Haksöz Haber
"Klasik Devlet Refleksi Hep 'Mağdur' Üretmiştir" başlıklı yazıda Kaya, PKK'ya karşı yürütülen savaşın Kürt halkının tamamına karşı yürütüldüğüne dair bir algı oluşmasına sebep olunmaması için iktidarı, bu savaşın kapsamına HDP'nin de alındığına dair söylemlerinden vazgeçmeye çağrıyor.
PKK'nın operasyonlar başlamadan evvel dile getirdiği saldırgan sözlerle, gerçekleştirdiği saldırgan eylemlerin AK Parti karşıtlığını saplantı hâline getirmiş çevrelerce görmezden gelindiğini dile getiren Kaya, HDP'li siyasîler ve destekçileri tarafından serdedilen mesnetsiz komplo teorilerinin mezkûr çevrelerce içselleştirildiğine dikkat çekiyor.
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde ortaya atılan tüm iddialara rağmen şimdiye kadar sergilenmiş tutumlardan daha ölçülü ve daha kapsayıcı tutumlar geliştirmenin daha yararlı olacağını söyleyen Kaya, sorumluların dikkatini "tipik devlet refleksi"yle hareket etmekten uzak durulması gerektiğine çekiyor.
Rıdvan Kaya'nın Yazısı:
İktidar, topyekün Kürt halkına karşı mücadele edildiği ithamını boşa çıkartmak istiyorsa, PKK ile yürütülen savaşı HDP’yi de kapsayacak şekilde genişletmekten kaçınmalıdır!
Çözüm sürecinin tıkanması ile birlikte yeniden savaş ortamına dönülmüş oldu, bir kez daha çatışma ve ölüm haberleri yağmaya başladı. HDP’liler tüm bu olan biteni Erdoğan’ın erken seçim hesabıyla izah etmeye çalışıyorlar. O kadar ki Suruç eyleminin bile bu planın bir parçası olarak kotarıldığı bizzat S. Demirtaş tarafından ileri sürülebiliyor.
İlginçtir komplo düzeyi bir hayli gelişkin bu yaklaşım muhalif siyasi ve gazetecilerden de geniş bir destek görmekte. Daha Suruç saldırısından önce PKK’nın en yetkili ağızlarından ardı ardına yapılan meydan okumalar, devrimci halk savaşı başlatma çağrıları ise ısrarla görmezden geliniyor. Aynı şekilde PKK mensuplarınca ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen eylemlere, sadece askeri, polisi, karakolları değil; ambulanslardan halk otobüslerine, sakalından ötürü IŞİDçi diye yaftalanan vatandaşlardan demiryolları çalışanlarına kadar genişletilen saldırılara rağmen hala çatışma sürecinin faturası Hükümete çıkartılmaya çalışılıyor.
AK Parti karşıtlığının bazılarında adeta bir saplantıya dönüştüğüne kuşku yok. Tüm olan biten bu ilginç ve de çarpık mantık süzgecinden geçirilip öyle sunuluyor ve dolayısıyla da ortaya bu tür mesnetsiz ithamlar çıkıyor. Şüphesiz sürecin gelişimine ilişkin gerek niyet, gerekse de başvurduğu yöntem üzerinden Hükümete birtakım eleştiriler yöneltilebilir, yanlışlarına dikkat çekilebilir ama bunca hadiseden sonra askeri operasyonlara neden başvurduğunu sorgulamanın haklı bir yanı olduğu söylenemez.
Mamafih bu süreçte Hükümet cephesinden ve bilhassa da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sergilenen bazı yaklaşımların yanlışlığına dikkat çekmekte de yarar var.
(...)