Kış mülteciler için hayatı daha da katlanılamaz hale getiriyor

Ahmet Varol, çetin kış şartlarıyla birlikte durumları daha da ağırlaşan mültecilerin dramını gündeme getirdiği yazısında, sorumluluk ve dayanışmayı arttırmanın önemine dikkati çekiyor.

Ahmet Varol’un Yeni Akit’te yayımlanan yazısı (21 Ocak 2021) şöyle:

Mülteci kamplarında kış

Hicret hadisesi günümüzde “mülteciler sorunu” olarak tanımlanıyor. Bu tanımlama genelde uluslararası prosedürle ilgilidir. Bu da siyasi statüye göre, herkesin doğup büyüdüğü ülkede “vatandaş” hükmünde olması, “vatandaş” sıfatıyla yaşamak zorunda olduğu ülkede haksızlığa uğratılması, meşru haklarını ve özgürlüklerini elde edememesi durumunda ise bir başka ülkenin himayesine sığınma ihtiyacı duyması sebebiyledir. O yüzden Türkçede yerine göre sığınmacı tanımlaması da yapılıyor.

Çağımızda dünyadaki mülteciler sorununun üç temel sebebi savaş, işgal ve ayrımcılıktır. Diğer sebepleri bu üç ana kategorinin altında, alt başlıklarla sınıflandırmamız mümkündür.

Günümüzde mülteci durumuna düşürülen insanların istatistiklerine bakıldığında birinci sırada gelenlerin Müslümanlar olduğu görülür. Bunun sebebi ise yukarıda zikrettiğimiz üç farklı etken arasında Müslüman halkları hedef alan gelişmelerin birinci sırada yer almasıdır.

Özellikle sömürgeci politikaların dünyada etkin duruma gelmesinden sonra işgal politikalarına birinci derecede hedef olan topraklar Müslümanların toprakları oldu. O yüzden savaşların hedefine yerleştirilen topraklar içinde Müslümanların toprakları büyük bir yekûn teşkil etti.

Öte yandan ayrımcı politikalarda Müslümanlar hem etnik, hem dinî, hem de siyasal kimliklerinden dolayı baskıya maruz kaldı, meşru haklarını kullanmaktan yoksun bırakıldı ve böylece bu tür politikalarda birinci derecede zarar gören kesimi oluşturdular.

Son dönemde dünyadaki mülteciler arasında Filistinli ve Suriyeli mülteciler etnik unsur olarak en büyük oranı oluşturmaktadır. Bunlar yıllardan beri yurtlarına dönememenin sıkıntısını yaşıyorlar. Bazıları bulundukları ülkelerde iş ve normal şartlarda ikamet imkanları bulmuş olsa da büyük çoğunlukları mülteci kamplarında yaşamaktadır. Bazıları ise her ne kadar mülteci kampları dışında ikamet imkanı bulmuş olsa da ekonomik yönden sürekli birilerinin insanî yardım ve desteğine ihtiyaç duymaktadır.

Mülteci kamplarında hayat şartları gerçekten çok ağırdır. Özellikle kış döneminde bu şartlar daha da ağırlaşmakta ve büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Çünkü kış şartlarında normal hayati ihtiyaçlara bu mevsimin gerektirdiği ısınma ihtiyacı da eklenmektedir. Ayrıca barınma şartlarının biraz daha iyileştirilmesi zorunlu hale gelmektedir.

Uluslararası çapta özellikle mülteciler sorunuyla ilgilenen, BM’e bağlı olarak BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve özellikle Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların sorunlarıyla ilgilenmek üzere kurulmuş olan UNRWA (BM Yakın Doğudaki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) adı verilen iki önemli kuruluş bulunmaktadır. Ancak son dönemde bu kuruluşların destek kaynakları büyük ölçüde azaltıldı. ABD Başkanı Trump döneminde ABD’nin UNRWA’ya yaptığı yardımlar tamamen kesildi. UNHCR’ye yaptığı yardımlarda da çok büyük kısıntı yapıldı. Bu teşkilatlar diğer devletlerin taahhüt ettiği yardımları tahsil etmekte de büyük zorluklar yaşıyor. O yüzden bunların yaptığı yardımlar mülteci kamplarının zorunlu ihtiyaçlarını karşılamanın çok gerisinde kalıyor.

Mülteci kamplarının sorunlarının giderilmesi ve özellikle kış döneminde hayat şartlarının biraz iyileştirilmesi için çoğunlukla insani yardım kuruluşları devreye giriyor. Bu kuruluşların potansiyeli ise tamamen imkan sahiplerinin gönüllü yardım ve desteklerine dayanıyor.

Koronavirüs salgınının dünya ekonomisini ciddi şekilde sarsması insanî yardım faaliyetlerinin de olumsuz etkilenmesine neden oldu. Ama mülteci kamplarındaki hayat şartlarının zorluğunu göz önünde bulundurarak imkanları zorlamak insanî dayanışmanın gerektirdiği bir sorumluluk.

Yüce Allah da Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Onlar bollukta ve darlıkta hayır için harcar, öfkelerini tutar ve insanları bağışlarlar. Allah da iyilikte bulunanları sever.” (Ali İmran, 3/134)

Bu âyette özellikle “bollukta ve darlıkta” denmesi işte bu gibi durumlarda da dayanışma ve yardımlaşmanın ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlatıyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!