Kıyamet kopmadı

Serdar Demirel

Her medeniyetin kendi zaman telakkisine has bir takvimi olduğu bilinir. Medeniyetler, önemli gördükleri bir günü takvimin başlangıç günü kabul ederek zamanı ve zamanın akışı içinde bulunan hadiseleri, meydana geliş sırasına göre sıralayarak, hayatı buna göre tanzim ederler. Bunlardan birisi de son günlerde medyanın gündemimizden düşürmediği kadim Maya takvimidir.

Mezoamerika yerlilerinin oluşturduğu antik Maya takvimine dayanılarak yapılan bir çılgın yoruma göre, 21 Aralık 2012’de kıyamet kopacaktı. Kehânete göre Türkiye saatiyle 13.11’de Maya takvimi sona ermiş olacak ve dünya karanlığa gömülecekti.

Yine kehânete göre kopacak kıyametten Fransa’nın güneybatısındaki Pirene dağlarında bulunan Bugarach köyü ile Türkiye’deki Şirince’de yaşayanlar beklenen altüst oluştan etkilenmeyecekti. Buna dair efsaneler yazılı ve görsel medyada geniş yer aldı. O derece ki, 270’i Selçuk Belediyesi’ne akredite, 300’ün üzerinde basın mensubu o gün Şirince’de meydana gelecek olayları haber vermek üzere bölgeye gitmişti.

Ama o ân gelip çattığında kıyamet kopmadı, küreselleştirilen bu haber fos çıktı. Aklı başında insanların tâ başından bu hurafeye itibar etmemesi gerekirdi. Ama dünyanın birçok bölgesinde sığınak hazırlayanların, yiyecek stoklayanların, o güne özel ayin yapıp dua edenlerin çıkması bu hayâlperest seneryoya itibar edenlerin olduğunu gösterdi. Bizde de birileri Mehdi’nin o gün geleceğini iddia etmişti.

Medyanın geniş yer verdiği kıyamet kehâneti ontolojik bunalım yaşayan çağdaş insanı tedirgin etmeye yetmişti. Çünkü bilimsellik iddiasını fetişleştirse de modern insan, “Ya doğruysa” kuşkusunu da bilinç altında taşımaktaydı.

Dünyanın ilgisinin kıyamet senaryosuna teksif edilmesini fırsat bilen kimi ünlüler de bu fırsatı kullanarak bedavadan reklam yaparak, günlerce adlarından söz ettirdiler.

Kıyametin kopmasından etkilenmeyeceği söylenen Bugarach ve Şirince bölge sâkinleri de oluşturulan korku atmosferini ticarî kâra dönüştürme yoluna giderken hükümetler ise bedavadan turizm amaçlı tanıtım yapma yolunu seçtiler.

Bana asıl garip gelen husus ise, Müslüman ülkelerin medyasının da bu kehânete geniş yer vermesiydi. Hem de Müslümanların inandığı Kur’an-ı Kerim’de kıyametin kopacağı saatin bilgisinin sadece Allah (c.c) katında olduğu sârih âyetlerle kayıt altına alınmışken.

“Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.” (A’raf: 7/187)

Bu meyanda Lokman sûresi: 31/34 âyeti ile Ahzab sûresi: 33/63 âyetlerine de bakılabilir.

Efendimiz’e (sas) dahi kıyametin ne zaman kopacağının bilgisi verilmemiştir, O’na bildirilen ise sadece alâmetleridir. Efendimiz’in (sas) kıyametin alâmetleri hakkında bildirdiği bilgiler de iki kategoride tasnif edilmiştir; büyük alâmetler ve küçük alâmetler diye.

Küçük alâmetlerin zuhûr etmiş olduğunu ve zaman zaman da tekerrür edip durmakta olduğunu biliyoruz. Ama büyük alâmetlerin ne zaman vuku bulacağını bilmiyoruz. Henüz büyük alâmetler vuku bulmamışken Müslümanların bu türden hurafelere itibar etmesi mümkün olamaz. Bu tür kıyamet senaryoları ne ilktir ne de son olacaktır. Müslümanlara düşen, gaybla ilgili meselelerde sadece vahyin verdiği bilgiye itibar etmek olmalıdır.

YENİ AKİT