Köpek lobisi siyasete galebe çalabilecek mi?

Aydın Ünal, sokaktaki köpekler hakkında atılan adımların kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini vurguluyor.

Aydın Ünal / Yeni Şafak

Köpek teröründe sona doğru

Meğer örgütlü, takıntılı, çirkef, bir kısmı hasta, bir kısmı da mama üreticilerinin piyonu küçük bir azınlık toplumun tamamı üzerinde baskı kurmuş; köpek terörü karşısında toplum, baraj kapakları açılmış gibi tepkisini yağdırmaya başladı. İktidar da bu tepkiye daha fazla sessiz kalmayarak sorunu kökten çözmeye yönelik bir teklifi TBMM’ye taşıma kararı aldı. Önümüzdeki günlerde görüşülmesi beklenen teklifte, belediyelerin sokak köpeklerini barınaklara alması, sahiplenme için 30 gün beklemesi, sahiplenilmeyen köpekleri iğneyle uyutarak acısız şekilde itlaf etmesi öngörülüyor.

Köpek terörü bugüne kadar barınaklar, kısırlaştırma ve sahiplendirme yöntemleriyle çözülemedi. Eğer yasa öngörüldüğü gibi çıkarsa, sıkı takip edilen sahiplendirme ve itlaf gibi iki seçenek olacak. Bu da sokaklarımızı esir alan başıboş köpek terörünün sonunu getirecek.

Burada risk şu: Yasanın görüşülme aşamalarında, mama firmalarının da kışkırtması ve desteğiyle, örgütlü azınlığın sesi örgütsüz yığınların sesini bastırabilir. Çirkeflik, ağırbaşlılığı sindirebilir. Dolayısıyla şu anlamsız, gereksiz ve tabansız korkunun artık aşılması, hakikatin cesaretle dile getirilmesi gerekiyor. Özellikle siyasetçilerin bu topa girmesi, halkın hissiyatına tercüman olması bekleniyor. Gazeteciler, yazarlar, belediye başkanları, STK’lar seslerini yükselterek Meclis’in işini kolaylaştırmalı.

Tepkiyle birlikte beklenti de yükseldi. Eğer çıkacak yasa köpek terörünü kökten çözmezse, toplum kendi meselesini kendisi çözmeye girişecek, bunun da her açıdan olumsuz sonuçları olacaktır.

Faturanın en çok da siyasete ve siyasetçiye çıkacağı da açıktır.

Daha çok konuşalım, daha fazla yazalım ki, çocuklarımızı, tüm insanlarımızı, sokaklarımızı tehdit eden bu terörün sonunu getirelim.

MERHAMET VE ÖLDÜRMEK

Masum canlıların itlafı elbette kolay değil ama hayatın hemen her anında uyguladığımız en temel ve en acı gerçekle yüzleşmek zorundayız: Yaşamak için öldürmek… Gıda için bitkileri, hayvanları öldürüyoruz. Güvenlik ve sağlığımız için örneğin sivrisinekleri, fareleri öldürüyoruz. İstiklalimiz için saldırganları, düşmanları, teröristleri yok ediyoruz. Normal olanın barış dönemleri değil savaş dönemleri olduğunu iddia edenler haksız değiller. Keşke başka bir yol olsa ama yok. Dolayısıyla merhamet, hayatın bu acı gerçeğine dâhil. Merhamet bizi seçeneksiz bırakan bir duygu değil; tam tersine bir seçeneğe zorlayan duygu. “Çocuğun hayatı mı köpeğin hayatı mı?” zor sorusuna, başka yol yoksa “Çocuğun hayatı” cevabını verebilmektir merhamet. Çok sevdiği atı sakatlandığında, onu acılara terk etmek yerine vuran süvari merhametsiz değildir. Memleketinin ve milletinin güvenliği için savaş kararı alan devlet adamı merhametsiz değildir. Merhametten maraz doğmaz; merhamet bahanesiyle seçeneksiz kalmaktan ya da yanlış tercih yapmaktan maraz doğar.

CHP’nin “küçük” muhalefeti ayağına dolanıyor

CHP on yıllardır ülkenin büyük sorunlarına çözüm önerileri getirmek yerine küçük meseleleri köpürterek muhalefet yapıyor. O “küçük” muhalefet, 31 Mart seçimlerinde çok sayıda belediye kazanan CHP’nin şimdi ayağına dolanıyor. Şov için kapıları sökülen makam odalarına kapılar yeniden takıldı, hatta oralara duvar örüldü. Şatafatlı makam odaları yeni misafirlerini ağırlıyor. CHP’li belediyeler devraldıkları borçları pankart yapıp asarken şimdi kaybettikleri belediyelerdeki devasa borçlar ortaya çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanı’nın uçağını yıllarca ağızlarına sakız edenler şimdi gazetecileri hem de sadece turizm ve eğlence amaçlı yurtdışına götürmeye başladılar. Lüks harcamaların, israfın, çılgın eğlencelerin, milletin gündeminden kopuk hal ve hareketlerin ardı arkası kesilmiyor.

Küçük muhalefet seçmen tercihini etkilemez ama tutarsızlık mide bulandırır.

Yorum Analiz Haberleri

2024 senesinde coğrafyamızdaki siyasi olaylar
Birleşmiş Milletler neden yeni Suriye'de rol almamalı?
Suriye Devrimi'ne Kur’an penceresinden bakış
İran kendi ipini çekiyor…
Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...