Çözüm sürecinde çözüme daha yaklaştık denilen ortamda aniden her şeyin bittiğine işaret eden ya da öyle algılamamız istenen bir ortam oluştu. Sürecin ne kadar sağlıklı, olması gerekeni temsil ettiği ayrı bir soru ama bitmesi durumunda ortaya çıkacak faturanın bedelini hep beraber ödeyeceğimiz kesin.
Bölgedeki yeni uluslararası denklemin sadece Türkiye değil Irak, Suriye, İran'ı da içine alan geniş bir coğrafyanın geleceğini adeta 'Kürt meselesi'ne endekslediği daha net ortaya çıkıyor. Başka bir ifade ile Kürt meselesi Ortadoğu'nun şekillenmesinde bölgede etkin tüm aktörler için anahtar rol oynayacak. Bu stratejik değerin kullanıma sokulmasının Kürtlerin ne kadar hayrına olacağı, hele hele diğer etnisitelere, sınırların akıbetine dair neler getireceği hakkında kesin hüküm vermek kolay değil. Ama kesin olan şu ki, Kürt meselesi Kürtlere bırakılmayacak kadar önem kazanmış bulunuyor. Asıl sorun, Ortadoğu'nun geleceğini yüzyıl öncesinde olduğu gibi bölge dışı küresel aktörlerin mi yoksa kendi iç dinamiklerinin mi belirleyeceğidir.
Bu çerçevede gözden kaçan bazı konularda bir kaç hatırlatma yapmakta yarar var:
Devletin bu zamana kadar sürdürdüğü politikalar, son on yılda yapılan her iyileşmenin Kürtçü örgütün silah zoruyla elde ettiği bir kazanım olduğu algısını güçlendirirken zorla elde edilen taviz duygusu da içten içe işlendi. Bu algının yaygınlık kazanması, PKK'nın elindeki en büyük propaganda silahına dönüştü ve her türlü iyileştirme ve iyi niyeti tek taraflı baştan mahkûm eden bir formül inşa etti.
Çözüm sürecinde pratikte PKK'yı doğrudan tüm Kürtler adına söz söyleme ve temsiliyet konumuna yükseltmiş oldu. Çatışmanın tarafları olarak örgütün muhatap alınmasını gerektiren şartlar daha önceki algıyla birleştirilince derinden derine her şeyin örgüt perspektifinden açıklandığı, yönlendirildiği bir ortama dönüştü.
Ne ideolojik olarak ne sosyal olarak Kürtçü yapılanmalardan uzakta duran Müslüman Kürt tabanı ve ona dayanan örgütlü yapılarda dışlanmışlık duygusunu doğurdu ve bu durum, ortada kalan geniş kitlenin, söylemini eskiye göre yumuşatan örgüte kaymasına neden oldu. Müslüman Kürt tabanı tekeline almaya çalışan ve Stalinist laik ideolojinin dışında kalan tüm grupları sindiren yapının her tür uluslararası angajmana hazır olması sürecin en zayıf halkalarından birini oluşturdu.
Açıkça söylenmesi gereken, Türkiye'nin bölgesel denklemde Barzani faktörünü öne çıkararak sorunu kontrol etme stratejisinin sonuçları itibarıyla bölge ve bölge dışı ülkelerin farklı hesaplarıyla çatışmış bulunması. Irak'ın fiili bölünmesi anlamına gelecek Kuzey Irak yapılanması ve petrol politikasının Türkiye'den destek bulması özellikle İran jeo-stratejisi açısından tehlikeli bulundu.
Geleneksel olarak Kürt meselesini Kuzey Irak üzerinden çözme stratejisini yürüten Amerika'yla uyuşan Türk politikası petrol ticareti konusunda hem ABD hem İran'la karşı karşıya geldi. Bu çerçevede Almanya eksenli müdahale ile ABD-İran-Rusya ekseninin stratejik teğet noktasında buluştuğu söylenebilir.
Kobani üzerinde laik Batı'nın radikal İslam'a karşı özgürlük savaşı imajının pekiştirilmesi ve Batılı medya kanallarının bilinçli algı kampanyasıyla buna katılması bu bileşimin sonucudur.
Açıkça söylemek gerekirse Kobani üzerinden muhtemel bağımsız Kürt hareketi için bir tarih inşa edilmek isteniyor. Zira laik Kürt hareketi için bir Stalingrad efsanesi gerekiyordu...
Kurgusal ulus-tarih yazımı için kahramanlara ve kahramanlık öyküsüne her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Kobani'ye simgesel değer yükleme çalışması, denklemi yeniden kurmaya yönelik yeni bir müdahale olarak okumalıdır.
Geleneksel Kürt karakterinin çatışmacı, parçalayıcı özelliğine karşın inşa edilen Öcalan liderliği tüm ayrışmaları kapatan bir temsiliyet ifade ediyor/du. Çok az rastlanan bu ortak liderlik kültünün parçalanması örgütün daha geniş tabana hitap etme kazanımını yitirmesi anlamına gelecektir. Yeni bir sosyolojik denklemin kurulmasının siyasi sonuçlarına örgütün ne kadar hazır olduğu tartışmalı.
Kürtlerle örgütü farklı ele alan, süreçle Kürt halkının tüm insani taleplerini birbiriyle senkronize hale getirecek, farklı temsiliyetlere hayat hakkı tanıyacak yeni tanımlamalara ihtiyaç var.
YENİ ŞAFAK