Ergenekon'da dün bir "şok" dalga daha gerçekleşti ve aralarında Ülkü Ocakları eski başkanı Avukat Levent Temiz, sanatçı Nurseli İdiz ve "Sisi" lakaplı Seyhan Soylu gibi isimlerin de bulunduğu 15 kişi gözaltına alındı.
"Sisi" 28 Şubat sürecinde kurgulanan Ali Kalkancı-Fadime Şahin hadiselerindeki rolüyle hatırlanıyor.
Dünkü operasyon "Ergenekon soruşturmasının hızının kesildiği veya artık gerileyeceği" yönündeki hinoğlu hin tezviratı çöpe göndermiş oldu.
* * *
Ergenekon operasyonları devam ederken, Danıştay sanığı Osman Yıldırım'ın basına yansıyan altı sayfalık "itiraf mektubu" hayli dikkat çekiciydi.
Danıştay davasında müebbet hapse mahkum olan Osman Yıldırım, Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Ahmet Zeki Durmuş'a sunduğu mektupta "Ergenekon örgütü Cumhuriyet'in bombalanması eylemini bana, Danıştay Suikastı'nı Alparslan Arslan'a, Başbakan'a suikast işini de Atabeyler'e verdi" diyor. (Bugün)
Yıldırım'ın mektubundaki itiraflar, Danıştay saldırısını gerçekleştiren "ulusalcı" tetikçinin kamuoyuna nasıl "dinci katil" olarak sunulduğu hususunda da fikir veriyor.
Bakınız, Osman Yıldırım ne diyor:
"Mensubu bulunduğum Ergenekon örgütü kendi daimi avukatına Danıştay olayını yaptırdıktan sonra, rızamı almadan benden rejim karşıtı radikal kökten dinci azmettirici rolünü oynamamı istemiş, böylesi bir karar almış ve uygulamıştır. Bu kararı kişiliğimle ve düşüncelerimle paylaşmadığı için kabul etmedim…"
Bu itiraflar, aynı zamanda Ergenekon tetikçisi Alparslan Arslan'ın Danıştay Provokasyonu'nda "radikal dinci katil" rolünde oynatıldığının ispatıdır.
A.A'nın "asla dinci bir katil olmadığını, ulusalcı olduğunu" ve "başından beri kamuoyunu yanıltmak için rolünün gereğini yerine getiren replikler söylediğini" bu sütunda kim bilir kaç defa yazdım.
Özelde Arslan'ın yaman çelişkileri; genelde ise darbeci- ulusalcı Ergenekon örgütü ile Danıştay Saldırısı arasındaki bağlantının kesinleşmiş olması bulmacanın parçalarını birleştirmeyi kolaylaştırmıştı.
"Danıştay hadisesinin ardında dinci bir örgütlendirme vardır" kuyruklu yalanı kamuoyuna nasıl yedirilmişti?
A.A'nın "gerçekte var olmayan bir dinci örgüt"ün şeyhi Salih Kurter'in türbanla ilgili anlattıklarından etkilenerek saldırıyı tasarladığı hikayesi uydurulmuştu.
Osman Yıldırım'ın "itiraf" mektubunda şu satırları yazılı:
"Halen Ergenekon'dan içeride olan Emin Gürses medyada 80 yaşındaki Salih Hoca'nın ismini telaffuz ederek 'Alparslan Arslan'ı azlettiren kişi budur' diyerek aslında A.A'ya talimat vermiş oldu. Arslan da bu doğrultuda savcılığa Şeyh'in ismini verdi."
"Dinci örgütün lideri Şeyh Salih" müebbetten yargılandığı Danıştay davasında nedendir bilinmez beraat edivermişti!
* * *
Alparslan Arslan, "senaryoda yer aldığı halde" olay esnasında tekbir getirmeyi unutmuş; buna mukabil, silahını ateşlerken "tekbir getirdiği" Tansel Çölaşan tarafından iddia edilmişti.
Sonraki sorgusu esnasında "Ateş ederken tekbir getirmiş olabilirim" diyerek unutkanlığını "telafi" etmeye çalışmıştı; Ergenekon'un "dinci katil" rolünde sunulan, ulusalcı tetikçisi!
A.A'nın babası İdris Arslan'ın açıklamalarında da "laikçi ayar"ın izlerini bulmak mümkündür. "Oğlum eylemlerini türban için yaptı. Ergenekon'la ilgisi yok" yalanını (22/7/08) Cumhuriyet'e demeç olarak vermesi "senaryo"ya pek uygundu.
Sonsöz: Osman Yıldırım'ın itiraf mektubundan sonra, Alparslan Arslan da bunca zamandır "dinci katil" rolünde oynamaktan bunalıp itiraflarda bulunursa kimse şaşırmasın!
Yeni Şafak Gazetesi