Bir komutan, belli bir kesimin laiklik anlayışını herkese dayatmak, bunun için de Anayasa Mahkemesi'ni arkasına almak istiyor ve şöyle diyor: “Laikliği tanımlama, laikliğin ne olduğu ve ne olmadığı, neleri kapsadığı konularında en yüksek karar organı Anayasa Mahkemesi'dir. Onun kararı bağlayıcıdır…”
Bu komutana ve bugünkü Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğuna göre başörtüsü yasağı laikliğin gereğidir ve bu hükmü AİHM de onaylamıştır.
Peki bu bilgi ve hüküm doğru mudur?
Hayır, kesinlikle yanlıştır ve yanlış olduğu yıllarca önce tarafımdan (ve başka bilenlerce) ifade edilmiştir, ama “varak-ı mihr-ü vefâyı kim okur kim dinler”.
Belki o kesimden de okuyanlar olur diye -daha önce yazılanı- bir daha okuyalım:
YÖK (o yılların YÖK'ü) bunu devamlı yapıyor, yeni olan ise hukûkî dayanakların arasına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni (AİHM) sokması ve gerçeğe uymayan bir beyanla adı geçen mahkemenin de başörtüsü yasağını onayladığı izlenimi vermesi; yani açıkça halkı kandırmasıdır. Şimdi biz, AİHM'nin konu ile ilgili zabıtlarına dayanarak YÖK'ün açıklamasının gerçek dışı olduğunu ortaya koyacağız.
Bilindiği üzere on yıl kadar önce, başörtülü kızlara diploma verilmediği için Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na bir başvuru yapılmıştı, başvuru yanlış ve eksik yapıldığı, “Türkiye'de laik olmayan üniversite bulunmadığı ve bu sebeple başörtü yasağının öğrenim hakkını engellediği” ortaya konularak iyi savunma yapılmadığı için komisyon başvuruyu reddetmişti. Ancak Komisyon kararının istişarî olduğu ve bağlayıcı bir yanının bulunmadığı bilinmektedir.
Başörtüsü probleminin AİHM'ne (Komisyon'a değil) ilk intikâli, Refah Partisi'nin kapatılmasına yapılan itiraz sâyesinde olmuştur. T.C. Anayasa Mahkemesi'nin kapatma gerekçelerinden biri de “R.P.nin başörtü yasağına karşı çıkması ve yasağa uymayanları cesaretlendirmesi...” idi. AİHM üçe karşı dört oyla itirazı reddetti ve Anayasa Mahkemesi'nin kapatma kararını insan hakları ile ilgili sözleşmelere aykırı bulmadı. Ancak gerek kapatma kararını onaylayan dört üyenin ve gerekse buna karşı çıkan (karşı oy kullanan) üç üyenin ittifak ettikleri husûs, başörtüsünün rejim için bir tehlike doğurmadığı ve kapatma kararına gerekçe olamayacağıdır. İşte ifadeleri:
“Mahkeme (AİHM, dört kişilik çoğunluk) tek tek ele alındığı zaman RP yöneticilerinin tutumlarının özellikle İslâm başörtüsü meselesinde veya ibâdetlere göre kamu sektöründe saatlerin düzenlenmesinde... Türkiye'deki laik rejim için yakın bir tehlike teşkil etmediklerini de değerlendirmektedir...”
“(Üç kişilik azınlığın karşı oy yazısından) Bu kararda Komisyon, laik üniversitelerde İslâmî başörtüsünü yasaklayan yönetmeliklerin uygulanmasının, dilekçe sahiplerinin din hürriyetine zarar getirmediğini bildirmişti. Bize göre bu dâvâlar, şöyle veya böyle gereksizdirler ve sadece İslâmî başörtüsünün takılmasının cesaretlendirilmesi olayının bir siyasî partinin kapatılmasını haklı çıkarıp çıkarmayacağı sorusunu tartışmak söz konusu iken bunlar kesinlikle ileri sürülemez.”
Yukarıdaki alıntılar şu gerçekleri açıklık ve kesinlikle ortaya koymaktadır:
1. Başörtüsü yasağının insan haklarına uygun bulunduğu hiçbir zaman AİHM tarafından söylenmemiş ve yasak onaylanmamıştır.
2. AİHM'ne göre okullarda ve devlet dairelerinde kadınların, kızların başörtüsü kullanmaları laik rejim için yakın bir tehlike değildir.
3. Başörtüsü yasağına karşı çıktı, yasağa uymayanları cesaretlendirdi diye bir parti kapatılamaz.
4. YÖK'ün başörtüsü yasağını AİHM'nin de onayladığı izlenimi vermesi gerçek dışıdır, hîledir, aldatmadır.
5. Başörtüsü yasağını sürdüren YÖK'tür. Daha önce de yazdığımız gibi yürürlükte olan kanuna göre üniversitelerde kılık kıyâfet serbesttir. YÖK ilgili yönetmeliğe “Baş açık olacak” kaydını koymadığı takdirde yasağın hiçbir hukûkî dayanağı kalmayacaktır. Başını örten de açan da bunu, dînî inancı gereği yaptığını beyan etmiyor, kimse böyle bir beyana insanları zorlayamaz, şu hâlde bu bir kıyâfet tercihidir ve kıyâfet de serbesttir.
YENİ ŞAFAK