Kitapla Var Olmak

Devam et, kopma kitabından. Kurban etme algılara kitabı. Kendini ona aç ki yüreğine girmede yol bulsun. Gözlerinle bakmalı, gözlerinle görmelisin kitabın güzelliklerini. İşte o zaman kitabı yüreğinde hisseder, zihninde şevkini tadarsın.

İhsan Taş / Haksöz Dergisi Sayı: 334 - Ocak 2019

Niçin kitap okuruz? Okumak önemli midir? Önemli olan okumak mı anlamak veya bir şeyler öğrenmek mi? 

Çok kitap okuyabilirsiniz, hatta aynı kitabı birden fazla okuyabilirsiniz ama anlamamışsanız, okuduğunuz size bir şey kazandırmamış ise kendinizi okumuş sayar mısınız? 

Bilinçlenmeye ihtiyacı olan bir toplumun, ihtiyacını giderme yolunun okumaktan ve düşünmekten geçtiğini, okumanın ölçüsünün fazla kitap okumak değil, okunanı özümsemek olduğunu bilmek gerektiği unutulmamalıdır. Hz. Peygamber “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.”1 buyurmuştur. İşte okumaktan anlaşılması gereken, bilginin kişiye ve topluma yarar sağlama esasıdır. Kitap okumayı boş vakitleri dolduracak bir aktivite değil bir ihtiyaç olarak görmeli, anlamak ve düşünmek esas alınmalıdır.

“Anlamak için bir kitabın püf noktası nedir?” sorusuna verilecek en uygun cevap hiç şüphesiz merak olacaktır. Merak ediyorsanız anlamışsınız demektir. Merakınızı kitaba soru sorarak giderebilir ve bu şekilde anlama çabanızı geliştirebilirsiniz. Bir şeyleri öğrenmenin merakıyla kişinin okumaya adapte olması anlamak ve öğrenmek için mesafe kat etmesine yetecektir. Peyami Safa, “Yazar ile kol kola gezen samimi bir arkadaş, bazen de ringde çarpışan iki rakip pozisyonu takınmamız gerekiyor.” der. 

Kitap okurken önemli olan neyi, niçin okuduğunu bilmektir. Bedenin sıhhati için spor ne ise zihin için de okumak ve tefekkür odur. 

Kitaba bakış ve okuma kişiye göre değişebilir. 

Okumak ve anlamak isteyenlerden olmak için, kitabı evin bir süsü, boş zamanların geçirildiği bir araç olarak görenlerden değil, hayatı anlamlı kılan bir aktivite olarak değerlendirmek gerekir. Bu minval üzere kitaba yaklaşmanın gerektiğini, anlamak ve yaşamak için reel bir nüans sağlayacağı kanaati boş bir ihtimal değildir. 

Kitaba, rafları süsleyen değil, hayata anlam katan vicdanın süsü, bir aktarma aracı, temiz ve temizleyici, bir düşünme ve eylem aracı, bir değişim ve dönüşüm gücü, bir vesika nazarıyla yaklaşmak kitabın hakkını vermek olacaktır. 

Kitabın rengi ve kokusu vardır âşıklarına. Hissedilir. Sadece bakmak yetmez, göz gezdirmek yetmez, anlamak için dokunmak da gerekir.

Kitap samimidir, yalan konuşmaz. Doğru yaklaşırsan dosttur.

Kitap ile var olmanın anlamını hissediyorum kitabın kâğıdına dokununca. Sayfaları çevirince hissediyorum kitabın doyulmaz sıcaklığını. Rahatlıyorum, öyle ki arınıyor beynim. Pozitif bir enerji hissediyorum. Kitaplığıma çekiliyorum. Bakıyorum daha önce baktığım kitaplarıma. Bir daha bakıyorum, bir daha... 

“Anlamıyorum, kafam almıyor!” dememek lazım okuyunca. Kitabın, sadık bir dost olduğunu hatırlatır sana. Ellerini, ayaklarını, gözlerini ve kulaklarını düzeltir adeta. Yönüne yön verir. Farkında olmazsın belki ama sana bir çevre olmuştur, salih kılmıştır seni. Kitabı okumak ve anlamak budur aslında, okuduklarını tekrarlamak değil. Bir hoca ile öğrencisi arasında geçen diyalog kitap okumanın insan üzerindeki faydasını yeterince anlatır türdendir:

“Bir defasında hocama dedim ki: “Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.” Bana bir hurma uzattı ve dedi ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye.” Yedikten sonra bana sordu. Şimdi sen büyüdün mü? “Hayır!” dedim. Dedi ki: “Büyümedin fakat o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, saç oldu, tırnak oldu, hücre oldu.” Anladım ki okuduğum kitap da öyle dağılıyor. Bir kısmı kelime dağarcığımı zenginleştiriyor, bir kısmı bilgi ve marifetimi artırıyor, bir kısmı ahlakımı güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmamda üslubuma incelik katıyor. Her ne kadar ben hissetmesem de… (A. Dertli)”

Okuduklarını tekrarlayamamak ya da okuduklarını aktaramamak bir zaaf değildir. Bu, okumaktan uzak tutucu bir sebep de olmamalıdır. Çünkü kavradıkların sana ayak olmuş, göz olmuş, kulak olmuştur. Hikmeti aramada ve ulaşmada bir vesile olmuştur. 

Dikkat, oku diyor Allah. Rabbini ve insanı… Her ikisini... Oku ki okuduklarını tanıyasın ve konumunu bilesin. 

Sonra yoluna devam et diyor kitap, hiç durmadan. Uyarır, durduğun an gevşersin, zaafların ezer seni der. Başlamalısın okumaya hiç durmadan, yorulmadan. 

“Kitap yüklü eşekler” bilmez kadrini kitabın. Onlarda okuma vardır fakat tanıma yoktur, hikmet yoktur. Kitap sevmez onları, rehberlik de etmez ukalalara. Çünkü bilmezler hakikati. Gönül gözleri kördür. Kalpleri kilitlidir. Onlar ayetteki “Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?”2 ifadesinin bilmeyenleridirler. 

Al kitabı eline ve aç diyor kitabın. Bismillah de. Hamd ile Rabbini yücelt. Rahman’ın rahmeti ile müstakim ol. Delalet ve gazaba uğramışları öğren kitabından. Anla, düşün, tefekkür et. 

Devam et, kopma kitabından. Kurban etme algılara kitabı. Kendini ona aç ki yüreğine girmede yol bulsun. Gözlerinle bakmalı, gözlerinle görmelisin kitabın güzelliklerini. İşte o zaman kitabı yüreğinde hisseder, zihninde şevkini tadarsın. Kitabı okumak yeni dünyalara, yeni düşünce ve kelamlara açmaktır kendini.

Dokun kitabına, kari ol. Kaybetmezsin inan, yeter ki dostunla iyi geçin.

Dipnot:

1- Tirmizî, Davet, 68

2- Zümer Suresi 9. ayet

İslam Düşüncesi Haberleri

“Sonra onlar, delilleri Yusuf'un lehine gördükleri halde, onu bir süre için hapsetmeyi uygun buldu.”
"Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzağını ondan uzaklaştırdı"
(Yusuf) Dedi ki: "Rabbim, zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir
Hadislerle İslam – İstiaze (Alemlerin Rabbine sığınmak)
Kadın dedi ki: "Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise, (kendini) korudu"