Tarihi bir “komplolar dizisi” olarak algılayan (ve örnekleri bir hayli yaygın olan) dünya görüşü üstüne yazmıştım. Bunun karşıtı bir görüş de var, ama “karşıtı” olsa da, aynı insan bunların ikisini birden barındırabiliyor zihninde. Şunu kastediyorum: önüne “kitle eylemi” etiketini iliştirebileceğimiz her şeyi yüceltmek. Günümüzün Türkiye’sinde bu ikincisi de epey yaygın bir biçimde yapılıyor.
Bizim toplum, tarihinin “AKP’li dönem”ine 2002’de girdi. Bir süre sonra “Bayrak Mitingleri”ni gördük. Bunlar “kitle eylemi”nin örnekleriydi. Toplanan kalabalıklar etkileyiciydi ve aramızda birçoklarını etkiledi de. “İşte, kitleler tarih yapıyor” dedirtti bazılarımıza.
Ama böyle olmadı. Bu mitinglerden az sonra seçim oldu ve mitinglerin hedefi olan iktidarın oy oranını çok ciddi bir şekilde arttırdığı görüldü. Bu oyları toplayan parti “tarih yapma”ya devam etti.
Milyonların yaşadığı modern toplumlarda, böyle kalabalık gösteriler dahi aldatıcı olabiliyor demek ki. Binlerce insanın bu gibi gösterilerde etkin bir biçimde bulunmasının elbette ki bir anlamı var. Elbette ki küçümsenecek bir şey değil. Ama dünya da, 1830’ların, 1848’in vb. dünyası değil artık. Başka türlü mekanizmalar işliyor
Daha önemli konu, kitlelerin kalabalık biçimde sokağa, meydanlara dökülmesi, özellikle bu “modern” dünyada, sandığımız kadar kendiliğinden bir olay olmuyor. 1830, 1848 büsbütün kendiliğinden miydi, bilemem. İletişim imkânlarını kıyaslarsak, muhtemelen şimdikilerden daha çok öyleydi (tabii henüz çok taze “Tahrir” gibi olaylar kendiliğindenliğin modern örnekleri olabildi). Şimdikilerde “miting mühendisliği” çok daha kolay; imkânları çok daha geniş. O “Bayrak Mitingleri”nde mühendisliğin payı bir hayli yüksekti. Ama o zamandan beri bu imkânlar azaldı ve yeni “Bayrak” girişimleri girişenlerde hayal kırıklığı yarattı.
AKP karşısında oluşan cephe düşmanı yok etme uğraşında ilene geçen her fırsatı kullandığı için, sokağı zorlamakta veya bu gibi gösterilerden yararlanmakta da bir sakınca görmüyor. Bunu söylemek, yapılan her şeyi “Ergenekon Örgütü”nün planladığını söylemek değil. Böyle bir iddia insanı yeniden “tarih büyük bir komplodur” teorisine getirir. Ne var ki, bugün Türkiye siyasetinin cirit alanında at süren oyunculardan biri elbette ki o adla düşündüğümüz örgüt ve o cephenin ürettiği bütün eylemler, cephenin en büyük üyesi olduğu için herkesten çok onun kazanç hanesine yazılıyor.
“Tarih yapan” türden kitle eylemleri şu çok yakın tarihte çeşitli Arap ülkelerinde statükoyu parçaladı (ama henüz yerine ne konacağı belli değil). Öte yandan, gene bugünlerde, Yunanistan’da, hem de bayağı vurdulu kırdılı kitle gösterileri oluyor. Gelgelelim, bunların hepsini adı “kitle eylemi” olan tek bir sepete koymak, bana doğru görünmüyor. Mısır’da, Tunus’ta, Yemen’de olan, Suriye ve Libya’da olmaya devam eden gösteriler, eylemler, miadını çoktan doldurmuş sosyo-politik düzenleri yıkmaya yönelik. Kitleler bunların yerine ne koyacakları konusunda kararsız olabilirler, ama neyi istemediklerini çok iyi biliyorlar ve bununla mücadelede herhangi bir kararsızlık geçirmiyorlar.
“Tarih yapmak” da, düzene karşı böyle başkaldıran kitle eylemleri bağlamında mümkün olan, gündeme gelen bir şey.
Yunanistan’da olan ve bizim “Bayrak”lar ya da daha küçük benzerlerinde görülen ise, birbirlerinden çok farklı olsalar da, son analizde “düzeni koruma” içgüdüsünde ortaklaşıyor.
Bizim yakın tarihimizde bu tür bir ilişki 2002’den sonra çok belirginleşti, ama o tarihte başlamadı. Şu birkaç gün, yakın geçmişin bu tip olayları üstünde durmak fena olmaz.
TARAF