Komünizmin çöküşünden büyük bir değişim olacak

Dünya liderleri, 2009'un ilk üç ayında neler yaşanabileceğini gerçek anlamda kestiremiyor. Bunu, ekonomik krizle ilgili öngörüleri genelde doğru çıkanlar söylüyor: “Küresel ekonomik krizin, bu üç ayda ne tür felaketlere yol açabileceğine dair net kanaatleri yok” diyorlar.

Eğer böyleyse; Amerika'nın, Avrupa Birliği'nin, Asyalı merkez güçlerin önümüzdeki üç ay içinde varolan krizin hangi aşamalara ulaşabileceğine dair uygulanabilir bir stratejisi olmaması en az kriz kadar tehlikeli.

Şu bilgi sanırım gerçekleri anlamamız için ürkütücü bir ipucu veriyor: Sadece finans krizi dünya ekonomisine şu ana kadar 4.6 trilyon dolarlık zarar verdi. Bu şu anlama geliyor:

Şu haliyle, sermaye krizi, dünyanın belli başlı büyük olaylarının toplamından daha büyük zarara yol açtı. Bu rakam; Marshall Planı, Ayda Yürüyüş, NASA'nın şu ana kadarki tüm harcamaları, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı ve Irak işgalinin toplamından bile daha fazla…

Çünkü bütün bu krizlerin, operasyonların, planların buraya almadığım daha bir dizi olayla birleştirdikten sonra bile toplam maliyeti, enflasyona uyarlanmış haliyle, yaklaşık 4 trilyon dolar civarında.

Finans krizinin verdiği zararın miktarı ise, enflasyona uyarlanmış miktarı yaklaşık 4.6 trilyon dolar… Üstelik bu, sadece bugüne kadar olan bölümü. Bundan sonra, finans kriziyle ilgili her yeni gelişme ya da çöküş bu rakamı daha da büyütecek. Üstelik bu sadece finans kriziyle ilgili boyutu. Her ne kadar yaşananlar “küresel finans krizi” şeklinde tanımlansa da, finans sisteminin içine düştüğü bunalım, küresel ekonomik krizin sadece bir boyutu.

Gelecek dönemde, krizin finans sistemi dışındaki alanlardaki maliyetine ilişkin ise hiçbir öngörü yok gibi... Amerikan otomotiv sektörü çökme aşamasında. Bazı şirketler iflas ediyor, bazıları devlet yardımıyla yaşamaya çalışıyor bazıları ise birleşerek krize direnme yolunu seçiyor. Ama genel anlamda bir çöküş yaşandığı ortada. Aynı şey Avrupa'da da var. Otomotiv devleri devlet yardımı almaya çalışıyor, bir çoğu üretimi tamamen durdurdu. Ellerindeki stokları eritmeye çalışıyor. ABD'nin medya devlerinden çöküş işaretleri şimdiden gelmeye başladı.

Krize ilişkin bir başka çarpıcı durum tespiti daha var: Üretim sektöründe krizle ilgili endişeler devam ederken yine 2009 yılının şu anki finans siteminin tamamen çökeceğine işaret ediliyor. Temelde birkaç merkezin kontrolünde ve “dolandırıcılık” üzerine kurulu sistem artık yürümeyecek.

Bu teze göre Anglo-Sakson finans sistemi ve küresel hükümranlığı, önümüzdeki yılın yaz aylarında tamamen çökecek. ABD Doları'nın küresel dominant kur olma niteliği de son bulacak. 1944'ten 2009'a kadar süren mali egemenlik ve dolayıyla Anglo-Amerikan siyasi liderlik çökecek ama yerine ne konulacağı tam olarak bilinmiyor. “Çok başkentli ekonomi” ya da “çok kutuplu ekonomi” beklentisi öne çıkıyor. Bu arayış, “çok kutuplu dünya” gibi siyasi beklentilerle de birebir bağlantılı. Anglo-Amerikan merkez ile birlikte Avrupa bölgesi, Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan gibi yeni merkezlerin küresel iktidarı paylaşacağı öngörülüyor. Biz bunların içine, zorlayarak da olsa, Türkiye'nin de girmesi için büyük umutlar besliyoruz.

İki seçenek çıkıyor dünyanın önüne: Biri; varolan küresel temsil mekanizmalarının bu değişim sürecini yönetmeleri, ikincisi ise başarısız olup kaotik bir dönemin başlaması.

Yönetebilirlerse, bazılarına göre, “tek dünya devleti” benzeri bir siyasal yapı kendini hissettirecek. Çok kutuplu ama ulus üstü kuralların hakim olduğu bir dünya şekillenecek. Bir çok ülke, egemenliklerinden ciddi tavizler verecek. Bugünkü Avrupa Birliği modelini andıracak bir siyasal/ekonomik süreç işletilecek. Başarılamazsa ikinci seçenek öne çıkıyor; Kaotik bir dönem.. Muhtemelen bu dönem de benzer sonuçlara yol açacak ama daha sancılı biçimde.

Krizi gerçek boyutlarıyla yorumlayabilenler, gündelik gel-gitlerin ötesine geçebilenler, dar sokaklara sıkışıp kalmayanlar, farklı vizyon ve ihtimaller üzerine derinlemesine ve hayret verici önerilerde bulunuyor. Yeni “çok başkentli dünya”da yerimizi alacaksak, hiç değilse bir süreliğine mahalle kavgalarını bir kenara bırakıp bu serüveni en azından izleyebilmemiz gerekiyor.

Bazıları, krizin geride bıraktığı “enkaz”dan “insancıl kapitalizm”in doğacağına inanıyor. Ama bu geçiş döneminin “Komünizmin çöküşünden daha büyük değişime yol açacağını” öne sürüyor. BBC'nin ekonomi editörü Robert Petson, bu dönemde ekonomi üzerinde kontrollerin artacağını vurguluyor.

Krizle ilgili ilk yazılarımızda, bu derin ve sancılı değişime vurgu yapmış, bugünkü dünya düzeninin tamamen değişeceğini, Batı'nın yüzyıllara yayılan tek yanlı küresel hakimiyetinin sorgulanacağını, krizin bu değişimin hazırlayıcısı olacağını, sonrasında “yeniden ulus devletler” değil, “imparatorluk stratejilerinin tozlu raflardan indirileceği”ni vurgulamıştık.

Bir bayram günü, böyle bir yazı yazılmaz, panik havasına katkıda bulunulmaz. Sevince ortak olmak, ümit vermek gerekir, Türkiye için olumlu beklentileri göz önüne sermek gerekirdi.

İyi bayramlar…

YENİ ŞAFAK