Kişisel bilgilerimiz çalınırken biz ne yapacağız?

Amerikalılar, kişisel bilgilerinin çevrimiçi ortamlarda pervasız ve izinsiz toplanmasına bir şekilde ikna oldular. Peki ya bizler? İkna olmamız gereken bir durum mu var yoksa kaçınılmaz olanın bize zarar vermeyeceğini mi düşünüyoruz.

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Dijital dünyanın olumlu getirileri oldukça fazlaydı. Hayatı kolaylaştırdığı gibi hayatın kimi noktalarında zevkte verdi.

Bir sosyal medya sitesinde gezinmek, yeni arkadaşlar edinmek, yeni insanlarla tanışabilmek, dil öğrenmek, hiç bilmediğimiz bir şeyleri öğrenmek ya da yapabilmek artık daha kolay oldu. Bu kolaylık insandan bir şeyleri aldı mı?

Kimi distopiklere göre kimliklerimiz çalındı. Dijital dünyada birer kopyamız oldu! Bunlar uçuk fikirler gibi gelebilir ancak teknoloji gerçekten bu tür distopik düşünceleri bile hayata geçirdi. Artık ölsek bile bir dijital replikamız olabilecek mesela.

Bütün bu kopyalama ve arşivleme süreci nasıl gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor asıl sorulması gereken soru bu olabilir mi?

Hepimiz artık yeni bir tartışmanın içerisinde yer alıyoruz. Dijital verilerimiz ne olacak, devletlerden ifade özgürlüğümüzü nasıl koruyacağız ya da şirketlerden?

Kimi sosyal medya şirketleri her ne kadar biz kabul etmesek de Türkiye’yi bir üçüncü dünya ülkesi olarak görmeye devam ediyor. Mesela Twitter şuana kadar Türkiye’de herhangi bir temsilcilik açmadığı gibi Türkiye’nin yeni çıkardığı yasaları da kabullenmişe benzemiyor.

Ve Twitter ABD başkanı dahil tüm dünyaya kafa tutacağının sinyallerini vermişti. Yalnız Twitter her ne kadar “ben yaparım, ben ederim” dese de, Türkiye’de Twitter’i bekleyen bazı sorunlar oluşacak. Yakın zamanda Twitter’ın bant genişliği daralacak. Kullanıcıların sosyal paylaşım sitesinde geçireceği sürede haliyle kısalacak. Ama bu Twitter’ı ve sözde savunduğu ifade özgürlüğü tezini engelleyecek mi?

Twitter siz benim ifade özgürlüğü sunma hakkımı daraltmak istiyorsunuz diyerek ülkelerin yasal prosedürlerine uymak istemiyor. Haklı olabilir mi? Sonuçta artık şirketler birer devlet gibi düşünüyor ve hareket ediyor! İfade özgürlüğünü sunarken bizden karşılığında ne alıyor? Kapitalist yaşam dünyanın her yerine ulaştı. Artık hiçbir şey bedava değil her zaman bir karşılığı olacak! Twitter bu ifade özgürlüğünü sunma hakkının karşılığını nasıl alıyor ya da diğer sosyal medya ve internet siteleri?

ABD ve AB ülkelerinin birçoğunda Twitter ve benzeri sosyal paylaşım siteleri çevrimiçi oldukları ülkelerin yasalarına uymayı kabul ederek ya temsilcilik açtı ya da paylaşımları uygunsuz olan içerik sahiplerinin iletişim adresleri ve bilgilerini sunmayı taahhüt etti. Yine aynı sosyal paylaşım siteleri -birçoğu anlaşmayı kabul ederek temsilcilik açtı en büyüklerden bir kaçı hariç- Türkiye’deki girişimlerine dair çok az yatırımda bulunduğu gibi yasalara da uymayabileceklerini belirtti. Her ne kadar Facebook’a bağlı olan Instagram ve Whatsapp temsilcilik bulundursa da yasaların onlardan talep ettiklerinin tamamını karşılamayacaklar.

