HAKSÖZ-HABER
10 yıllık AK Parti iktidarıyla ilgili anlatılan masallardan biri “Türkiye’de sermayenin el değiştirdiği, artık dindar kapitalistlerin iş başına geldiği” söylemidir. Siyasal yapının ekonomik yapı üzerindeki etkisini gerçeklere dayalı olarak analiz etme yerine muhalefet yapma adına bilinçli bir şekilde rakamlara takla attıran bu tarzı ekonomik göstergeler yalanlıyor. Sermayenin büyümesi ve serbest piyasa ekonomisi yapısını göz ardı eden popülist yaklaşım sanki Türkiye’nin en büyük zenginleri fakirleşmiş de yerlerini yeni zenginler almış gibi bir görüntü sunuyor.
Oysa gerçekler aksini söylüyor. Son 10 yılda Türkiye’nin en büyük sermaye sahipleri listesi değişmediği gibi tersine güçlerine güç katarak büyüdüler. Star gazetesinde Mustafa Karaalioğlu Koç Holding örneğinden yola çıkarak son yılda Koç sermayesinin ekonomik gelişimini rakamlarla gösteriyor ve zengin listesinde değişmenin olmadığını vurguluyor.
Yazıyı söz konusu yaygın söylemin ne kadar gerçeğe tekabül ettiğini tartışmaya açmak için iktibas ediyoruz:
AK Parti ve Koç Holding
Mustafa Karaalioğlu / Star / 15.11.2012
Türkiye’nin en büyük ticari grubu olan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç birkaç gündür önemli mesajlar veriyor. Büyüme, istihdam ve üretim gibi konular dahil genel ekonomi politikaları hakkında görüşlerini paylaşıyor. Özetleyecek olursak ekonominin genel durumundan memnun, Avrupa’daki krizin de Türkiye’ye imkanlar sunduğunu, özellikle de Koç Grubu’na önemli faaliyet alanı olan otomotivde daha elverişli rekabet için zaman kazandırdığını düşünüyor.
Bir önemli cümlesi de şu: “2013 yılında Türkiye (tahminen) yüzde 5 büyür, biz ise grup olarak bunun 1,5-2 katı büyürüz.”
Sevindirici bir tahmin... Türkiye’nin Koç gibi veya Koç’la aynı ligdeki şirketleri ortalamanın üzerinde büyüyebilirlerse bu hem büyüme hedeflerinin gerçekleşeceğini hem de ekonominin canlılığını garanti eder.
Mustafa Koç’un bu tahmininin gerçekleşeceğini söylemek de kehanet olmaz.
Zira, Koç Grubu son 10 yılda; yani AK Parti iktidarları döneminde Türkiye ortalamasının kat kat üzerinde büyümeyi başarmış çok başarılı bir işletmeler bütünüdür.
Kısa özet verelim...
2002 yılında ödenmiş sermayesi 203 milyon lira iken, 2011 yılında 2 milyar 536 milyon liraya ulaştı.
2002 yılında holdingin (borsa üzerinden) piyasa değeri 2.1 milyar dolar iken, 2011 sonunda bu değer 11.8 milyar doları buldu.
2002 yılında toplam varlıkları 681 milyon lira görülürken, 2011 yılı bittiğinde bu rakam da 98 milyar lirayı aştı.
Bir rakam daha... 2002’de iki haneli milyonlar seviyesinde olan yıllık net karı 2011’de 3 milyar 148 milyon lira olarak kaydedildi.
Bu rakamlara bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki Koç Grubu 2013 hedeflerini Mustafa Koç’un tahminlerinin üzerinde gerçekleştirebilir. İyi yönetilen, doğru zamanlarda doğru kararlar alan ve gelişmeleri iyi okuyan tecrübeli bir şirketten söz ediyoruz nihayet...
Tekrarlayalım bu hedefleri gerçekleştirmesi başta istihdam, vergi ve bütün alanlarda yaratılan katma değer açısından da Türkiye’nin fevkalade hayrına olur
Bilindiği gibi Koç Holding bugünün Türkiyesi’nde sahip olduğu ekonomik gücün ötesinde bir role sahiptir. Dünün Türkiyesi’nde de öyleydi. Koç Grubu, Eski Türkiye’nin de henüz emekleme safhasında olan Yeni Türkiye’nin de ticari yıldızıdır. Merhum Vehbi Koç ve ailesi her zaman zenginlik ve sanayi kavramlarının sembolü olmuştur. Bu zenginliğe devlet de alan açmıştır elbette. Ama Cumhuriyet’in kuruluş ve yoksulluk yıllarında da bugün milli gelirinin tarihi zirve yaptığı yıllarda da Koç Ailesi gücünü korumuş ve yukarıdaki rakamların da açıkça gösterdiği gibi gelişerek büyümeye devam etmiştir.
Bir ülkenin, bir ekonominin kökleşmesi ve piyasa düzeninin stabil olabilmesi için güçlü ve gelenekselleşmiş şirketlere ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu söylemeye gerek yoktur. Koç kadar eski olmamakla birlikte başka şirketleri de bu kategoride değerlendirmek gerekir.
Koç Grubu’nun bu parlak ticari başarısı Türkiye ekonomisinin gelişimini olduğu kadar serbest piyasanın AK Parti iktidarı karşısındaki bağımsızlığını da gösterir. Tayyip Erdoğan hükümetlerine atfedilen özellikle Erdoğan’ın şahsına bağlanan “sert ve baskıcı” iddiasının geçersiz olduğunu net biçimde Koç’un büyümesinde görüyoruz.
Nihayet bu grubun Erdoğan ve AK Parti fikriyatından pek hazzetmediği, hatta bu fikriyata karşı mücadele edenlerle dost olduğu malumdur. En kritik siyasi gerilim zamanlarında bile... Ve hatta, grubun “Onursal Başkanı” Rahmi Koç’un AK Parti’nin kuruluşu aşamasında Erdoğan’a karşı gazete manşetlerinden açıktan ithamlarda bulunduğu da bilinmektedir. Bazı aile üyelerinin en kritik zamanlarda hükümeti ağır ifadelerle eleştirdikleri de yine malumdur.
Buna rağmen ne Erdoğan, ne de partisi Koç Grubu’nun ticaretiyle uğraşmamıştır. Hatta, 2005 yılında en büyük ve en stratejik KİT’lerden biri olan Tüpraş özelleştirilerek, devletten bu gruba geçmiştir. Siyasi tavırları ve ideolojik angajmanları gerekçesiyle, Koç Grubu’nun ticaretine, eski ticari alışkanlıklarına ve dolayısıyla ortalamadan daha fazla büyümesine kimse karışmamıştır. İyi de yapılmıştır.
Bunu, iktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere baskı yaptığı propagandasına sarılanların da anlaması lazım. Baskıya meyli ve arzusu olan bunu önce sermayeye yapar. Zira, iktidar denilen nesnenin yarısı siyaset ise yarısı da ekonomidir.
AK Parti kendi zenginini yaratmak yerine ülkenin var olan ekonomik değerlerinin daha da zenginleşmesini tercih etmiştir.
Öyle olmasaydı ne Koç Grubu böyle büyüyebilirdi, ne de “Türkiye’nin en zengin 100 Ailesi” on yıldır aynı alfabe içinde dönüp dururdu.