"Birinci Meclis'te Mustafa Kemal'in Muhalifleri" - Fırat Taşdemir
Türkiye'de Cumhuriyet tarihi ile ilgili objektif ve güvenilir araştırma yapmak belli zorlukları göze almak anlamına geliyor. Bugün Türkiye'de birçok arşiv hâlâ kapalıdır. Meclisin, Genelkurmayın, Emniyetin ve birçok bakanlığın arşivine ulaşmak çok zor ve neredeyse imkânsızdır. Arşivler kapalı olduğu için birçok konuda sağlıklı veriler elde etmekte bir hayli zor. Türkiye'de tabulaştırılmış, konuşulmamış ve tartışılmamış birçok konu bulunuyor. 1915 Ermeni tehciri, İstiklal Mahkemeleri, Kürtler ve gayrimüslimlerle ilgili konular yeteri kadar irdelenmemiş ve farklı açılardan ele alınmamıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin temelinin atılmasında önemli bir işleve sahip olan ‘Birinci Meclis’ ile ilgili çalışma yapan Prof. Dr. Ahmet Demirel'in "Birinci Mecliste Mustafa Kemal'in Muhalifleri" kitabı, Kasım 2013'te Ufuk Yayınları’ndan çıktı. Birinci Meclis’in açıldığı 1920-1923 tarihleri, Cumhuriyetin temelinin atıldığı bir geçiş dönemidir. Mustafa Kemal, Birinci Meclis’te yoğun bir muhalefet ile karşılaşmış ve bunun neticesinde ikinci meclisi oluştururken muhalifleri saf dışı bırakmıştır. Muhalifler özellikle, Başkumandanlık Yasası ve İstiklal Mahkemeleri’ne çok şiddetli eleştiriler yöneltmişlerdir. Demirel, Birinci Meclis’te İttihat ve Terakki ideolojisiyle oluşmuş birinci gruba muhalefet eden ikinci grubun kimliğinin şimdiye kadar hep yanlış bilindiğinden bahseder. Birinci grup (ittihat ve terakki), çökmüş Osmanlı kurumlarını ve yaşanılan kültürü tamamen ortadan kaldıran, yerine modern, laik ve rasyonel bir ideoloji getirme hedefiyle hareket eden laik radikallerin grubuydu. Bu grubun başında bizzat Mustafa Kemal bulunuyordu. Yazar, ikinci gurubun klişeleşmiş ifadesiyle, Osmanlı kurumlarının muhafazasını amaçlayan, şeriat yanlısı, dinci ve gerici olduğu tezinin gerçeği yansıtmadığını söyler. İkinci grubun daha çok milletin egemenliğini öne çıkaran ve kişi hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınmasına çalıştığını söyleyen Demirel, ikinci grubu, sosyal görüş bakımından gelenekçi ve mukaddesatçı, siyasi görüş bakımından ise Tanzimatçı olarak tanımlar. Kısacası ikinci grup bilinenin aksine kısmen İttihat ve Terakki kadrolarından ayrılan, liberal, milliyetçi, muhafazakâr kadrolardan oluşmuştur.
Birinci Meclis’te muhalif konumda olan ikinci grup; heyet-i vekile'nin görevleri, meclis üstünlüğü, Başkumandanlık Yasası, vekil seçimlerinde aday gösterilmesi, İstiklal Mahkemeleri ve temel hak ve hürriyetler konusunda muhalefet etmişlerdir. Özellikle Mustafa Kemal'e verilen Başkumandanlık yetkisiyle beraber karar alma ve kanun çıkarmanın tek bir kişiye has kılınmasının yanı sıra başta asker kaçaklarına yönelik bir işleve sahip olan İstiklal Mahkemeleri’nin çok geniş yetkilere sahip olması, muhalifleri rahatsız etmiştir. İstiklal Mahkemeleri, daha sonra vatan hainliği, casusluk, memleketin maddi ve manevi gücünü kırmak suçlarını da kapsamına alarak hemen hemen her konuda yetkili kılındı. Asker kaçaklarının yerine yakınlarını askere götürmek, yoksa köy ve mahallelerine para cezası kesmek, kaçakların mülküne el koymak ya da yakmak gibi yetkilerle donatılan İstiklal Mahkemeleri’nin üyeleri, Başkumandan konumunda olan Mustafa Kemal tarafından atanıyordu. Bu noktada çok rahatsız olan muhaliflerden Hüseyin Avni Ulaş, Mecliste yaptığı bir konuşmasında, "Büyük Millet Meclisi bugün birtakım müstebit kumandanların elindedir, valilerin elindedir. Zihniyet değişmiyor yalnızca sandalyeler değişiyor. Sonra bunlar birbirlerine istibdatlarını firavun postu olarak terk ediyorlar, bırakıyorlar. İdarenin bundan yüz sene öncesinden hiçbir fark yoktur" diyerek tepkisini ortaya koymuştur. Mersin Mebusu Selahattin Bey, ikinci grubun "otokrat şef usulü bir iradeye" karşı çıktığını, esas ilkelerin şahsi ikameler yerine kanuni ikameler olması gerektiğini belirtir
Birinci Meclis’te muhalefet eden ikinci grup, 1923 seçimlerinde tasfiye edilip meclis dışına atılmışlardır. Tek parti yasasından yararlanan Mustafa Kemal kendisine muhalif olan unsurları ayıklamış ve yeni dönemde kendisinin önderlik ettiği laik, batıcı, seküler bir düzenin zeminini hazırlamıştır. Takrir-i Sükûn Kanunu ile tüm muhalif odaklar susturulduktan sonra Mustafa Kemal kendisine suikast girişimini bahane ederek eski Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası ve ikinci grubun mensuplarıyla hesaplaşarak İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmalarını ve belli cezalara çarptırılmalarını istemiştir.
Ahmet Demirel, genel olarak klişeleşmiş ve kutsanmış bilgilerden arınarak objektif bir bilgi sunma çabasını ortaya koyuyor. Demirel, Birinci Meclis’teki muhalefetin kimliğinin ve misyonunun tam olarak bilinmediğini özellikle resmi tarih kitaplarında muhalefetin şeriat yanlısı ve işbirlikçi olarak lanse edildiğini söyler. Kitapta bunun doğru olmadığı, muhaliflerin daha çok liberal bir eğilime sahip olduğu belirtiliyor. Kitabın ikinci kısmı yazara yöneltilen eleştirilerden oluşuyor. Laik ve Kemalist kesimden yoğun eleştiriler alan yazarın, tarihi eğip büktüğü ve kendince bir gerçeklik algısı ortaya çıkardığı eleştirisi öne çıkıyor. Bu eleştiriler daha çok Kemalist ideolojinin sözcülüğünü yapan Emin Çölaşan ve Ertuğrul Özkök gibi kişiler tarafından yapılıyor. Yazar, ikinci grubun hem dönemin laik, batıcı ve rasyonalist kesimince hem de günümüz Kemalist cenah tarafından sürekli karalandığını öne sürer. Tabi müellif bu eleştiriyi yaparken Mustafa Kemal'i beri görmeyi de ihmal etmez. Mustafa Kemal'in dönemin muhalefetine değil de daha çok tarafsız olan üçüncü gruba karşı bir tepki verdiğini ve birinci gruba nazaran daha demokratik olduğunu belirtir.
Hülasa; eser ele aldığı konuyla, yakın tarih çalışmalarına önemli bir katkıda bulunuyor. Eleştirel bir okumayla kitap, yakın dönem siyasi tarih okumalarına faydalı olabilecek bir çalışma.
Haksöz-Haber