Kol Kırılır Kangren Olur

SEZAİ ARICIOĞLU

Hepimizin bildiklerini tekrarlamaya gerek var. Herkesin bildiklerini onlarca defa tekrarlamaya gerek var. Değil mi ki bilgi ve enformasyon çağında yaşıyoruz. Sorunlarımızda, avantaj ve dezavantajlarımızda buna göre değişkenlik gösteriyor; buna göre şekilleniyor. O halde sürekli tekrar etmeli usanmamalıyız.

Eskiden beri karşısındakine yaslanarak veya başka bir tabir ile muhalif olduğu şeyi kutsayarak var olmaya alıştırılmış geniş kitleler belki de en temelde bu yüzden muvaffak olamadılar, bugün de olmaları beklenmemeli.

İlk dönem muhalif siyasetin şekilleniş biçimi böyle olunca sonradan yani ikinci dönem diye tabir edebileceğimiz 1950 sonrasında oluşan muhalefetler de aynı hastalığa düçar oldular; belki de en başından hastalıklıydılar. Sosyalizmi-komünizmi savunarak bu şekilde politika üretip Amerikancılığa-kapitalizme karşı eylem koyanlar ve bu ülkede birşeyleri değiştirmek arzusunda olanlara bakıldığından en başta sistemin kutsallarına öykündüklerini görürsünüz.

Siz hem sistemi eleştireceksiniz hem olan bitene itiraz edeceksiniz hem zulme karşı duracaksınız ve bunu yaparken zulmün kaynağı ile barışık söylemlerde bulunacaksınız. Bu tür bir mücadele zulmü ortadan kaldıramayacağı gibi zulme ortak olmayı da beraberinde getirebilir. Katmerli bir durum var ortada yani.

Müslümanlar açısından da durum hemen hemen aynı değil midir?

En başta sağcı muhafazakar ve güçlünün yanında yer alarak başlatılan siyaset sonrasında kopmalar ve ayrışmalar yaşansa dahi bugün itibariyle neyi değiştirmiştir. Kendilerine örümce kafalı diyenlerin dayandıkları ideoloji olan kemalizme şirin görünülmeye çalışılmamış mıdır? Egemen sınıflar yobaz dedikçe, gerici dedikçe, mürteci dedikçe, bizimkilerin yapmadıkları şirinlik(!) kalmamıştır.

Serbest fırka’dan –AK Parti’ye / Milli Kalkınma Partisi’nden- Milli Nizam’a / Said-i kürdi’den - Fethullah Gülen’e kadar hangisinde, sistemle hesaplaşma, ondan ayrışma, zulme ortak olmama, kendi bağımsız özgün politikasını üretme gibi ifsada karşı açık ve net tavır alma gibi bir metod görebilirsiniz! Elbette ki göremezsiniz.

Serbest Fırka’yı kurarken baskının ve dayatmanın kaynakları ile vekil pazarlığına tutuşarak yola çıkmakla; tezkerenin kabul edilmemesi karşısında deliye dönmek arasında fark var gibi görünse de özünde bir fark olmadığı açıktır.

Genel olarak liberal bir politikayı benimseyen ve ortaya çıkmak için çok cepheli ortama geçilmesini bekleyen ve işi gücü ekonomik kalkınma ve daha güçlü bir ulus iradesi olan MKP ile; tüm derdi devlet müdahalesiyle milli ekonomik kalkınmayı sağlamak olan MNP arasında fark var gibi görünse de ciddi bir analiz yapıldığında pek bir farkın olmadığı ortaya çıkacaktır.

Eskisi daha akli giderken yenisine geçerek ilhama ve güya akıl-kalp ittifakına yönelip 1925 kıyamının ardından "Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyete bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılıç çekilmez ve ben de çekmem." (Asayı Musa s.250) diyecek bir gaflet ile; Kenyalı, Malezyalı, Nijeryalı çocukları Türkçe konuşturmak için çırpınmak farklı durumlar gibi görünse dahi kökeninde ciddi bir fark bulunmamaktadır.

Sisteme açık tavır almadan ve onu kutsayarak var olmayı deneyen tüm bu hareketlerin tevhid ve adalet adına süreç itibariyle yararları var gibi görünse de sonuçta büyük hayal kırıklıkları yarattığını müşahade ettik ve halen de etmekteyiz.

Yetmişli yıllarla birlikte yakın coğrafyadaki İslami hareketlerin çeviri ve telif eserlerinin etkisiyle hız kazanarak ilerleyen tevhidi uyanış ise bugün itibariyle; sahip olduğu birikim donanım ve tecrübenin yetersiz olması/yeterince kullanılamaması/kavramların algı düzeyinden bilince ulaşamaması birlikte iş yapma ve istişare ahlakının kazanılamaması ve diğer bazı etkenler sebebiyle yukarıda saymış olduğumuz hareketleri tetikleyen bir uyarı mekanizması ya da haşarı veya yaramaz çocuk muamelesi görmekten öteye geçememiştir. Bu, zamanla her iki taraf açısından da kabullenilen bir durum olmuştur. Medyatik tabiriyle radikaller yukarıda saydığımız örgütlenmelere adam(!) yetiştiren unsurlar olarak kalmışlardır.

En başta söylediğimiz gibi;

Hepimizin bildiklerini tekrarlamaya gerek var. Herkesin bildiklerini onlarca defa tekrarlamaya gerek var.