Emekli Amiral Atilla Kıyat'ın gündeme getirdiği bu ihtimalin yaygın biçimde tartışılıyor olması ordu iç kamuoyunun derin bir röntgenini veriyor.
Bütün generallerin toptan istifası diye bir ihtimal yok. Ama bu ihtimalin gündemde olması ve tartışılması inisiyatifin bütünüyle kaybolması demek. İstifa seçeneği bir tür pasif direniş yöntemi. Her an savaşa hazır olması gereken bir orduyu komutansız bırakmak, askerlik mesleğinin ciddiyetine ve vakarına yakışmaz. Daha kötüsü, böyle bir istifa komuta kademesini anlamsız hale getirir. Türkiye bir savaşta değil. Komutanların istifasının Türkiye'nin dış güvenliğinde bir açık oluşturması mümkün mü? 27 Mayıs darbesinden sonra tam 235 general emekliye sevk edilmişti. Ordunun üst kademesinde kala kala sadece 15 general kalmıştı. Bugün general kadrosu içinde orduyu komutansız bırakmayı içine sindiremeyecek general sayısı herhalde bu sayıdan fazladır.
Durumu tekrar tekrar değerlendirmek lâzım. Türkiye, meri hukukunu yargı eliyle işleterek, silahlı gücün kanun dışına çıkmasını engelledi. Üstelik "darbeye teşebbüs" suçunun takipsiz kalmayacağını göstererek geleceğimizi de emniyet altına aldı. Artık bir general eşi, "ne duruyorsun" dediği zaman o generalin, bu tutuklamaları hatırlatarak baskıya direnmesi mümkün olacak.
Savcılar "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçunu soruşturuyor. Mahkemeler bu iddia kapsamında muvazzaf ve emekli generalleri ve subayları tutuklayıp cezaevine koyuyor. Cami bombalamak, kendi uçağımızı düşürmek, müzedeki denizaltıya bomba koymak, cemaat evlerine silah yerleştirmek gibi planların tamamı, bu suçu işlemek için "cebir ve şiddet" kullanmayı ifade ediyor.
Ergenekon savcılarının ulaştığı bilgilerden bazıları, bu darbe teşebbüsü suçunun çok geniş ve birbiri ile uyumsuz unsurlardan oluşan bir koalisyonun işi olduğunu gösteriyor. Bu bilgilere Genelkurmay'ın da şaşırmış olması lâzım. Meselâ amirallere suikast hazırladığı iddia edilen grubun Genelkurmay'ı "Amerikancı", "işbirlikçi", "piyasacı" ve "başıbozuk" olarak nitelemesi ve bu grubun aşırı sol bir örgüt olan Devrimci Karargâh ile irtibatı ordu içinde çok ciddi bir güvenlik zaafı olarak yorumlanmalı.
Ergenekon davası kapsamında aynı torbanın içine sokulup cezaevine gönderilenleri de kendi arasında sınıflandırmak lâzım. Orgeneral rütbesine ulaşmış yüksek komuta kademesi iktidar oyununun zirvesinde, bütün taşları ileri geri hareket ettirerek darbe planlamışlar. Aydınlık grubu, 28 Şubat sürecinde bu darbeci grup ile irtibata geçen Dugin tarzı Avrusya(Avrasya değil)cıların ordu içindeki uzantılarını gösteriyor. PKK ile mücadelede büyük riskler almış, bugün kendilerini yalnız ve yüzüstü bırakılmış hisseden MAK'çılar öncekilerden çok farklı bir damar. Darbe şartlarını hazırlama yeteneği bu grupta var. Özel Harbin sivil uzantılarını da ayrıca değerlendirmek gerekir.
Artık ayrıntıları ile netleşen bu tabloyu önce Genelkurmay'ın ve vatansever bütün subayların doğru okuması lâzım. Siyaset üzerinde askerî vesayet hevesi ordu içinde bir yığın kara delik ve karanlık bölge yaratmış. Ordunun kendi hiyerarşisi içinde bile denetleyemediği bu karanlık bölgelerde suç örgütleri ve Türkiye'nin çıkarları aleyhine entrika üreten oluşumlar ortaya çıkmış. Askerin sivil idare tarafından denetlenememesi, hiyerarşik denetimi de etkisiz hale getirmiş.
Kimsenin endişesi olmasın. Artık kamuoyunun ortak malı haline gelen bilgiler ve deliller öncelikle ordunun iç kamuoyunun gündeminde yer alıyor. "Ülkeyi asker yönetsin" diyen askerlerin bile her şeyi yeni baştan düşünmeye başladıklarından emin olabiliriz. Geri dönüşü olmayan viraj geçildi. Askeri elindeki silahla siyasetin uzağında tutacak kalıcı kurumsal düzenlemelere geçilecek. Darbe artık askerler için mutlu bir rüya değil, düpedüz karanlık bir kâbus.
"Komutanların istifası" senaryosu zifiri karanlık içindeki mağaradan gün yüzüne çıkarken, gözü aydınlığa alışamayanların kapıldıkları yanılsamalardan sadece biri. Şükür ki artık her şey gün ışığında.
ZAMAN