Ülke içindeki kısır tartışmaların anlamsızlığını, böyle zora düştüğümüz günlerde daha iyi farkedebiliyoruz.
“Evrim teorisi doğru muydu?.. Maymundan mı geldik yoksa?” türünden, bilim alanında isbatı mümkün olmayan konularla uğraşıyor profesörlerimiz....
Mesailerini; kendi mesleki alanlarında “insanlığa nasıl daha fazla hizmet verebiliriz, nasıl daha fazla faydalı olabiliriz” noktasında değil, faydası sıfır mesabesindeki konularda harcıyorlar!
Tıpkı, bazı generallerimizin yaptığı gibi..
Evet; bazı generallerimiz de, “askerlik alanındaki çalışmalarımızla, ülkemize daha fazla nasıl faydalı olabiliriz, insanımızı daha fazla nasıl mutlu edebiliriz”in peşinde değil, “kısa yoldan ülkeyi nasıl yönetiriz”in peşinde koşuyorlar!
Böyle olunca da, toplum olarak az gelişmişliğin, geri kalmışlığın acılarını yaşıyoruz!
Kadere amenna..
Ama; tedbiri de/önlemi de elden bırakmamalıyız değil mi?
Ele ele vererek, kafa kafaya vererek..
Söyler misiniz; bilim adamlarımız hakkıyla bilim adamlığı yapsalardı, askerlerimiz hakkıyla askerliklerini yapsalardı, “adam gibi adam” nitelemesine layık, ender siyasetçilerimizden BBPGenel Başkanı sayınMuhsin Yazıcıoğlu’nu, helikopterinin düşüşünün üzerinden 30 saat geçtikten sonra dahi, hâlâ arama çalışmalarını sürdürüyor olur muyduk?
“Her şeyi bilim adamlarına ve bazı generallere yıkma” hastalığım olduğunu ileri sürenler çıkabilir.. Bunu bir haksızlık olarak niteleyenler olabilir!
Ama olaya dürüstçe yaklaşalım. Söyler misiniz; “Ülkede herkes kendi işini yapıyor olsa, bir helikopterin düştüğü noktayı tesbit etmek için, bu kadar teknolojik inkişaflara rağmen, bu kadar uzun süreye ihtiyaç duyulur muydu?”
Bilim adamı, bilimle uğraşmıyor..
Açıklanan 2. Ergenekon iddianamesinde olduğu gibi, oturmuşlar, hükümeti yıkma çabaları ile meşgul oluyorlar!
Asker, askerliğini yapmıyor, “ülke yönetimini nasıl ele geçiririz” diye geceli gündüzlü çalışıyor!
Sonuçta da, ülkeyi yönetecek, kuralları hayata geçirecek, standartları geliştirecek makamda oturan idareciler de, vazifelerini hakkıyla yapamıyorlar!
“Helikopterde şu cihaz olsaydı, düştüğü yeri birkaç metre mesafe ile tesbit edebilirdik” deniliyor!
Peki bu cihazı mecbur tutacak, o cihaz bulundurulmadan uçuşa izin vermeyecek olan, bir kaza halinde o cihaz vasıtası ile kaza mahallini tesbit edecek, cihaz olmadan uçuş yapacak olana ceza verecek, diğer kurallara aykırı davranışlarda müeyyide uygulayacak, bunun denetimini yapacak olan kim?
Hükümet.. İdare..
İyi de; hükümet ancak, kendisini yıkmak isteyenlerin tezgahlarını boşa çıkarmakla meşgul..
TBMM’yi devredışı bırakmak isteyenlerin, seçimlerde en yüksek oyu almış olan siyasi partiyi kapatmak için binbir tuzak kuranların hilelerini boşa çıkarmakla meşgul.
Böyle olunca da, işte bugünkü tablo ile karşılaşıyoruz!
Söyler misiniz, binlerce sayfalık Ergenekon iddianamelerinde anlatılan o uzun uzun çalışmaların, Türk insanına kaç kuruşluk faydası var?
O; onla görüşüyor, bu; diğeri ile buluşuyor.. Şunun kumpası yapılıyor, bunun hilesi kuruluyor!
Tüm bunların, Türk insanına tek kuruşluk bir faydası var mı?
O uğraş verenler de, aleyhinde tuzaklar kurulanlar da, bu ülke insanının daha huzurlu, daha güvenli, daha mutlu hayat sürmeleri için çaba sarfetseler ne olur yani?
Bilim adamları, hükümet devirmek için çaba sarfedeceklerine, “bir kaza halinde, kazaya uğrayan araçlardaki insanlara en hızlı, en pratik şekilde nasıl ulaşılabilinir” diye kafa yorsalar kötü mü olur?
“Bu konuda zaten Batı’da teknolojik aletler mevcuttur” diye işin kolayına kaçmaya gerek yok.. Biz çalışalım, biz bulalım.. Batı da, “Türkiye’deki çalışkan/üretken insanlar, pratik bir yol mutlaka bulmuşlardır” desin, karşılaştığı sorunlarda bize gelsin!
Ama nerdee?
Biz; bugüne kadar yaşananların hiçbirisinden ders almıyor, birbirimizi yiyip, kendi insanlarımızı göz göre göre çaresizliklere mahkum ediyoruz.
Her şeye rağmen, BBPGenelBaşkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve yanındakiler için, Allah’tan sağlık dileğinde bulunuyorum.
VAKİT