Kırmızı yoyo

Ahmet Altan

Siyasetçiler kurnazdır, gerçek bir sorunla uğraşmak yerine her zaman “yapay” bir sorun yaratıp toplumun onunla oyalanmasını tercih ederler.

Bu Fransızların çıkardığı yasa da bizim için “kırmızı yoyo” gibi bir şey oldu, lastiğinden tutan zıplatıp duruyor.

“Yasanın içinde ne yazıyor” desen, detaylı cevap verecek kaç kişi var bilmiyorum.

Fransız Parlamentosu’nun kırk küsur kişiyle çıkardığı yasanın içinde Ermeni sözcüğü bile yok, yıllar önce Ermeni soykırımıyla ilgili yasa çıkarmışlar zaten, şimdi çıkardıkları yasada, o zamanki yasaya “isim” vermeden atıfta bulunup “inkâr etmek yasaktır” diyorlar.

Bırak desinler, gelip senin memleketine karışmıyorlar ya, kendi memleketlerinde yasa çıkartıyorlar, beğenmiyorsan yasalarını memleketlerine gitmezsin.

Nedir bu kopan kıyamet?

Türkiye, enerjisinin önemli bir kısmını Ermeni meselesinde dünyayı susturabilmek için harcıyor, böyle bağıra çağıra kimseyi susturamazsınız.

Libya konusunda Türkiye sustu mu, Mısır konusunda Türkiye sustu mu, Esad’ın bütün öfkesine rağmen Suriye konusunda Türkiye susuyor mu, Ermeni meselesi konusunda da dünya susmaz.

Bu halktan saklanan gerçekleri dünya biliyor.

İttihatçılar yüz binlerce Ermeni’yi sırf Ermeni oldukları için öldürdü.

Öldürmekle kalmadı bir de mallarına mülklerine el koydu.

Hem kendi vatandaşlarını öldüreceksin, hem mallarına el koyacaksın sonra da Kırk Haramiler gibi bu zorbalığı hatırlamaya kalkanı tehdit edeceksin.

Ermeni meselesinin içyüzünü bu kadar bağıran Başbakan Erdoğan bilmiyor mu, üstüne üstlük bir de akademisyen olan Dışişleri Bakanı Davutoğlu bilmiyor mu, bilmezler mi, arşiv ellerinin altında, benden çok daha iyi biliyorlar.

Kılıçdaroğlu bilmiyor mu?

Elbette o da benden daha iyi biliyor.

Dersim konusunda nasıl bilmezlikten geldilerse, Kılıçdaroğlu hâlâ nasıl bilmezlikten geliyorsa, Ermeni konusunda da aynısını yapıyorlar, gün gelir bütün gerçekleri onların ağzından dinleriz.

Bugün Fransız yasasıyla gerçek gündemi kenara itiyorlar ve “safları sıklaştırıp” kitleleri “milliyetçi” tepkilerle arkalarına toplamaya uğraşıyorlar.

Bunu başarıyorlar da.

Susurluk konusundaki gelişmeleri de, halının altına çöp süpürür gibi Fransız yasasının altına süpürüyorlar.

Ayhan Çarkın, devletin öldürdüğü insanları anlatıyor, bakın bakalım gazetelere, Fransa’da çıkan yasaya mı yoksa kendi ülkelerinde devletin öldürdüğü insanlara mı daha çok önem veriyorlar.

Daha beteri, hükümet de aynısını yapıyor, Başbakan’ın bu konulara vakıf olan MİT’ten, Emniyet’ten, savcılardan bilgi istediğini, bu araştırmayı derinleştirmek için uğraştığını duydunuz mu?

Fransızlar hakkında konuştuğu kadar kendi ülkesindeki cinayetleri konuştu mu?

Üstelik, iktidar olarak kendisi de bu Susurluk rezaletinin gölgesi altında.

Ayhan Çarkın’ın “Bizim ekiptendi, infaz edildi” dediği Özel Harekât Başkanı Behçet Oktay, 2009’da AKP’nin iktidarı sırasında öldürüldü.

O cinayetle ilgili bilgileri saptıran bir “yalancı tanık” vardı, nerede o adam, niye kimse ona “neden yalan söyledin, sana kim yalan söyletti” diye sormuyor?

Polis, kendi meslektaşının ölümünü doğru dürüst soruşturmadı bile, “intihar” deyip geçiştirmeye kalktılar, “intihar eden” adamın kaburgaları parçalanmış çıktı.

Hükümet niye bu konuyu araştırmıyor?

Neden polis müdürünün ölümünü “faili meçhule” sokuyor?

Erdoğan, Ermeni meselesinde Fransızlara ağzına geleni söylüyor ama gene kendi iktidarında öldürülen başka bir Ermeni’nin, Hrant Dink’in “ölüm emrini” verenleri ortaya çıkarmaya da hiç niyetlenmiyor.

Yüzbinlerce Ermeni’yi öldüren İttihatçı katillere böylesine sahip çıkacağına, kendi iktidarında öldürülen Ermeni bir vatandaşına sahip çıkması, onun gerçek katillerini bulmak için uğraşması gerekmez mi?

Henüz bilmediğimiz bir nedenden dolayı AKP iktidarı bu cinayetlerin içyüzünün ortaya çıkmasını istemiyor ve kendisini de sorumlu hale getiriyor.

Sen kendi devletinin içinde işlenen cinayetlerle ilgilenme, kalk bütün gücünü, daha önce işlenmiş cinayetleri savunmaya harca.

AKP, eski iktidarlar gibi davranıyor bu cinayetler konusunda.

Fransızlar yasa çıkarmış, aman Allah’ım ne korkunç, hadi hep beraber bağıralım.

Senin devletin çatır çatır adam öldürmüş, polis müdürünün cinayetine “intihar” demiş, Dink’i öldürtenlerin peşine düşmemiş, eh ne yapalım, hadi hep beraber susalım.

Siz, buna “siyaset” mi diyorsunuz?

Ben buna “cinayet” diyorum ve bu, beni Fransızların yasasından çok daha fazla ilgilendiriyor.

ahmetaltan111@gmail.com

TARAF