Konferans Yasaklamak Sadece Almanya’da Yapılınca mı Kötüdür?

Hizbut Tahrir’in konferansının yasaklanması ve üyelerinin gözaltına alınması üzerine bir açıklama yapan Özgür-Der, bu durumun Türkiye’ye sansür uygulayan Almanya’nın yasakçı tutumundan farklı olmadığını kaydetti.

Basın açıklamasının tam metni:

KONFERANS YASAKLAMAK SADECE ALMANYA’DA YAPILINCA MI KÖTÜDÜR?

7 Mart 2017

Türkiye günlerdir Türkiyeli bakanların Almanya’da katılacakları toplantıların yasaklanmasını konuşuyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve medya hatta muhalefet dahi doğal olarak yapılanın kabul edilemezliğini vurguluyor. Öyle ki Alman devleti Nazi ruhuyla hareket etmekle dahi suçlanıyor. Şüphesiz hangi gerekçenin ardına sığınırsa sığınsın Almanya’nın yasakçı tavrı, tahammülsüzlüğün ilanıdır. Bu tavır demokrasi ve hukuk devleti olma söylemlerinin gerektiğinde nasıl ayaklar altına alınabildiğinin de somut bir göstergesi olmuştur.

Elbette bu duruma karşı çıkanların çifte standartlı tutumlardan, hukuksuz kararlardan kaçınmaları umulur. Ama ne yazık ki, tam tersi görüntülerle karşı karşıyayız. Alman devletinin toplantı yasağına şiddetle karşı çıkan iktidar maalesef kendi egemenlik alanında benzer tavırlar sergileme durumuna düşmektedir. Bu durumun taze bir örneği Hizbut Tahrir örgütü tarafından geçtiğimiz hafta düzenlenmek istenen konferansın yasaklanması sürecinde ortaya çıkmıştır.

“Dünya Hilafete Neden Muhtaç?” başlıklı konferans hiçbir somut ve haklı gerekçe göstermeksizin yasaklanmış, bununla da yetinilmeyip konferans organizatörü Mahmut Kar gözaltına alınmıştır. Ve ne yazık ki hukuksuzluk dizisi burada da son bulmamıştır. Mahmut Kar’ın gözaltına alınmasını protesto için Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde toplanan, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce kişi hakkında da gözaltı işlemi yapılmıştır.

Hizbut Tahrir, Hilafet fikrini savunan ve bu tezini yasal zeminde kamuoyuna taşıyan bir kuruluştur. Bugüne kadar hiçbir mensubunun şiddet içeren bir eylemine şahit olunmamıştır. Buna rağmen 28 Şubat sürecinde ülke genelinde hâkim kılınan hukuksuzluk girdabında üyeleri sürekli olarak baskılarla, yasaklarla, cezalarla karşılaşmıştır. Bugün ise 28 Şubat hukuksuzluğunun artık herkes tarafından lanetle anıldığı malumdur. Ne var ki, o karanlık dönemlerin tümüyle geçmişte kalmasının umulduğu bir vasatta geçmişin utanç dolu hatıralarını hatırlatacak manzaraların tekrarlanması üzücüdür, ibret vericidir.

Elbette Hizbut Tahrir’in düşünceleri ve Hilafet tezi herkesin kabul etmek, onaylamak zorunda olduğu fikirler değildir. Çeşitli gerekçelerle bu fikirler tartışılabilir, eleştirilebilir, kısmen ya da tümüyle yanlış veya gereksiz de bulunabilir. Ama bu fikirlerin beyan edilmesi engellenemez, engellenmemelidir. Düşüncelere yasak konulması da, yasağa karşı çıkanların baskıyla susturulmaya, engellenmeye çalışılması da kabul edilemez!

İslami camianın geniş bir kesiminde 15 Temmuz travmasının sebep olduğu giderek daha baskıcı ve keyfi bir tutumun belirginleşmekte olduğuna dair endişeler artmaktadır. Hizbut Tahrir örgütünün etkinliğinin iptali ile yaşanan hadiseler de bu kaygıyı güçlendiren yeni bir gelişme olmuştur. Hak, hukuk ve adalet ölçüleriyle çelişen bu tür tavırlara son verilmeli, keyfi tutumlar terk edilmelidir. Bu vesileyle sorumluluk makamındaki herkesi adalet ve merhamet ilkeleriyle hareket etmeye davet ediyoruz. Ve yine iktidar kibrine kapılmanın sadece daha fazla mazlum ve mağdur üretmekle kalan bir süreç olmayıp, sonuçta sahiplerine de felaket getirmesi kaçınılmaz olan bir yanlış olduğunu hatırlatmayı gerekli görüyoruz.

Rıdvan Kaya

Özgür-Der Genel Başkanı

Basın Açıklaması Haberleri

İmam Buhari Vakfı: Halep'in fethi mübarek olsun!
53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
"İşgalci İsrail’in spor takımları turnuvalardan men edilsin!"
Türkiye’nin göç raporu yayınlandı
“Çocuk katliamlarına, ayrımcılık ve şiddetine dur de!”