Klişe Polemik ve Endişelerin Ufku

Rakı sofrasından, kadın-erkek dans etmekten, yüzünü Batı’ya sırtını İslam’a dönmekten öteye gidemeyen modernleşme öyküsünün nihayete ermesi en büyük korku sebebi.

Kenan Alpay / Haksöz Haber

19. Milli Eğitim Şurası yine bildik-tanıdık ama son derece bıkkınlık verici polemikleriyle kamuoyunu epeyce meşgul etti. Daha kötüsü klişe polemikler üzerine kurulan bu gündem işgali epeyce devam edecek gibi. Şura’nın aldığı bir dizi tavsiye kararı hemen her vesileyle ‘ilerici-gerici, aydın-cahil” polemikleriyle maruf Kemalist iktidar sınıfları için yeni bir hareketlilik vesilesi oldu.

Tecrübeyle sabit olduğu üzere Türkiye’deki iktidar sınıfları ‘karşı devrim’ feryatları yükselterek hegemonyalarını sağlama almak konusunda son derece marifetlidir. İlaveten Şura’da alınan 179 tavsiye kararı karşısında takındıkları tutumla Kemalist iktidar sınıfları kadar onun sol-liberal hatta Kürtçü versiyonunun da çok derin endişelere gark olduğu ise ayrı bir ibretlik tabloydu elbette ki.

Ne Kürtçe Ne Osmanlıca!

Şura’da alınan tavsiye kararlarından biri de Osmanlıca’nın liselerde seçmeli ders olarak okutulması yönündeydi. Gerekli mi gereksiz mi, başarılabilir mi başarılamaz mı, hangi ihtiyacı karşılar hangi ihtiyaçları gölgeler gibi pek çok sormak mümkün hatta gerekli. Fakat seçmeli Osmanlıca dersi meselesinin bir anda ‘karşı devrim’in en ölümcül silahı olarak algılanması ve lanse edilmesinde ciddi bir problem var.

İkna Odaları gibi iğrenç bir psikolojik işkence düzeneğine imza atmış Nur Serter gibi Kemalist kadın fenomenlerinden sadır olacak fikirleri aklı başında kimse zaten fazla önemsemez. Serter’in yanında dizilen CHP’li kadın vekillerle birlikte seçmeli Osmanlıca tavsiyesinden aldığı mesaj şuymuş: “Arap alfabesini okullara zorunlu olarak sokmak ve Harf Devrimine karşı darbe yapmak. Bu Harf Devrimine yapılan darbedir.” Serter’de tecessüm eden bu mantık Tek Parti ve askeri cuntaların pratiklerinden bir adım olsun ileriye geçemeyecek kadar sığ, şaşı ama daha önemlisi düşmanlık hisleriyle dolu.

Peki ya, yıllar boyunca Boğaziçi Üniversitesi’nin liberal-sosyal demokrat siyaset bilimcisi olarak pazarlanıp CHP’ye transfer edilen Binnaz Toprak’ın “bunlar hayali projeler” deyip kestirip atmasına ne demeli. Eşi Zafer Toprak’ın son 200 yılda basılan Osmanlıca eserlerin hemen tamamına sahip olduğuyla övünürken Osmanlıca öğrenmeyi hem pedagojik hem de pratik açıdan anlamsız sayabiliyor. Yetmiyor bir de üstüne entelektüel-ilmi tecessüsü sabote eden şöyle bir cümle kurabiliyor: “Birinci Meclisin tutanakları yeni harflerle yayınlandı, niye eski harflerle okumamız gerekiyor?” Eskiyi kurcalamanın ne âlemi var, siz o işi bize bırakın hasetliği bakın nerede zirve yapıyor: “Her şeyden önce çocuklarımıza Türkçe, Matematik, fen bilimleri dersleri, yabancı dilleri öğretelim.”

Yazının Devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye