Kırmızıçizgiler ve İki Dil

MURAT AYDOĞDU

İki dil gündeme geldiğinde, İktidar Partisinin kırmızıçizgi söylemi ile reaksiyonundan söz ediyoruz. “İktidarın kırmızıçizgisi nedir ve nereden kaynaklanıyor?” Sorusu ile “Bizim kırmızıçizgimiz ne?” Sorusunu birlikte soralım.

İktidarın kırmızıçizgisi iki farklı kaynaktan geliyor. Birincisi Devletin değişmez ilkeleri olarak dayatılan kırmızıçizgiler. AKP’yi daha çok etkileyen ikinci kaynak, kendi iç kırmızıçizgisi. Bu ikincisi partinin kendi hareket yöntemine uymayan gelişmelere karşı reaksiyonunu oluşturuyor. Bu bir çeşit benmerkezcilik, diyalog kapılarını kapatan yaklaşımdır. Müslüman hassasiyetine sahip kişiler için empati içeren bir benzetme yapalım. İktidar başörtüsünün serbestliği için kendi takvimine göre hesap yapmaktadır. De facto durumlarla üniversitelerde yasak geçersiz hale getirildi. Ama kamu görevlileri ya da ilköğretim söz konusu olduğunda talepleri provokatörlükle suçladı. Benzer tepki iki dil talebinde de gösterildi. Talebin zamanlaması, karşı tepkiler oluşturacak siyasal kaymalar gibi birçok konu sosyolojik yönden konuşulabilir. Ama bunlar “Hak ve Özgürlükler” söz konusu olduğunda nereye oturacak?

Muhtemelen AKP bu konuda takınacağı özgürlükçü tutumun, MHP’yi barajın üstüne taşıyacağı çekincesinden etkileniyor. Bu duruma siyaset sözlüğünde ”Oportünist Popülizm” denir.  Belki bu tavır kısa ve orta vadede siyasi rantı korur, ama uzun vadede ki kayıpları daha kalıcı olacaktır. Kendi değerlerimiz olmasa da, Batı liberal düşüncenin size yaptırmak zorunda kalacağı bir uygulama durumunda tarih yargılamasına da uğrarsınız.

Siyasetin dengeler üzerinde yürüdüğü bilinen bir gerçektir. Ama söz konusu hak ve özgürlükler olduğunda “Ya hakkı söyle, ya da sus” özdeyişine uygun davranmazsanız, buna yine siyaset sözlüğünde “Kirli Politika” denir. Öfkeye dayalı olmayan ve halkın zaaflarını giderecek islah siyasetiniz olmadıkça da böyle günü birlik tuzaklar her zaman sizi zorlayacaktır.

Bir Müslüman olarak bizim kırmızıçizgimiz işte bu hak ve özgürlükler olmalıdır. İki, üç ya da daha çok dil, bu dillerin kanunen korunması ve desteklenmesi, eğitim ve diğer kamu alanında serbestisi hak ve özgürlükler alanına girer. Buna fıtri haklar diyebiliriz.

“-Ey İman edenler! Allah için adaleti ayakta tutan şahitler olun. Bir topluma olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin, adil olun, bu takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide 8)

Kendi topraklarında yaşayan bir dil için, bu en tabii haktır. Daha da açarsak; Bu topraklara sonradan gelmiş ve kendi dil ile iletişim sağlayan bütün toplulukların da hakkıdır. Hatta kaybolmuş, unutulmuş dillerin bile tekrar canlandırılması kültürel bir görevdir.

 Bir insanın annesinden öğrendiği, onunla hayal kurup, onunla büyüdüğü bir dili kamu dairelerinde kullanamaması, hayatı boyunca karşılaştığı tabelalarda bunun dışında bir dille okuması nasıl bir duygudur? Okulunda bir takım konuları, önce kafasında kendi diline çevirmesi, anlayıp tekrar diğer dile çevirip ifade etmeye çalışmasından zevk alanlar, nasıl bir ruh halinde olduklarının farkındalar mı?

Bir özgürlük başkalarının özgürlüğünü kısıtlamamalı deniyor. Bir etnik gurubun dili başka bir etnik gurubun özgürlüğünü kısıtlıyor denirse, burada ciddi bir özgürlük anlayışı sorunu vardır. Hâkimiyetimize bir saldırı olarak anlaşılıyorsa, kimse kusura bakmasın bu hâkimiyet anlayışı Allah’ın ayetlerini çiğnemek, gasp ve gayri meşru tahakkümdür deriz.

“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da onun ayetlerindendir. Bunda da bilenler için işaretler vardır.” (Rum 22)

Ve daha önemlisi, olumsuz sonuçları doğuran ve problemin bizzat kendisi devlet otoritesinin ve onun değişmez ilkeleri olarak sunulan Ulus ideolojik yapısından kaynaklanmaktadır.

Açıkça beyan edelim ki; kırmızı çizgimiz olan hak ve özgürlükler, niyet okumalardan ve süreç içerisindeki sıkıntılardan daha önemlidir. Talebi ortaya koyan kesimlerin, bilinen olası olumsuz sonuçlarını doğru zemine oturtmak, sadece devlet önde gelenlerin değil, tez sahibi bütün kesimlerin çalışması ve çözümler sunması gereken problemdir.

“O halde, davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Onların isteklerine uyma! Ve şöyle söyle: -Allah’ın indirdiği tüm kitaplara inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Bizimle sizin aranızda bir tartışma yoktur. Allah, aramızı birleştirecektir ve dönüş O’nadır.” (Şura 15)