Komplo teorileri zihinleri zehirliyor

Şahin Alpay

MHP ve CHP genel başkanları, hükümetin öncülük edeceğini söylediği, bu konuda temaslarda bulunduğu "demokratikleşme/Kürt açılımı"nın halkı ayrışmaya ve ülkeyi bölünmeye götürecek bir kötülük olduğunu, bu kötülüğün ("ihanet planı"nın) arkasında da ABD'nin, AB'nin olduğunu söylüyorlar.

Kapatılan RP'nin genel başkanı Necmettin Erbakan'a göre de girişim, yıllardan beri anlattığını hatırlattığı, "Haim Nahum Doktrini"nin, yani Siyonistlerin "Türkiye'yi İsrail'in bir vilayeti yapma" planının bir parçası. Bu yoruma, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da canı gönülden katılıyor.

CHP, MHP ve eski RP liderlerini buluşturan ortak bir zemin var. Bu zemin, zihinlerinin nesnel gerçeklerin tahlilinden değil, Karl Popper'in "dinsel batıl inançların laikleşmiş şekli" olarak tanımladığı komplo teorilerinden hareket ediyor olmaları. Komplo teorilerinin teşhis ve teşhirinin, ülkemizde bilimsel düşünme alışkanlıklarının yerleşmesi açısından hayati önemi var.

Bundan on yedi yıl önce, MÇP lideri Alparslan Türkeş'in "Yurdumuzda yaşanan olaylar emperyalizmin düzenlediği canavarca faaliyetlerdir. Teröristler emperyalizmin uşaklarıdır..." şeklindeki beyanından hareketle şöyle yazmışım: "Her şeyi emperyalizmle açıklama anlayışının ardında filozof Karl Popper'in 'toplumsal komplo teorisi' dediği 'teori' yatıyor. Bizde ve bilimsel düşüncenin fazla gelişmediği öteki ülkelerde yaygın olarak inanılan bu teoriye göre, toplumsal olaylar bundan çıkarı olan bazı güçlü odakların eseridir... Kimilerine göre emperyalistlerin veya komünistlerin, kimilerine göre de Siyonistlerin ya da misyonerlerin işidir. Tümüyle akıl ve bilim dışı olan bu batıl inançları bir yana bırakmanın zamanı gelmedi mi?" (Cumhuriyet, 15.02.1992)

Anlaşılan gelmedi... Bugün de aynı zihinler, hükümetin Kürt sorununa çözüm arayışını ABD'nin, AB'nin, İsrail'in Türkiye'yi ayrıştırma-bölme planı/komplosu olarak sunmaya çalışıyorlar. Artık kendimizi aldatmayalım: Kürt sorununu emperyalistler, Siyonistler ya da başkaları değil; eskimiş bir modernlik anlayışıyla Kürtleri yok sayarak, onları Türkleştirmeye kalkışarak kendimiz yarattık. Bu yanlış politikada ısrar ettiğimiz için bir kısım Kürtler isyan ettiler; PKK isyanı da bunların sonuncusu. Ve evet, şimdi bu isyanı bitirmek için bir fırsat var.

Çünkü: 1) İki tarafın militaristleri de sorunu şiddetle çözemeyeceklerini anladılar. 2) Ankara'daki hükümet, Kürtleri yok sayan kimlik politikalarının sürdürülemez olduğunu kavradı. 3) Irak Kürtleri artık Türkiye'yi bir tehdit olarak görmüyor, Türkiye ile yakınlaşmaya her zamandan daha fazla ihtiyaçları olduğunu görüyor ve bunun başlıca engeli olan PKK'nın tasfiyesine yardımcı olmak istiyor. 4) AB on yılı aşkın bir süredir Türkiye'nin üyelik şartlarını yerine getirmesi için Kürt sorununa sivil ve siyasi bir çözüm bulunması gerektiğini tekrarlıyor. ABD, Soğuk Savaş'ın başlamasından bu yana, özellikle de 11 Eylül sonrası dünyada, İslam dünyasındaki en güvenilir müttefiki ve ortağı olan Türkiye'de istikrara büyük önem veriyor. Barack Obama başkanlığındaki ABD, Türkiye'de demokrasinin yerleşmesine başka hiçbir Amerikan yönetiminin yapmadığı ölçüde büyük destek veriyor.

Kürt açılımı herhangi bir yabancı gücün halkı ayrıştırmak, ülkeyi bölmek için dayattığı bir kötülük değil, aksine Türkiye'nin 25 yıldır süren bir iç çatışmanın yol açtığı hesaplanamayacak kadar büyük manevi ve maddi kayıplardan sonra, eksikli-kusurlu demokrasisinin mümkün kıldığı tartışmalar sayesinde bilincine vardığı, ülkenin bütünlüğünü ve halkın birliğini korumak için aklın ve vicdanların emrettiği bir zorunluluk.

Oy hesaplarıyla aklın ve vicdanların emrettiğinin yapılması engellenirse, ayrışma-bölünme tehlikesinin asıl o zaman ciddi bir hal alacağını görmemek için gözlerin batıl inançlarla kör edilmiş olması gerekir.

ZAMAN