Önceki yazımda Nazım Hikmet'in Şeyh Bedreddin portresini eleştirmiştim.
Tekrar ediyorum..
Şeyh Bedreddin'in 'Komünist Şeyh" olarak gösterilmesi tarihi gerçeklere uymuyor.
Bir okur bakın ne diyor:
"Anadolu tarihine bakarsak kendisine kök arayan sol hareketin çok zorlanmayacağını görürüz. Baba İshak'tan günümüze bu topraklar kök arayışı açısından çok zengin bir kaynak sunuyor".
Hiçbir itirazım yok.
İtirazım Baba İshak, Baba İlyas, Pir Sultan yerine Şeyh Bedreddin'in konulmasına.
***
Bana gelen sorular şöyle:
BİR: Bugün anladığımız 'Sünnilik' ve 'Sufilik' kavramlarını Bedrettin'in yaşadığı döneme bire bir uyarlayabilir miyiz. Örneğin Bedrettin hiç kendine "ben Sünniyim" demiş midir?
İKİ: Bedrettin bu kadar "Sünni" bir karakter idiyse, nasıl oluyor da "dedikodu" düzeyindeki bilgiler neticesinde idam edilebiliyor?
ÜÇ: Eğer Bedrettin bu kadar "sakıncasız" bir kimse idiyse neden yazdıkları yasaklanmaya çalışılıyor?
Cevap veriyorum..
Elbette Sünnilik de Sufilik de değişim geçirmiştir, Alevilik ve Bektaşilik gibi. Ancak Şeyh Bedreddin, "Hanefi" fıkhına bağlı bir alimdir. Şeyhin hiçbir eserinde Aleviliğine, Bektaşiliğine dair iz yok..
Kendi kardeşlerini, oğullarını saltanat bölünmesin diye boğduran bir padişahlık geleneğinde Şeyh'in idamını sorgulamanın alemi var mı?
Şeyh'in "Camiu'l Fusuleyn" isimli fıkıh kitabının medreselerde ders kitabı olarak okutulduğunu biliyoruz.
"Camiü'd-Düvel" yazarı Müneccimbaşı, "Tacu't-Tevarih" yazarı Hoca Sadettin, "Solakzade Tarihi" yazarı Solakzade Mehmet, keza İbn-i Arapşah, Şeyh Bedreddin'in müçtehit olduğuna vurgu yaparlar, Fusuleyn'e ve "Teshil" şerhine övgüler yağdırırlar..
Demek ki yasaklanmamışlar..
***
Bir başka itiraz da şöyle:
"Günümüzde yaşayan Bedrettini gruplar var. Şeyh Bedrettin'in Türkiye solu ve Alevi-Bektasi düşüncesinde önemli bir yeri var. Bu yer kuşkusuz Nazım Hikmet ile başlamaz."
Doğru söylüyor.
Trakya'da "Tarik-i Gülşeni" diye anılan "Alevi-Bedreddini" gruplar var.
Sevgili okur, Müfit Yüksel'in "Şeyh Bedreddin" kitabını okumuş olsaydı "Bedreddiniler"in detaylı şekilde ele alındığını görecekti.
Öte yandan Şeyh'in kitapları Süleymaniye ve İstanbul Üniversitesi kütüphanelerinde mevcut. Camiul Fusuleyn'in Arapça baskısı da elimizde.
Şeyh'in Alevi-Bektaşi düşüncesiyle ilgisi olup olmadığını merak edenler kitaplarına neden bakmazlar acaba?
Okumak da mı yasak?
***
Peki Şeyh Bedreddin Sünni bir alim ve sufiyse nasıl oluyor da Alevi-Bektaşiler tarafından pir kabul edilebiliyor?
Oluyor işte.
Bırakın isyan etmeyi, kendisinden medet bekleyen asileri evleri dönmeleri için ikna eden Şeyh Bedreddin'i "sosyalist bir kalkışmanın piri" olarak göstermek de böyle bir şey.
En başta da söyledim, ben bu 'kurmaca'ya iştirak etmiyorum.
Şeyh Bedreddin 'olduğu gibi' gösterilsin, derdim bu.
Ne yapayım şimdi, özür mü dilesem acaba?
Sol'a 'Sağ' aşı!
Bülent Ecevit vefat etmeden önce DSP'yi yeniden yapılandırmak istermiş..
2004'te kendisine varis olarak Zeki Sezer'i seçmiş ama sonrasında Yılmaz Büyükerşen'e göz kırparmış merhum.
Zeki Sezer, Ecevit'lere esip gürlemiş o sıralarda.
DSP çatısı altında 'merkez sağ'ı da içine alan yeni DSP hayal ediyormuş meğer..
Zaten Bülent Bey şairdi, romantik bir liderdi..
Bu yeni yapılanma için Yaşar Okuyan'lar, Murat Karayalçın'lar ve Sadettin Tantan'larla temas halindeymiş.
Allah rahmet eylesin ama hakikaten Bülent Bey hayalperestmiş!
İşin bir de şu yönü var tabii..
Bu ülkede 'sağ', 'sol', 'liberal' yahut her neyse, doğru dürüst bir parti olmuyor, olamıyor.
Elli yıllık bir siyaset adamının bulduğu çözüm, "aşure" partisi..
Yani, altı kaval, üstü şişhane..
Böyle bir parti olsa ne olur, olmasa ne olur?
Aklın karamsarlığı, iradenin iyimserliği
Yeni hükümete nasıl baktığımı, Gramschi'nin bu sözü gayet iyi özetliyor.
Bundan daha iyi bir ifade bulamazdım.
Bir taraftan şartlar çetin, mahalleler arasında dikenli teller çekilmiş..
Aklım karamsarlığa meylediyor bu yüzden..
Diğer taraftan "irade her türlü zorluğun üstesinden gelir" gibisinden bir iyimserlik içindeyim.
Kah, bora, sis, tipi içinde yaşıyor hissediyorum kendimi.. Kah, tatlı tatlı akan bir ırmağın kıyısında mest olur gibiyim.. Akıl, ince eleyip sık dokumayı önerir..
İrade ise devrimci bir iyimserlik üfler yüreğimize.. Filozoflar yaşadıkları hayatı pek değiştiremezler ama siyasetin iradesi "İskender'in Kılıcı" gibi nice kördüğümleri çözmüştür.
Dolayısıyla, bir dem sevinç içindeyim, bir dem kederdeyim. En iyisi Üstad Sezai Karakoç'un bir mısrasıyla bitirmek sözü..
"Yak yıldızlarını ayını ey kutlu gece
Bir kurban gibi yeniden başlamak gerekiyor işe."
YENİ ŞAFAK