızın üzerinde bulunan ve badem şekli olan bir kütleye deniyor. Bu kütle çok önemli; zira hem duyguların dengelenmesini sağlıyor hem de korkuları yönetiyor. Bir tehlike durumunda amigdala aklın ve vicdanın kontrolünü eline alıyor. Bu nedenle ciddi tehlikeyi hisseden vücut kontrolü gönüllü olarak amigdalaya veriyor ve diğer tüm hisler, dengeler, beden normalleştiğine inanana kadar tasfiye ediliyor.
Sözgelimi bir arslanın saldırdığı insan, bildiği tüm şarkıları unutabiliyor. Yahut üzerine son sürat gelen bir arabanın rengi ya da plakasıyla ilgilenmiyor insan, amigdala 'hemen canını kurtar' mesajını veriyor bünyeye.
Dolayısıyla amigdalanın esaretine girmiş bir organizmadan akıl, vicdan, muhakeme, hak, hukuk beklemek yanlış ve hatta biraz da haksızlıktır.
Nice zamandır Andıç Medyası ve laikçi azgın sınıf bu ülkede amigdalaların hakim olmasını ister bir psikolojik harp yürütüyordu. Halen de öyle...
Lakin bu çarpıtılmış korku paranoyasına inanan kesim artık neredeyse yüzde biri bile değil toplumun. Elbette buna samimi olarak inanan bir kesim var. Ancak bunu dillendiren ve gün aşırı servisini yapan kitle ile ilgisi yok. Onlar edilgen bir şekilde her gün bu kara psikolojik savaşın kurbanlarıdır.
'Bilmem kaç el kaosa kalktı' diyenden, 'Mahkemeyi ne kadar övsek azdır' diyene ve hatta 'savcılar az bile söyledi' şeklinde kraldan çok kralcı olanların ve onları ön safa sürenlerin korkusu başka...
Evet, başta da söylediğim gibi bu ülkede hakim bir korku var. Lakin bu korkunun laiklikle, şeriatle, din devleti ile ilgisi yok. Hem de hiç...
Bu ülkedeki azgın elitin ve yıllardan beri kadrolaşıp, bir yerlere yuvarlanan jakoben sınıfın en büyük korkusu özgürlük! Bu ülkenin özgür olmasından, demokrasiyi tam olarak yaşamasından, çağdaş dünya ile sağlıklı iletişim kurmasından ödleri kopuyor. Uykuları kaçıyor. Bu nedenle amigdalaları onların vicdan, adalet, hak, hakkaniyet hislerini köreltmiş durumda. Her türlü akıl ve mantık dışılığı savunabiliyor, modern dünyaya rezil rüsva olmayı göze alıyor, benzersiz bir komedinin aktörü olmayı kabulleniyorlar.
Sadece kavramsal olarak korkuyorlar özgürlükten. Bu özgürlüğü getirmek isteyen kitleden de tir tir titriyorlar. Yıllarca ezip hor gördükleri, dışlayıp aşağıladıkları bir kitlenin artık kendi varlıklarını tehdit ettiğine inanıyorlar. Anadolu insanının yönetimde söz sahibi olması fikri bile ödlerini koparıyor. Bu ülke insanının kendi kaderini tayin etmesi düşüncesi uykularını kaçırıyor, rüyalarını karabasana dönüştürüyor. Bir esnafın oğlunun cumhurbaşkanı olması bu nedenle içlerine sinmiyor. Bir İETT işçisinin başbakanlık koltuğuna oturması, üstelik iyi şeyler yapması ve tüm dünyada kabul görmesini hazmedemiyorlar. Ve tabii yükselen bu sesin, gelen bu kitlenin kendilerinin sonunu getireceğine, düzenlerini tuz buz edeceğine iman etmiş durumdalar. Onlara göre Anadolu insanı bu ülkenin kaderine tesir etmeye başlarsa patronları az para kazanacak, eş-dostları yıllardır kemirdikleri devletten bir tufeyli gibi kazınacak.
Bu nedenle onlara kızmamak, öfkelenmemek lazım. Lakin şaşırmamak da... Korkuyorlar elbette... Özgürlüğün, demokrasinin her türlü mülevves çemberi, karanlık noktayı yok etmesinden ödleri kopuyor...
Düştükleri acınası mizahi durum da bunun en büyük delili... Yazık onlara!
Zaman gazetesi