Kitap yasağı, İnönü ve Kılıçdaroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Sayın Başbakan, “İnönü din kitaplarını yasakladı” deyince, Sayın Kılıçdaroğlu fena halde celâllendi... Verdiği cevap ilginç, ama doğru değil. Şöyle diyor:

“İnönü ne yapmış, Kur’an ayetlerinde tahrifat yapan bir kitabı yasaklamış. İkinci kitabı Süleyman Dede diye biri yazmış. Bunu da yasaklamış İnönü. Süleyman Çelebi’nin mevlidini biliriz... Bu o kitap değil. Bunda tahrifat üstüne tahrifat var. Mevlidi Şerif’in böylesine tahrif edilmesine senin gönlün razı oluyor mu? İnönü’nün olmamış.” (Milliyet, 12 Nisan 2012).

Mevlid’in tahrifatı konusunda bu kadar titizlenen Kılıçdaroğlu’na sormak lâzım: “İnönü Behçet Kemal Çağlar’ın gerçek mevlidi tahrif ederek yazdığı ‘Atatürk Mevlidi’ni de yasaklamış mı?”

Dilerseniz Behçet Kemal’in Süleyman Çelebi Mevlidi’ne nazire olarak yazdığı “Atatürk Mevlidi”nden birkaç mısra aktaralım:

“Ol Zübeyde, Mustafâ’nın ânesi/ Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!

Gün gelip oldu Rızâ’dan hâmile/ Vakt erişti hafta vü eyyâm ile.

Geçti böyle, nice ay nice sene/ Vakt erişti bin sekiz yüz seksene.

Merhaba ey baş halâskâr merhaba/ Merhaba ey ulu serdâr merhaba!

Ger dilersiz bulasız oddan necât/ Mustafâ-yı bâ Kemâl’e essalât.”

Gerçek adı “Vesiletü’n-Necat” olan Mevlid, baştan sona Peygamber Efendimiz’e övgüdür. “Salât ve selam” da Peygamberimize getirilir. Aynı kavramları Atatürk için kullandığınızda, onu kimin yerine koymuş oluyorsunuz?

Bu kadar da olmaz dedirtiyor, ama olmuş! Olmuş, lâkin Kılıçdaroğlu’nun “Mevlid üzerine hassas” ilân ettiği İsmet İnönü dâhil, hiçbir CHP’liden itiraz gelmemiş.

Bir de “Tekin Alp” takma adıyla “Türkçe ve Atatürkçü” yazılar yazan Moiz Kohen’in “Sâfi” imzasıyla kaleme aldığı “Türk’ün Yeni Amentüsü” isimli kitabın girişinde, “Müslüman Amentüsü”ne “nazire” yapılarak şöyle deniyor:

“Kahramanlık örneği olan ve vatanın istikbâlini yoktan var eden Mustafa Kemâl’e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahid analarına ve Türkiye için ahiret günü olmadığına îmân ederim.

İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine (bu cümle hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etme şartının inkârıdır), büyük milletimin medeni cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset destanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve Gazi’nin Allah’ın sevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulûsuyla şahadet ederim.”

Bu satırları ihtiva eden karalama 1928’de CHP’nin yarı resmi organı sayılan Hâkimiyeti Milliye gazetesi tarafından basıldı ve geliri Tayyare Cemiyeti’ne (bugünkü THK’nın o günlerdeki adı) bağışlandı.

Size göre tahrifata razı olamayan Genel Başkanınız İsmet İnönü, düpedüz “Amentü”yü tahrif eden bu kitabı da yasaklamış mı Sayın Kılıçdaroğlu?

Peki ya, İsmet Paşa, Kur’an üzerine de hassas mıydı? Öyle olması lâzım, zira Mevlid üzerine hassas olan Kur’an’a daha hassas olur.

O zaman, neden devr-i iktidarında lise ikinci sınıf öğrencilerine okutulan “Tarih II” isimli ders kitabında, “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’ân denir” yazıyor?

Bırakınız “tahrifat”ı, Kur’an’ın “Allah kelamı” olduğunun toptan reddedilmesi anlamına gelen bu kitabı neden ders kitabı olarak yıllarca okuttu?

Gerçek şu ki, CHP’nin mutlak iktidar olduğu “Şefler Dönemi”nde din kitapları “tahrif”ten dolayı yasaklanmamış, bizatihi din “tahrif” (bozma), “tezyif” (küçük düşürme, alaya alma), “tahkir” (hakaret etme) ve “tebdil” (değiştirme) edilmiştir.

Yazılanlar, yapılanlar ortadadır. Mızrak çuvala sığmaz.

YENİ AKİT