Whatsapp geçtiğimiz aylarda yayımladığı yeni gizlilik anlaşmasını gelen tepkiler üzerine ertelemişti. 15 Mayıs’ta o gizlilik anlaşması yürürlüğe girecek ve kullanıcılarının verilerini üçüncü parti uygulamalar ve şirketler ile paylaşmaya başlayacak. Üstelik bunu dayatarak gerçekleştirecek. Kullanıcılarına “ya sev ya da terk et” diyerek. Peki Türkiye yasaları bu konuda ne yapacak? En önemlisi Whatsapp’ın bu tavrı ifade özgürlüğünü sınırlandıran bir eylem olmayacak mı? Sonuçta kullanıcılarına benim koşullarımı kabul etmezseniz yani bilgilerinizi paylaşmama izin vermezseniz sizin birbirinizle iletişim kurmanıza izin vermeyeceğim diyor.

Bu konudaki yetkin isimler ifade özgürlüğünün ihlalinin devletlerden şirketlere kaydığını belirterek kullanıcıları uyarmakta. Şirketlerin verileri, ticari amaçlardan da öte bireyleri manipüle etmek için kullanmaya başlayacağı sosyal medya üzerinde konuşulan en önemli konulardan birisi haline geldi.

Örneğin, elbisenizi kuru temizlemecide yıkattırdığınızda oluşturduğunuz dijital kayıtların ne olduğunu ve nasıl işletildiğini bir düşünün. Veya araba kiraladığınızdaki kayıtlarınız, alışveriş sepetleriniz, ya da en önemlisi yakın arkadaşlarınızla yaptığınız özel sohbetleriniz. Kim bilir kimler o verileri nasıl bir data olarak kullanıyor. Kendimiz hakkında birçok siteye bizim hakkımızda çok fazla çıkarımda bulunulabilmesini olanaklı kılan verilerimizi yükledik ve yüklemeye de devam ediyoruz.

Alışveriş yaparken, internette gezerken, bir şeyleri öğrenmek veya merakımızı gidermek için interneti her açtığımızda yani çevrimiçi olduğumuz her an hakkımızda oluşturulan “dosya” biraz daha kalınlaşıyor. Üstelik dijital kayıtlar artık eskisi gibi büyük bir yük değil veri şirketleri için. Daha küçük boyutlu merkezlerde daha çok bilgi kayıt altında tutulabiliyor.

Artık herkesin başına gelen bir olay var: Sohbet ederken bahsettiğiniz bir konu hakkında telefonunuzu açıp herhangi bir uygulamaya girdiğinizde az önce o konuştuğunuz konuyla ilgili bir reklama rastlıyorsunuz. Nasıl oluyor peki bu?

Her an sabit bir sistem tarafından gözetlendiğinizi ve takip edildiğinizi bir hayal edin. Öyle bir zekâ ki sizi bulunduğunuz her yerden görebiliyor. Söyleyeceğiniz her şeyi kayıt edebiliyor ya da eleme yaparak anahtar kelimeler üzerinden kayıtlar oluşturuyor ve size geri dönüşlerde bulunabiliyor. İfadeleriniz bir bakıma yeniden şekilleniyor. Bu durum peki ifade özgürlüğünü engelleyen bir durum olacak mı ya da öyle görmeli miyiz?

Şu bir gerçek ki hangi yasayı çıkarırsak çıkaralım bizi dinlemek, takip etmek ve algımızı yeniden şekillendirmek için birileri çalışmaya devam edecek. Ve belki de bizim dijital replikamızı piyasaya sürecek ve bundan gelir elde edecek.

Peki biz bununla nasıl mücadele edeceğiz? Sonuçta artık gözetlenmekten kaçınmaya çalışmak beyhude bir uğraş gibi duruyor.

Çünkü dijital aygıtlara biz sahip olmasak bile çevremizdekilerin sahip olması yeterli. Bu fikir çok uçuk gelmiş olabilir ancak psikolojik ve sosyal araştırmalar gösteriyor ki bireylerin yakınında olan insanların, bireyin hayatını ve düşünme biçimini şekillendirdiği bir gerçek. Dijital araçlara sahip yakınlarımız üzerinden bizim hakkımızda da ön bilgiler oluşturulabilir.

Bu yüzden dijital dünyadan kaçınmak, “bilgilerimizi sözde gizli ve ulaşılamayan yerlerde saklamak yerine” belki de bu izlenme/gözetlenme/takip edilme durumunu bertaraf edecek daha güçlü ve özel sistemleri inşa etme vakti gelmiştir. Sonuçta kimse bu araçların sunduğu imkânlar ve kolaylıklardan vazgeçmek istemiyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!