Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Köpekperestler terör estiriyor!
Ekonomi ve kültür bir kenara, çok önemli sorunlarımız var ve bunlar günlük hayatımızı yaşanmaz hale getiriyorlar. Bunlardan ilki başıboş köpek sorunu. Diğerlerini daha sonra ele alacağız.
Birkaç gün önce küçücük bir kızımızı dört beş sokak köpeği aralarına alıp parçalamaya çalıştı. Şükür ki, çocuk sağ kurtulabildi hayvanların pençelerinden. Gün geçmiyor ki böyle bir haber duymayalım. Başıboş sokak hayvanlarının saldırılarından dolayı, kolunu bacağını hatta hayatını kaybeden insan sayısı her geçen gün artıyor.
Toplu halde gezen köpekler sokakları geçilmez, gidilmez, yaşanmaz hale getiriyor.
Bir kesim de var ki, bu tablodan son derece memnun.
Evet memnunlar!
“Kadın köpekten kaçarken kaza geçirmiş ve bacağı kopmuş” diyorsunuz, “Kesilen bacağı umarım köpeğe vermişlerdir.” diye dalga geçiyorlar!
“Köpekler çocukları kovalıyor ve onların ölümüne sebep oluyor” diyorsunuz, “ Çocuklarınız köpek görünce kaçacak kadar aptal demek ki.” diye karşılık veriyorlar.
Kargaşa yaratıyor, polislere ve kamu görevlilerine saldırıyorlar.
Gruplar halinde köylere gidiyor; köpek ordularını besliyo; karşı çıkan köylülere biber gazlarıyla, tekme tokat hücum ediyorlar. Halbuki o köpekler yüzünden köylünün çocuğu sokağa çıkamıyor, köpekler yüzünden otoyollarda yığınla ölümlü kaza yaşanıyor.
Şu an bazı köpekperestler sosyal medyada organize oluyorlar. Boksörlerden, suçlulardan, sokaklarda yatıp kalkan ve iki yüz liraya “her şeyi” yapabilecek meczuplardan çeteler kurmaya çalışıyorlar. Taraftarlarını adeta bir savaşa hazırlıyorlar.
Hayvanların intikamını insanlardan almayı planlıyorlarmış!
Sorunun derinliğini anlamamız gerekiyor.
Çocukların hayatı karşısında hayvanları savunacak kadar insan nefretiyle dolu varlıklardan bahsediyoruz burada. İnsanlardan nefret ediyorlar. Bana kalırsa kendilerinden de nefret ediyorlar. Sevilme açlıklarını, ilgi ihtiyaçlarını besledikleri köpeklerle satın almaya çalışıyorlar. Kendini sevilmeye değer görmeyen, yaşamak istemeyen, hayatı bir ceza olarak gören, ilaçlarla hayata katlanmaya çalışan biri, sizin çocuğunuzun kopan bacağına mı acır? Değil bir çocuk, bütün çocukları köpek maması yapsanız “çocuklarımız” dedikleri köpekler doydu diye sevinirler!
Abarttığımı sanmayın. Kıdemli “hayvansever” Panter Emel bir röportajında “Her gün bunu yapacak enerjiyi nasıl buluyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Aç yaşıyorum. Yemek yemiyorum. Uykusuz, aç ve sinirliyim. (….) Bir gün dahi yaşamak istemiyorum. Psikolojim çok bozuk. (….) Benim insan türüyle sorunum var. İnsan türünün yeryüzünden silinmesini iştahla bekliyorum!”
Bu söz köpekperestleri harekete geçiren hedefi özetliyor: “İnsan türünü yeryüzünden silmek!”
Bir insan, hayvanları sever de, insanları nasıl sevmez?
Ama bunlar aslında hayvanları da sevmiyorlar. Hayvanları, insanlara duydukları derin nefretin aracı haline getirebildikleri için önemsiyorlar. Çünkü onlara göre insan ve toplum, düşman.
“Bu toplumun düşmanı benim dostumdur. Hayvanları dost olarak görüyorum çünkü insanlar benim düşmanım.” şeklinde işleyen bir psikolojileri ve hayat felsefeleri var.
Köpekperestlerin çoğunda ciddi sınıfsal bir kibir de görürsünüz. Sizi daha konuşmanın başında “hayvan düşmanı” ilan ederek, kendilerini “ insani hasletlerin” temsilcisi gibi göstermeye çalışırlar. Kurguyu böyle kabul ettiğiniz anda her türlü saldırıya müstahak olursunuz. Çünkü hayvan düşmanısınızdır(!) Onlar da hayvanların yegâne dostları olduğuna göre sizin gibi bir canavara saldırmasın da ne yapsınlar!
Bu saldırganların çoğu yerde kendilerine itiraz eden insanlara hakaret etmek için “ilkokul mezunu, cahil, eğitimsiz” gibi kelimeler seçmeleri, “ diğerlerinden” üstünlüklerini vurgulama ve düşmanlıklarına gerekçe üretme amacı taşıyor. Suçlama yaparken kullandıkları metaforlar kanıksadığımız üstenci seküler dil… Bakıldığında siyasal muhalefetle, köpekperestlik at başı gidiyor ve hemen hemen aynı mahalleden çıkıyorlar… Seçimlerde muhalefete oy isteyen ünlü güruhunun köpekli profil fotoğrafları paylaşmaları, çocuk ölümlerinde sessizliğe bürünmeleri meselenin politik arka planını gösteriyor.
Yani sokak hayvanları meselesinin böyle köpürtülmesinde ve yönetilmesinde siyasal bir akıl da işliyor. Meselenin arkasındaki insani boyutu kamufle ederek siyasal iktidarı ve onları destekleyenleri hayvan düşmanı olarak göstermeye çalışıyorlar.
Psikolojik sorunlarla siyasal husumet birleşince makul bir çözüme ulaşmak mümkün olmuyor. Hayvanlar hesabına çocuklar başta olmak üzere “insan türünü yeryüzünden silmek” isteyenlerle nasıl ortak bir noktada buluşacaksınız ki?
Soru şu: Sokakları ve güvenli bir şekilde yaşama hakkımızı bu insan düşmanı köpekperestlerin kontrolüne mi bırakacağız? Çocuklarımızın parçalanmasına, insanlarımızın zarar görmesine, şehirlerimizin köpekler tarafından istila edilmesine göz mü yumacağız?
Biz göz yummayacağız, devletin de göz yummaması için tepkimizi göstereceğiz. Köpek sorununun bu kadar büyümesi anlaşılır bir durum değil. Belediyelerin Ankara’yı, Ankara’nın belediyeleri işaret etmesi halkı zor durumda bırakmaktan başka bir işe yaramıyor.
Sorun yeni bir yasa ile çözülecekse bu yasayı çıkarın ve bu sorunu çözün. Şehirleri insanlar için güvenli hale getirin. Hiçbir şey insan hayatından hele hele çocuklarımızın canından kıymetli değil.
Bunun için de köpekperestlerin sosyal medyada yaptıkları çeteleşmeyi ihbar kabul ederek bu serserilerin ibreti alem için toplanması ve cezalandırılması gerekiyor. Köy köy dolaşarak kendi kanunlarını halka dayatmaya çalışanlara “dur” denilmesi gerekiyor. Kimse şiddet yoluyla topluma korku salamaz. Bu terördür. İçişleri Bakanlığı bu teröre göz yumamaz.